Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4121 kez okundu.     2 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

MİSTİK BİR DAĞCILIK HİKÂYESİ
Mücahit Koca

  Sayı: 65 - Temmuz / Eylül 2010

Dağ, bende kendimi bildim bileli önemli bir yer tutar. Yedi yaşına kadar bir orman köyünde yaşamış olmamın bunda etkisi olduğunu hep düşünmüşümdür. Kirmasti Deresi'nin ılık ve bulanık sularından, Çatalca Dağları'nın nefes açan bol oksijeninden aldığım şey; bana dağ aşısı gibi gelirdi.

Dedemle sabahladığım harmanda uzaklardan gelen kaval sesini ninni gibi dinlemelerim, çoban ateşlerini karanlık gökyüzünün yıldızları gibi arkadaş edinmelerim de o gün bugündür bende dağda tutunduğum bir el gibi kalmıştı.

 

../Haziran/1955

Babamın Dedesi İbrahim Dede, Bulgaristan'ın Varna ili, Varnasadıva Sancağı, Sulucaali Köyü'nden 1900'lerin başında göçüp; Bursa İli/Kirmasti Sancağı/Çardakbelen Köyü'ne yerleştirilince getirdikleri para ile köyün dibindeki sulak ve verimli topraklar yerine; dağ başındaki (Oraya biz Şapça, Eskiiğrek, Çamlıhendek, diyoruz) tarlaları tercih etmeleri geldikleri yerdeki dağ ile ilişkisinin göstergesiydi. Genlerinde dağ olan biriydim ben!

Bugün ormanın ortasında kalmış bu tarlaların çocuğuyum ben.

Şapça tarlalara dedemlerle devamlı gider, mısır eker ve mısırı da domuzlar yemesin diye beklerdik.

Çoğu, bayırda olan tarlamızdan aşağılarda akan ırmağı, yemyeşil ormanı uzun uzun seyre dalardım. Dağda ilk gördüğüm yabani hayvan olarak 'domuz'u yine bu dağın çukurunda amcamın uyarısıyla görmemiş miydim? Önde ve arkada ana ve baba domuzlar, ortada yavrular sakin sakin dağ yolunda yürüyüp gitmelerini bugün gibi hatırlıyorum.

Dağ ile bir başka ilişkim de okul öncesi köyümde olmuştu. Amcam ile ormana odun kesmeye gitmiştik. Köyde yetişenler bilirler: Orman İdaresi, köylüye yakacak olarak ormandan istihkak odun kesme izni verirdi. Aylardan eylül sonu gibi olacak-ben o gün çok davulga ağacının 'davulga' dediğimiz çileği andıran meyvesinden yemiştim-ormana ağaç kesmeye gitmiştik. Bugün ne zaman Uludağ'ın ormanlık bir kısmına girsem o günü hâlâ heyecanla hatırlarım.

 

../Temmuz/1956

Artık kasabaya ailemin yanına dönme zamanım gelmişti.

Köyümün dibinde hilâl yaparak geçen Kirmasti Deresi'nin bulanık suyunda mor ve menekşe rengi çiçekli, küçük ve ince yapraklı ayıt dallarından yaptığım sürgü ile balık avlamam da, Çatalca Dağları'nın gölgesinde, bu apayrı havasını soluduğum, kokusunu kokladığım, rengini seyrettiğim ve tadını tattığım doğa ile içiçe olan yerlerdeki hayatım da bitecekti.

 

Uludağ İle Tanışma

 

../Ekim/1970

Bugünden o kadar uzağa bakarak düşününce neler söyleyeceğimi merak edenler olabilir. Olması da doğaldır. Ancak belli bir yerden sonrası kayıt altına alınmış bir dağ yolculuğu, daha doğru bir ifade ile Uludağ'da geçen bir dağ yolculuğudur benim anlatacak olduğum.

1970 yılında geldiğim Bursa'da ilk dağ yolculuğum 1970 yılı Ekim ayında Kaplıkaya Vadisi yoluyla Uludağ'a olmuştu.

Benim köyümün dağı değildi belki karşılaştığım ama yine de oradan bir ses, koku ve renk vardı yaşadıklarımda.. Kimi kestane diye, kimi ıhlamur, kimi piknik olarak başlayan bu dağ yolculukları, bugünkü dağcılığıma benzemese de hâlâ üzerimden atamadığım bir şeyi benimle gezdirdiğini düşünüyorum.

Bugün bir karış toprağa hasret Bursa'da o zamanlar okuduğum Bursa Eğitim Enstitisü, içinden şırıl şırıl suların aktığı, bostanların bulunduğu kestane ormanının ortası da yemyeşil bir yerdi.

O günlerde Kaplıkaya'ya sınır olan Ertuğrulgazi Mahallesi'nde ise sağcıların ve solcuların kahveleri vardı. Oraya gitmek için bir bakıma dağa tırmanır gibi bu kestane ormandan geçmek gerekiyordu.

Arkadaşlarla hemen her gün o yolu birkaç kere gider gelirdik.

Zamanla öğrenci olayları giderek tırmanmış, ben, olayların hem içinde, hem dışında herkes gibi gidip gelmiş; dernek, dergi, gazetecilik, askerlik ve öğretmenlik derken; 1980'lere değin dağı uzaktan bile seyredecek durumda olamamıştım.

 

../Haziran/1980

1978 yılı Şubat ayında İstanbul'dan Bursa'ya dönünce, ilk iş kırk dava adamını birleştirerek Yeşil Caddesi'nde Sur Kitabevi'ni kurmuştum.

Spor olarak o güne kadar yaptığım hiçbir etkinlik yoktu. Bir yerden sonra düşünce ve büyük şehir stresini üzerimden atacağım bir şeyler istiyordum.

Bu sebeple önceleri Uludağ eteklerindeki Molla Fenari, Abdal Murad, Üç Kuzular, Üftade ve Somuncu Baba camilerine, türbelerine ve dergâhlarına tırmanırcasına sık sık çıkıyordum.

Bugünden bakınca "Mistik dağcılık" denilen-bu ismi bize Bursa Dağcılık Federasyonu İl Temsilcisi Ömer Köse, vermişti-ilk temrinleri gibi görüyorum bu ziyaretlerimi...

Sur Kitabevi'nde birlikte olduğumuz Merhum Şair İbrahim Ünal Taşkın, bir gün yalnız başına dağlara gitmeye başlamıştı.

Bu dağ yolculuklarına ben de katılmak istedim ve katıldım.

Başlayış o başlayış...

Ilk dağa çıkışımı hiç unutamıyorum: İlk dikkatimi çeken şey, kendimde bulduğum bedenî dayanıklılıktı. Allah'ım, demiştim, ne kadar gücüm ve kuvvetim varmışta, benim bundan haberim yokmuş!

Bu ilk dağ yolculuğumda tam on bir saat devamlı yürümüş, Kaplıkaya'dan, Kilisetepe'ye, yani o Uludağ'a adını veren Keşiş'in yaşadığı yerlere kadar gitmiş, sık sık yolları kaybetmiş, bir yol bulana kadar saatlerce aynı yerde dönmüş durmuştuk. Kaplıkaya Vadisi içinde karanlık basmış, gece kalmayı düşünmeye başladığımız bir sırada bir çıkış yolu bulmuş, Bursa'ya inebilmiştik.

İbrahim Ünal da o günlerde dağcılıkta çok yeni olduğundan Uludağ'ı çok iyi bilmiyordu. Bu bakımdan sık sık yolu kaybettiği oluyordu.

 

    Ağustos/1980

Bugün Uludağ'a Kaplıkaya Vadisi'nden girdiğimde çok heyecanlıydım. Evliya Çelebi'nin; "Gönül açıcı yer", Lâmii Çelebi'nin; "Cennet vadisi" dediği yerde nelerle karşılaşacağımı düşünüyor, heyecanlanıyordum.

İbrahim Ünal Usta,-biz, birbirimize hep 'usta' derdik-ilk talimatını vermiş:

"Bir başkan seçeceğiz," demişti.

O gün bugündür, en yaşlımız-hakkından ferâgat etmediği müddetçe-başkan oluyordu.

Bugün de İbrahim Ünal Ustamız başkanımız olmuş, ardından ilk talimatları da gelmişti:

"Ağaçlardan dal kırılmayacak, yaprak koparılmayacak.

"Yarlardan taş yuvarlanmayacak..

"Sular asla kirletilmeyecek.."

Uludağ'da her yerin bir ismi vardı.

Kamp yerimiz genellikle çeşme başları olurdu.

Bugün ilk kamp yaptığımız yer Habil Ağa'nın bahçesinin olduğu yerdi. Sonra sonra oraya biz, "Habil Ağa Çeşmesi," dedik.. Burası otuz yıl -Buldözerlerin dağın karnını deşip çeşmeyi yıkana değin- Kaplıkaya'dan dağa çıkışlarımızda ilk kamp yerimiz olacaktı.

Çay suyunun ocakta tıkır tıkır halini Uludağ'daki kadar güzel duymadım dersem yalan söylemiş olmam.

Dağ suyu ile çay demlemeyen, dağda çay içmeyen benim o gün aldığım tadı nereden bilsin!

..ve şiirden, edebiyattan, erlerden, erenlerden ve pîrlerden uzun bir sohbet...

Biraz sonra tırmanacağımız tepelere bakarak; "Yapma usta, buralara ben nasıl çıkarım," diye itirazı hiç aklıma getirmeden hazırlanıyorum.

Gün boyu saat aklımıza bile gelmeden, kimselerle karşılaşmadan-o zamanlar dağlarda oduncu ve definecilerden başka kimseler yoktu-yeni yollar ve yeni yerler keşfetmek için üstümüz başımız yırtıla-döküle kan ter içinde dağda yürüyoruz; kimi inip, kimi de çıkıyoruz. Buna rağmen havasından mı suyundan mı bilinmez, hiç yorulmuyoruz.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : irfan hatip    21.10.2011
Yorum : mücahit bey selamlar . günlüklerini okudum . selamlar




Ekleyen : melike turan     14.06.2011
Yorum : Değerli yazarım, Bu yazınız dağcılıkla ilgili ilk yazınız mı, yoksa başka yazılarınızda var mı dağ hakkında. Duyduğum kadarıyla şiir ve düşünce üzerine de kitaplarınız varmış, bu kitaplarla ilgili bizi bilgilendire bilir misiniz?





 
Mistik dağcılık hikâyesi... - Sayı 77
Mistik bir dağcılık hikây... - Sayı 76
Mistik bir dağcılık hikây... - Sayı 75
Mistik bir dağcılık hikây... - Sayı 74
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Tüm gazetelerimizin toplam tirajı, 70milyon nüfusa karşılık, 3,5 milyon…
Elâlemin memleketinde tek gazete bile çift rakamlı tiraja sahip. Mesela Japonya’da günde 13 milyon satan gazete var.
Bizde nüfus artıyor, gazete tirajları yerinde sayıyor, hattâ azalıyor. Demek ki “basın” diye piyasaya sürülen kâğıt parçalarına millet güvenmiyor. Bu güvensizliğe rağmen basından ödleri kopanlara yazıklar olsun!
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14592691
 Bugün : 3232
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631034
 Bugün : 681
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim