O GÜNLERİN ARDINDAN Ahmet Mahir Pekşen Sayı:
64 - Nisan / Haziran 2010
İndim kara trenden,
Babam tuttu elimi,
“Sivas'a geldik”lafı,
Ürpertti yüreğimi...
Hava soğuk mu soğuk,
Saçaklar buzdan hançer,
Bir ses boğuk mu boğuk:
“Ağızlık var kalem var,
Ağızlık var kalem var...”
Anladım ki Sivas'ta
Bambaşka bir alem var.
Faytona ilk binişim,
Dorukta heyecanım,
Ve faytonun düdüğü:
“Dikkat etsene hanım.”
Kamçılar şaklayınca,
Nal sesleri hızlanır,
Keyfime diyecek yok,
Faytonda kim sızlanır?
Atların nallarından,
Çıkan ses, aman ne hoş...
Dünyam fayton olmuştu,
Faytondan gayrısı boş...
Diyordum: Bu yolculuk,
Bitmese, son bulmasa,
Atlar duraklayınca,
Sanki boğuldum yasa...
Faytondan iner inmez,
Bizi bir duman sardı,
Az ötede maltızı
Üfleyen biri vardı.
Babamın koca eli,
Benim elimi sardı,
Dünyada benden daha,
Mesut,mutlu kim vardı.
“Simit var,gevrek simit”
Diyen çocuğa baktım,
Tablada bütün ümit.
Bu soğukta ayağı,
Kara lastiğe mahkûm,
Ahhh fakirlik, fakirlik,
Çocuk hayattan mahrum..
Az ötede bir çeşme,
Her tarafı kar ve buz,
Çeşmede kap yıkayan,
Üşümüş,bir grup kız.
Buzlardan buhar tüten,
Gördüğüm ilk manzara,
Soğuğu iliğimde,
Hissetmiştim bir ara.
O gün babam mest aldı,
Bana, tam beş liraya,
Birde cizlavit lastik,
Vuruldum o karaya.
Lastiğin üzerinde,
Kendimi görüyordum,
Altı pütürlü idi,
Kaymadan yürüyordum.
O gün Sivas soğuktu,
Ama babamın eli,
Sıcaktı, hem kor gibi,
Bir mestle bir lastikle,
Gönlüm uçuyor gibi...
Mutluluk ne ucuzmuş,
Sivas'ta o zamanlar...
Beni ancak o yaşta,
Sivas'a gelen anlar.
|