Gezi ve ağaç bahane Kubilây Ertekin Sayı:
77 - Temmuz / Eylül 2013
Eskiden Siyonizmin-marksizmin-materyalizmin sözcülüğünü yapan, inkâr isyan ve küfrâni davranışlarla İslâm'a ve müslümanlara saldıran medya canavarları bir takım kimseleri tuzaklamak ve kendilerini destekletmek için çanak-çömlek, ramazanlarda ise hatim setleri yasin sureleri verirlerdi. Şimdi de bilgisayarlar uydu antenleri modofonlar ve emsali oyuncaklarla kendilerini destekletmek istiyor ve başarıyorlar da. Yani değişen fazla bir şey yok. Neyzen Tevfik'in siyasî bir sözü var, onu sosyal hayata uyarlamak istiyoruz:
“Türkü yine o türkü, sazlarda tel değişti.
Yumruk yine o yumruk, bir varsa el değişti. (Neyzen Tevfik Azâ-ı mukaddes S.238 )
Yani bugün millî iradenin sesi ve hükmü geçerli gibi görünse de şer odakların şirretlikleri ve devletin emrindeki nevzuhur görevli(!)ler 'tesettürlü iktidara rağmen' hâlâ milletin mukaddesiyle kavgalı ve tesettür-namaz-oruç düşmanlığında direniyor, dolaylı dolaysız iktidar düşmanlarıyla iş birliği içinde ve aynı inkârcı ideolojilerin meftûnu iseler, fazla bir şey değişmiyor demektir. Sâde iktidarın değişmesi meseleyi halletmiyor. Asıl olan 'inançlı kesim' denilen ve iktidara getirdiklerinin düşmanlarını destekleme gafletindekilerin değişmesidir. Yoksa yumruğu yiyen yine aynı insanlar olacaktır. Kısaca; bir ülkede müslümanlara hitap eden basınla, bozguncu ve o milletin mânevi değerlerini hedef alan-düşmanlığa odaklanmış olan basının sürümünde % 80-90 fark oluyorsa ve mağdur pozundakiler de gidip bu varakpârelere bir özenti ve şuursuzluk gereği destek oluyorlarsa, insanlığa ne faydası olur? Siyasî felsefe ve ideolojilerin sonucunu görmek isteyenler; Taksim gezi parkı vahşet ve barbarlığına çok iyi baksınlar. Böyle bir barbarlığı işgal orduları bile yapmamıştı. Şairin ifadesiyle;
“Edep-haya kalkınca, kanatlanır rezalet.
Artık her kepâzelik, orada mübâh olur.
Ne idüğü belirsiz, ipsizler cirit oynar.
En kararmış çehreler, birer mihri mâh olur.
Soyu-sopu, ahlâkı akidesi müşevveş.
Şu devrin azmanları, kabarır-küstah olur.
Nurlu zannettiğiniz, öyle yüzler vardır ki,
Maskeleri düşünce sîmâ, simsiyah olur.)
Evet “Taksim gezi parkı” maske ve ihânetinin (Tehdor Herzleri) suç üstü oldular.
Bu ihânet odakları câni ve barbarların vandalistlerin, üç gün sonra hükümete sundukları şu seviyesizliğe cür'ete küstahlığa ve gûyâ tekliflere(!)bakın: 1-Gözaltına alınanlar serbest bırakılsın. 2-3. Köprü projesi iptal edilsin. 3-Hava limanı ihâlesi hemen durdurulsun. 4-İstanbul, Ankara, Hatay valileri görevden alınsın. 5-Kanal İstanbul Projesinden derhal vazgeçilsin. 6-Enerji santrallerinin yapımı durdurulsun. “6/6/2013 (Tüm basından)
Bu küstahlığa' emriniz olur paşam mı denir, yoksa önce yediğiniz haltı temizleyin ve devlete-millete verdiğiniz bunca zarar ziyanı tazmin edin, sonra da bu ihânetin bedelini bir ödeyin' deyip gereği mi yapılır.? Yoksa içteki ihânet çevrelerinin de dahliyle II. Abdülhamid'e yapılan Siyonist ihâneti gibi her alçağın yaptığı yanına kâr mı kalır bilemem. Aksi halde sayılanlarla bu “Taksim gezi parkı ve ağaç” kesme vs lerin ne ilgisi olur?
Tam da bundan bir hafta önce günde 15-20 yerde, aynı anda çıkartılan ve alçakça yaktıkları binlerce dönüm orman arazilerini yakan ve buna sessiz kalan çapulcu ve soysuzların, birkaç ağaç için yaptıkları bu düşmanca zihniyetlerinin tahribat ve dehşetini, en az 70-80 milyar zarar-ziyanların tahribatını ve sebep olanlardan tazmin ettirmeyen ve gerekli tedbirleri almayanların vay haline!
İşte ramazanların, bayramların, dînî gün ve ayların gerçek Müslümanlar üzerinde bir etkisi, kendilerine çeki-düzen vermeleri, dînî bir şuur kazanmaları ve her şeyden evvel “kendini yenileme” görevi bunun için önemlidir. Kime hizmet edip hangi sapık ideoloji mensuplarının değirmenine su taşıdığının farkında olmayan bir insanın Müslümanlığı, onu korkutması gerekir. Çünkü “âkıbetinden korkmayanın, âkıbetinden korkulur.”. Ayrıca;(Es-se-be-bü-kel fâil=sebep olan işleyen gibidir.) Hadisi şerifinin en direk muhâtabıdırlar. Bir de o yıllarda dine ve dindar kesime saldırı ve hakâretler daha gizli-sistemli ve sinsice yapılırdı. Şimdi ise daha mütecâviz, daha mütearrız ve çok daha azgın ve küstahça bir şekilde yapılmakta. Bu milletin tarihine-kültürüne-ecdâdına ve bütün mukaddesâtına, hattâ dağına-taşına uçan kuşuna ve yollarına bile düşmanca bir şekilde; “Bu köprü birleştirmez, 3. Köprü cinâyettir, Osmanlının temeli atıldı, ayrıştırmanın yeni adı ve Katliâm köprüsü” gibi ortak kin ve nefret kusan bu haçlı zihniyetiyle saldırı başlatıp, kânun-kural tanımaz bir hayâsızlık içinde ve iğrenç bir şekilde yürütülmekte olduğu gerçeğini; artık mütedeyyinlerin bu vahşi çemkirişleri görmesi ve kendine gelmesi gerekir. Adı gazete(!) olan bir inanç düşmanındaki şu küstahlık ibret vericidir.
O paçavra da bir karikatür vardı.. Kelime-i tevhit, din adamı kılıklı biri tarafından insanların kafasına boca edilen bir çöplük olarak gösterilmekte ve Kur'ân-ı Kerîm ise, yine insanların akıl yolunu kapatan bir engerek yılanı şeklinde çizilmiş. Bu küfür kazuratı hiçbir soruşturmaya bile tâbi tutulmadan işte bu ülkede yüz binlerce yayınlanmış ve satılmıştır. Bir örnek de KESK'in bir kolu olan Eğitim-Sen'in; “Dine de, eğitimine de karşıyız ve 4x4x4 dün kaldırılması için bütün gücümüzle savaşacağız” meydan okumasıdır. Gerisi ramazan ve bayram rehâveti içindeki râhatizm Müslümanlarına kalmış bir uyanıştır ümididir.(!)
“Ey Millet, uyan.! Cehline kurban gidiyorsun!..
İslâm'ı da “batsın!” diye tutmuş yediyorsun!.” (M. Âkif. Sh.218)
|