Kemal, Zevale Delâlet Eder Av. Özgür Alkan ALKIŞ Sayı:
76 - Nisan / Haziran 2013
 Batı medeniyeti, Roma nizamı, Hristiyan ahlâkı ve Yunan aklı üzerine kuruludur. Bu temeli siyasî birliğe dönüştürmek üzere Avrupa Topluluğu ve akabinde Avrupa Birliği kurulmuştur. Türk ve Türklük de bu 3 unsurla mücadele ederek dünya sahnesinde varolmuştur.
Papalık Vatikan merkezli dünyanın en küçük devleti olsa da etkisi ve derinliği bakımından en mühim devletlerinden ve kurumlarından biri. Avrupa’da bulunup da lâikliği benimsemeyen tek devlet. Milyarlarca euroluk bir kaynağa hükmediyor. Kilise ve ruhbanlık teşkilâtlarıyla hemen her dünya ülkesinde temsilciliği ve bilgi sağlayan elemanları bulunan ve büyükelçisinin statüsü bulunduğu her ülkede batılı ülkelerin büyükelçilerinin reisi olan istisnai bir devlet. Bu devletin önemi teşkilâtının büyüklüğünden veya sahip olduğu maddî kaynaklardan gelmiyor. Papalığın asıl önemi Batı medeniyetinin temelini teşkil eden 3 ana unsurdan biri olan Hristiyan ahlâkının temsilcisi olarak görülmesinden ileri geliyor.
Bundan 10 ve 15 yıl önceki elinizde tuttuğunuz 22 yaşındaki dergimizin ilk sayılarında “Medeniyet Bul(a)şması” ve “Ouo Vadis Dünya Nereye” başlıklı yazılarımızda Batı medeniyeti ve dünya Quo Vadis (nereye) diye sormuş ve Batı medeniyetinin çöküşün eşiğinde olduğunu iddia etmiş idik. Bunu iddia ettiğimiz anda Batı medeniyetinin çökmesini bırakın sendeleyebileceğini bile düşünmek bazıları için muhal idi; zira Batı Medeniyeti ve onun siyasî projesi olan Avrupa Birliği’ne katılmaya karşı olmak şöyle dursun sonuçsuz bir müzakere sürecinin bile Türkiye için ehlileştirici (!) olacağı sözde aydınlar tarafından empoze ediliyor, tek yanlı teslimiyet demek olan gümrük birliği için bile gündüz vakti havai fişekler atılıyordu.
Çok şükür ki bugün, aydınlarımız değilse bile idarecilerimiz Avrupa Birliği’nin ve Gümrük Birliği’nin ülke menfaatlerine olup olmadığını değerlendirebilen bir akli olgunluğa eriştiler.
“Kemal Zevale Dalalet Eder”
O günlerde yani 90’lı yıllarda ve 2000’lerin başında Batı medeniyetinin zulmü kemal noktasında idi. Irak’ta Amerikan emperyalizmi George W. Bush ağzından kendini crusader (haçlı savaşçısı) olarak tanımlıyor, “ya benimlesiniz ya da düşmanımsınız” diyerek ve yeni Roma biziz haykırışıyla dünyaya nizam vereceğini ilân ediyordu. Öte yandan İsrail en vahşi saldırılarını sürdürüyor. Vahşi Kapitalizm fahiş faizler ve uluslarası para kuruluşları eliyle de 3. Dünya Asya ve İslâm ülkeleri kölelik düzenine mahkûm ediliyordu.
İşte bu zulmün kemal noktası idi. Kemalin zevale dalalet edeceğini düşünüp 20 yıl içerisinde yazdığımız yazılarda Batı Medeniyetinin zulümde kemale erip inşallah Gayretullah’a dokunacağını umduk. Tıpkı Çanakkale’de zulmün kemalinin zevale dalalet edişi gibi..
Bugün geldiğimiz noktada;
* Papalık bir önceki papa döneminde ayyuka çıkan sapıklık sodomi sübyancılık, kara para, yolsuzluk skandallarıyla sarsıldı ve Papa istifa etmek zorunda kaldı, kemmiyet bir noktadan sonra keyfiyeti de belirlediğinden, o derecede ruhbanın ve kilisenin kirlenmiş olmasının kurumu da kirleteceği aşikâr idi. Esasen kendi tarihi bir zulüm tarihi olan Vatikan tekraren kendi zulmüne ve ahlaksızlığına mahkûm oldu. Sıradan Hristiyanın gözünde Hristiyan ahlâkı ahlâksızlıkla özdeşleşmiş olmakla Batı medeniyetinin bu temeli sarsılmış oldu.
* Yunan aklı ise artık sadece kurnazlığa tahvil edilmiş olduğundan ve düştüğü acıklı iflâs ve müstemleke görüntüsüyle “kendi himmete muhtaç dede kime himmet ede” seviyesinde zillete hapsoldu.
* Roma nizamını idealleştiren batının yeni Roma kurma ideali olarak temeli atılan “Avrupa Birliği” bırakınız siyasî birliği ekonomik birliğini bile muhafaza edemeyecek boyuta geldi,
* ABD Afganistan ve IRAK’ta aczini itiraf ve geri çekilme noktasında, Bizzat Obama ABD içinden ekonomik ve siyasal zulme karşı bir iddiayla zuhur etti ve kuruluşundan bu yana ilk defa Siyonist örgütlerin tümü bir ABD başkanına cepheden ve tümden karşı çıktı. Elbette ki bir iddia hali belirlemez. Hali fiiller belirler. Onun da ne kadar muktedir olacağı zaman içerisinde görülecek.
* İsrail tarihinde ilk kez bir devletten özür diledi. Mevcudiyetinin devamı için uzlaşmaya da mecbur olduğu batıl analistlerce bile ifade edilir oldu.
* Arap halkları Batı zulmünün aşağılık ajanları olan diktatörlerini def edip şimdilik arızaları olsa da özyönetim imkânına kavuştular.
* Dünyanın ana ekonomik ekseni Batı’dan BRIC (Brezilya-Rusya-Hindistan-Çin) ülkelerine kaydı. 20 yıl içerisinde ABD’nin dünyada ekonomik belirleyiciliğini kaybedeceği bizatihi OBAMA’nın konuşmasındaki bir itiraftır. Ekonomik dayanakların bir süre sonra siyasal vaziyeti de belirleyeceği tarihin bir kuralıdır. Alt yapı üst yapıyı belirler. Ekonomik seviye bir süre sonra bilim ve askeri alanda da tekâmülü beraberinde getirip Batı medeniyetinin hâkimiyetinin son ricat borusunu çalacaktır.
* Nihayet hepsinden de önemlisi ülkemiz devletimiz ve milletimiz tarihin arka planını çok sonra yazacağı bir dönüşüm geçirdi. Zalimin halkasını kırdı, Adilin halkasını da tüm dünyaya yayma iddiasını ifade edebilir oldu, bu sayededir ki tüm mazlum milletler için de bir mücadele cehdi ve imanı zuhur edebildi.
Karahanlı, Selçuklu, Osmanlı’dan tevarüs ettiğimiz Nizam-ı Âlem mefkûresini bilmese de vicdanında muhafaza eden milletimiz ve Batılıların çizdikleri sınırlarına hapsolma şartıyla kuruluşuna izin verdikleri Cumhuriyetimiz önünde yeni bir dünya kuruluyor.
Çöken Batı medeniyetinin bize çizdiği dairenin dışına çıkıp tarihin zalimin yeni dünya düzeni değil! Adilin yeni dünya düzeni budur! Demek ve bugün için en mühim eksikliğimiz olan insan kaynağımızı eğitim ve öğretim ile maddî manevî tüm ilimlerle donatıp, askeri teknoloji ve ilimle meydan yerine çıkmak medeniyetimizin ve oluşumuzun dalaletiyle millî vicdanî ahlâkî ve insanî borcumuzdur.
|