Sana Söz, Unuttum Mehmet Hasret Sayı:
77 - Temmuz / Eylül 2013
…ben bir boya mıydım, kök müydüm unuttum, elimde dünya diye bir pergel var mıydı unuttum, ben papirüs müydüm, kuşe miydim, ne söyledim unuttum; sonra bir baş geldi, bir başlık geldi, ışıklar kapalı, prizler kırık, duyular çıt sesli, çıt sesli miydi unuttum; “charleville” diye bir kapıya geçtikti, derken birisi bir aziz olarak geldi, bir aziz olarak kalmış mıydı unuttum; bize bir nokta olduğunu söylediydi; sesler çekti içine, nasıl insafa çalan icatlı yüzler, bir redifim var mıydı unuttum; burası taç yapraklı bir hava, “clichy”den bir durum muydu gelen; “clichy”i bütün seslerden unuttum; ne bir utanç mührü, ne kraliyet kağıtları, ben bir beyaz kaybettim, başka bir bembeyaz buldum; üste takılı izleri bekleyin, eklemleri bekleyin, bir çarşıysanız ortada üzerinizdeki kılıkları bekleyin; beklemek bir resimse oyundu ben olan yine, üzerinde bir yüksük ve parmaklar arasında başlayan “seni gördüm ha”; ha bir çekim, ha kraliyet; ben herhangi bir kalp atışı olmadan her hangi bir katmanda diş gösteren, hırlayan bir köpek gördüm; beni o mu gördü unuttum; ben bir bağdım bağımı söyledim mi unuttum; kralı sordum, herkes kraldı, dolambaçlı yolları ne düşündük unuttum, bayraklar el yaptı sırtımıza, bir işaret, biz egemenler, biz “bastille”, “notredame”, “bellejour” halkaları, biz düğmeleri kopan kapalı kapı artları ve palyaçolar, kalpleri pençeli; kağıtları ile gelen bu ışıklar kimdi unuttum, önce ağrı temizlenir, “texas hold'em”, ben bir telif miydim gündoğumuna, bu dipnotlar, neşterler neydi unuttum; terk edilmiş yerler elde kalmadı, ha uzaklıktım çöle, vahaya, ha yakınlığa kök müydüm unuttum; onlar, kral kanı üzerinde yürüyorlar, ben bir yutak içinde saklandım mı unuttum, her şey değişti, her şeyin yüzü kandı, ben ne dedim, değiştim mi unuttum…
|