Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3839 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Kur'ân-ı Kerim bütün dünyanın hayat kaynağıdır
İbrahim Buğalı

  Sayı: 71 - Ocak / Mart 2012

Tüm dünyada yaşayan insanların, Cinlerin ve bütün mahlûkat'ın hayatı ve devamları Kur'ân-ı Kerîm'e bağlıdır. Hadis-i Şerif meali: “Kur'ân-ı Mübin dünyadan çekilince, Semadan bir damla yağmur inmediği gibi yerden de hiçbir şey bitmeyecektir. Kıyamet'e yakın bir zamanda, Kur'ân-ı Kerîm sahifelerden ve insanların zihninden silinecek, Arş-ı Alâyı, bal arısının ses çıkarması gibi inleyerek tavaf edecektir. Cenâb-ı Hakk, Kur'ân'a niçin dünyayı terk ettin diye sorunca, Ya Rabbi! Beni okuyorlar, fakat gösterdiğim yoldan gitmiyorlar diye cevap verecektir.”

Sûre-i En'am, ayet 92: “Ya Habibim! Sana gönderdiğimiz Kur'ân-ı Kerîm menfaat ve bereketi mucib bir kitaptır. Daha evvel gönderilen kitapları tasdik eder, ta ki onunla Mekke-i Mükerreme, şark ve garp ahalisini korkutasın. Ol kimseler ki, korkulması gereken âhiret'e iman edip kitap ve peygamberi tasdik eder ve dinin direği olan namazlarını kılarlar.”

Bu ayet-i celile de, Cenâb-ı Hakk, peygamber Sallâllahü Aleyhi ve Sellem'e “Ümmülkura” olan yani bütün memleketlerin anası-aslı ve esası olan Mekke-i Mükerrem'e ahalisini ve onun etrafında bulunan bütün ülkelerin insanlarını, âhiret'e iman etmezlerse, onları ebediyen Cehennem azabı ile korkut. Amma âhirete inanan, peygamberi kabul eden, getirdiği Kur'ân-ı Kerîm'i tasdik edip gösterdiği yoldan gidenler, namazlarını kılanlar için bir korku ve endişe yoktur buyuruyor.

Celâleyn Tefsiri haşiyesi “Savi'nin,” “Haza Kitabün Mübârekün.” cümlesinin izahı şöyledir: “Kur'ân-ı Kerîm'in hepsi, iman edenler için hayırdır ve berekettir. İman etmeyen kâfirler içinde şerdir ve azaptır. Dünyanın devamı, yerin nebatatı bitirmesi, semanın suyu indirmesi Kur'ân-ı Kerîm'in dünyada durmasına bağlıdır, onun bereketidir. Kur'ân-ı Kerîm Semaya kaldırılınca, yumuşak bir rüzgâr eser ve bu rüzgâr vasıtasıyla bütün mü'minler vefat eder. Dünyada sadece kâfirler kalıp onların üzerine kıyamet kopar. Dünyanın hayrı ve bereketi, Kur'ân-ı Kerîm'in dünyada bulunmasına bağlıdır.” (Savi, cilt:2.sahife:31)

Hadis-i Şerif: “Kur'ân-ı Kerim, en büyük zenginliktir. O, geldikten sonra fakirlik bitmiştir.”

Son Peygamber, Muhammed Sallallahü Aleyhi ve Sellem ve İlâhî kitap da Kur'ân-ı Kerîmdir. Bütün peygamberlerin, Şeriatlarını nesh etmiştir, yani hükümlerini kaldırmıştır. Bütün dünyadaki İnsanlar ve Cinler, âhir zaman Nebisi Muhammed Sallâllahü Aleyhi ve Sellem'e ve O'nun getirdiği dine tabi olmak mecburiyetindedirler.

Sûre-i Âl-i İmran ayet 19: “Allah katında hak din İslâm'dır. Kendilerine kitap verilen (bilhassa Yahudi ve Hıristiyanlar) gerçeği bildikten sonra, aralarındaki ihtirastan dolayı İslâm dini hakkında ayrılığa düştüler. Allah ayetlerini inkâr edenlerin cezasını çok çabuk hesap edendir.”

Âdem Aleyhisselâm'dan Peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallâllahü Aleyhi ve Sellem'e gelinceye kadar hiçbir peygamber zamanında bu hususta ihtilâf olmamıştır. Ancak, Musa Aleyhisselâm'a ve Tevrat-ı Şerife muhalefet eden Yahudiler ve İsâ Aleyhisselâm'a ve İncil-i Şerif'e muhalefet eden Hıristiyanlar tarafından görülmüştür. Hattâ bunlar kendi aralarında birbirlerine amansız düşmandırlar, fakat şu anda İslâm'a karşı dost gibi görünüyorlar, bu yapmacıktır. Yahudiler, Hıristiyanlığ'a, Hıristiyanlar da Yahudiliğ'e hiç nazarı ile bakarlar. İşte ayet-i celile:

Sûre-i Bakara ayet: 113 Mealen: “Yahudiler dediler ki: Hıristiyanların hiçbir dayanağı yoktur.” Sonra Hıristiyanlar dediler ki: “Yahudilerin hiçbir dayanakları yoktur.” Hâlbuki her iki cemaat ta kendilerine inen kitapları okuyorlar. Kitap ehli olmayan ve okuma bilmeyenler de böyle konuşuyorlar. Ama Allahü Teâlâ kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir.”

Aynı zamanda her peygamberin iki vazifesi vardır. Birincisi, kendisine verilen şeriatı, ümmeti arasında tatbik etmektir. İkincisi, âhir zaman peygamberi Muhammed Sallâllahü Aleyhi ve Sellem'in geleceğini müjdelemek ve O'na kavuştukları zaman, O'nun dinine tabi olup yardımcı olmalarıdır. İşte şu ayet-i celile bu gerçeği bildirmektedir:

Sûre-i Âl-i İmran ayet 81: “(Yâdet o zamanı ki, Âllahü Teâlâ Peygamberlere hitaben,) size kitap ve hikmet verdim, sonra sizin nezdinizdekini tasdik ederek bir Resûl gelecektir. (Yani Muhammed Sallâllahü Aleyhi ve Sellem), O'na elbette iman ve yardım edeceksiniz» diye peygamberlerden bir müekked ahd aldıkta buyurdu ki; ikrar ettiniz mi? ve bunun üzerine benim o ahdimi alıp kabul eylediniz mi? Onlarda ikrar ettik dediler. Cenâbı Hakk da buyurdu ki; öyleyse şahit olunuz, ben de sizinle beraber şahitlerdenim. Artık bundan sonra kimler yüz çevirirse işte fâsık olanlardır.)”

Sûre-i Enbiya ayet 107: “Ey Nebiyyi zişan! Seni bütün âlemlere bir rahmet olarak gönderdik.”

Sûre-i Sebe' ayet 28: “Ya Habibim! Seni ancak insanları Cennet ile müjdelemek ve Cehennem azabı ile korkutmak için bütün insanlara, peygamber olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”

Hadis-i Kudsî: “Seni yaratmasaydım, seni yaratmasaydım, bütün âlemleri yaratmazdım.”

Hadis-i Şerif; “Ben devirden devire ve aileden aileye, intikal eden Âdemoğullarının en soylusu ve en hayırlısından nakil olunarak geldim. Nihayet zamanın en soylu ve hayırlısı olan ailesinden (Haşimi) den geldim.”

 

İNSANLIĞIN DEĞİŞMEYEN KANUNLARA İHTİYACI VARDIR

Bilindiği gibi, İslâm Dini bize, insan hayatının siyaset, cemiyet, iktisat vesaire gibi bütün alanlarında tatbike muhtaç olduğumuz doğru yolu, selâmet yolunu gösterir. Yani kâinatta hâkim olan değişmez tabiat kanunları gibi, insan hayatına yön veren, düzen getiren değişmez prensipleri öğretir.

Nasıl ki, kâinat muhteşem bir dinamizm içinde durmadan oluşur ve gelişirken, âlemdeki nizamın fesattan korunması için bu değişmez tabiat kanunlarına bağlılık bir zaruret ise, kâinattan bir parça olan insanında, insan topluluklarının da aynı dinamizm içinde oluşup ve gelişmesi için, bağlı bulunması gereken değişmez temel prensiplere ihtiyaç vardır.

İslâm'ın tespit eylemiş olduğu bu temel prensipler, yani bu yaradılış ve toplum kanunları, tıpkı tabiat kanunları gibi sonsuzdur ve insanlığa gerçeğin yollarını gösterir. Bu sebepledir ki, kâinatın yaratıcısı ve terbiye edicisi Allahü Zülcelâl tarafından konulmuş bu nizamı, reform diye değiştirmeye veya cehalet ile sapılmış yanlış ve bozuk sistemlere uydurmaya kalkışmak, bir ıslahat değil, tabiattaki ezeli nizamdan bir sapış olur. Böyle bir davranış insanı gerçek yolundan ayırır, tabiatla karşı karşıya getirir ve kavga haline dönüştürür. Netice olarak bütün dünyada görüldüğü gibi, bölünmeler, bunalımlar, felâketler meydana çıkar ve insanlık âlemini acılara boğar.

Çünkü insan, yalnız kendi aklına ve kendi ilmine dayanarak sürekli bir tarzda mânâ ve kıymet ifade edecek gerçek yolunu bulmaktan acizdir. Hayatıyla, aklıyla, duygularıyla, her şeyiyle sınırlı olan insanın sınırsıza ulaşması muhaldir. Bunu ancak önsüz ve sonsuz olan sınırsıza ulaşan, kayıtsız ve şartsız güç sahibi olan Allah Cellecelâlühü yapabilir.

İşte İslâm'ın bu din görüşünü zamanımızda tüm müspet ilim adamları kabul etmektedir. Başta fizik dâhileri olmak üzere, yirmi ve yirmi birinci yüzyıl müspet ilimlerinin araştırmacıları, insan aklının sınırlı oluşunu yalnız insan ilmi ile mutlak gerçeğe ulaşmanın mümkün olamayacağını ve bunun için İlâhî ilme muhtaç olduğumuzun idrakine varmışlardır.

Mânâ ilimleri bir yana, madde ilimleri ile uğraşan tüm ilim erbabı akıl içi ve akıl dışı saydığımız bütün ilimlerde, gerçeğe ulaşabilmek için bir kaynak, bir hareket noktası bulmanın lüzumuna inanıp, bunun için yola çıktıklarında bir din kitabına müracaatın lâzım geldiğini anlamışlardır. Bu din kitabı da ancak ve ancak Kur'ân-ı Kerîm'dir ve başkası olamaz.

Amma batı ilim adamları, ellerindeki kitabın ihtiyaca cevap vermekten aciz olduğunu görünce boşlukta kalmışlardır. Hıristiyanların elinde bulunan İnciller, İsa Aleyhisselâm'dan sonra Havariler tarafından kaleme alınmış ve daha sonra Romalılar tarafından da Latince’ye çevrilmiştir. Vahiy ile ilgisi olmadığından İlâhî üslup bulmak mümkün değildir. Çünkü İsâ Aleyhisselâm'a dört değil bir İncil-i Şerif inmiştir. İnsanların yazdığı eserlere mahsus katılık ve sınırlar içerisinde olduğu ve İlâhî olmadığı açık olarak görülmektedir.

Kur'ân-ı Kerîm'in, İlâhî ilmi temsil ettiği, insanlarca takip edildiğinde, gerçek yolu, doğru yolu, selâmet yolunu gösteren hükümleri bağrında sakladığı, müspet ilimlerdeki ilerlemeler ve insanlığın geçirdiği uzun ve acı hayat tecrübeleri ile sabit olmuştur.

Hıristiyanlık âlemi, ancak 1900’lardan sonra, İslâmiyet sayesinde uyanmaya başlamıştır. Daha önce, dünyanın tepsi gibi düz olduğu ve bunu kabul etmeyenlerin de yakıldığı bilinmektedir. Hâlbuki Kur'ân-ı Kerîm, 1400 küsur sene önce, dünyanın yuvarlak olduğunu ve döndüğünü açıklamıştır. Çekirdek fiziği çok iyi bilen Alman bilim adamı Heisenberg “Bu minicik atom çekirdeğine bu enerjinin nasıl yerleştirildiği konusu artık fiziğin değil, metafiziğin yani dinin alanına girdiğini açıklaya bilmiştir.” Sonunda bu soruya en iyi cevabı veren İslâmiyet olduğunu anlayıp Müslüman olmuştur.

Nitekim günümüzde, müspet ilimler ile uğraşan ilim erbabının buluşları, ilerlemeleri Kur'ân-ı Kerîm'deki âlimlere ipucu veren ayetlerin üstünü örten sır perdelerinin birer birer kalkmakta olduğunu ve bu ayetlerin gizledikleri ilim gerçeklerinin bir Kur'ân mucizesi olarak gün ışığına çıkmakta olduğunu görmekteyiz.

Batının ve Hıristiyanlık âleminin 1948 tarihindeki insan hakları evrensel beyannamesini ilân etmeleri, Cebeli Tarık Boğazı’ndaki iki denizin birleşmeyip ayrı özellikte oluşu Yâsîn Sûresinde yaratılan her şeyin çift olarak yaratıldığı açıklamaları ve bunları bize yeni buluş diye takdim etmeleri ne hazin bir manzaradır.

İnsanlığın bu hazin macerası, İslâm'ın değiştirilmeye muhtaç olmayan, cihan şümul güçte bir din olduğu ve milletlerin, ister istemez zamanla İslâm yoluna dönmeye mecbur kalacaklarını bize göstermektedir. İnsanlık âlemi bu gerçeği, İmam-ı Mehdi’nin çıkışı ve İsa Aleyhisselâm'ın tekrar dünyaya gelmesiyle elbette göreceklerdir. Fakat Allah'ın kitabını terk edip, batının yapmacık ve aldatıcı hilelerine yakasını kaptıran ve böylece İslâm camiasını felâketlere sürükleyenler, bunun hesabını nasıl vereceklerdir. (Kurtuluş hidayet üzere olanlarındır.)


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Kur'ân-ı Kerim bütün düny... - Sayı 71
İslâm Dini (Tüm peygamber... - Sayı 70
Mevlid-i şerif... - Sayı 69
KERBEL? FACYASI ve Hz. H?... - Sayı 67
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Nüfuz plânlaması diye bir şey tutturmuş gidiyorlar.
Ülkedeki kazalar, ihmaller ve terör sebebiyle ölenler hiç hesaba katılmıyor.
İnsanımızda bu ibret almamak, hükümetlerimizde bu beceriksizlik olduğu sürece bırakın planlamayı, nüfusu teşvik etmeleri gerekmez mi?
Yoksa bunca ölüme karşı bu tedbirsizlik, nüfuz planlamacılarının işi mi?
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14593139
 Bugün : 3680
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631087
 Bugün : 734
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim