Hocam, birlikte döktüğüm gözyaşlarıma acır oldum! Halis Arlıoğlu Sayı:
79 - Ocak / Mart 2014
Son günlerde yıllardan beri koruduğunuz tavrınızın, konumunuzun dışında, bir siyasî parti başkanı gibi, başbakan ve bakanlarla beyânat yarışına ve söz düellosuna girip muhâlif parti hüviyetindeki bu tavrınız, yadırganacak bir durumdur. Oysa Taraf ve benzeri basındaki “bitirme” plânları, aynı zamanda o günkü iktidarı da bitirme olayı olduğunu bilmemek çok büyük bir haksızlıktır. Nitekim benzer gazete ve dergiler, medya, o yıllarda 28 Şubatçıların bu iktidar aleyhine almış olduğu kararları sıklıkla yayınladığı bilinmektedir. Onlar için sizinle iktidar arasında tehdit, tehlike ve düşmanlık açısından hiç bir fark yoktu. Rejim için kendilerinden başka herkes düşmandır.. Beddua ettiğiniz bu insanlar, o zâlimlerden ve yıllardan beri ülkedeki dînî hayatı bitirme ve ona düşman olan inadın, ideolojinin kör militanları ve ‘laik-Kemâlizmin’ zulüm heyûlâları değildir.
Her şey bir tarafa, CHP başta olmak üzere marksist-maoist inanç düşmanı zihniyetlerin iktidara karşı yoğun saldırı, baskı ve düşmanlıklarına rağmen, içte ve dışta “hizmet” ehlini koruyup-kollayan bunlardı. Özellikle TRT’yi “Türkçe olimpiyatları” gibi faaliyetlerinize açmaları ve Başbakan dâhil, tüm bakanların sizden ve hizmetlerinizden defalarca, sitâyişle bahsetmelerini bir kenara bırakıp, karşı bir cephe oluşturma şeklindeki bu tavırlar aslâ tasvip edilir şeyler değildir. Üstelik bütün müslümanlar gibi onlar da en az “siz ve câmianız” kadar bu davânın mağdûru ve mazlûmudurlar. Ülkemizin hangi bâdire ve zorluklardan sonra bu günkü duruma geldiğini ve getirenlerin neler çekip nelere katlandıklarını, herkesten çok sizin ve câmiânızın bildiği kanaatindeyim. Aslında, “siz-biz” ayırımını yapmak bana giran geliyor. Ama iktidar sanki inanç düşmanıymış gibi, bunca hizmetlerine rağmen; açık-gizli, dolaylı-dolaysız yapılan bu târiz, tâzir, itham, îmâ, işâret, kinâye, iğneleme, dokundurma, gönderme, suçlamalar, bâzen de ağır kaçan eleştirilerle, günü-gününe verilen cevaplar ve insanı dehşete düşüren o beddua görüntüleri, inanç düşmanlarına karşı bile kullanılmayan boyuttaki bu hiddet-şiddet-feverân ve celâllenmelerin mânâsını, maksâdını anlamakta zorlanıyoruz. Oysa millete mâl olmuş hizmetler, verdiğiniz mücâdeleler elinde sâdece bir tas bulgur pilavcığı ile yıllarca ‘kermeslere’ koşan binlerce hasbî gönüller bu durumlardan hayli inkisâra uğruyor, dilhûn oluyor ve asıl zararı siz ve câmianız görüyor... Halbuki sürekli dinlediğimiz meşhur vaaz bantlarınızdaki ve (Salihli’nin talihi bu, paslı bir kama gibi her konuşmalarıma saplanan bu korna seslerinden, rolümü oynayamıyorum) diyerek o camide ve Bornova’ camilerinde gözyaşlarıyla yaptığınız onca vaazlarınızda sizinle birlikte biz de gözyaşı döküp aynı acıları hissetmiştik. Bildiğiniz üzere insanlar lâ yüs’el değildir. “Yalnız benim davâm hak, başkası bâtıldır” sözü sizler içinde geçerli olmaması gerekir. Ayrıca o yıllar yalnız siz vardınız. Ama şimdi bu câmiada bir çok “Fethullah”lar türedi. Büyük bir tehevvür-öfke içinde yaptığınız o bedduadalar gerçekten “rolünüzü oynamış” havası veriyor. Şahsınıza, hizmetinize saygım olmasa, daha değişik ifadeler kullanmak geliyor içimden.. Bilindiği üzere iktidar sürekli şunu söylüyor: Dershâneler kapanmayacak. Kimse mağdur edilmeyecek. Aradaki istismarcılar ayıklanacak.. Buna rağmen, muhâlif bir cephe oluşturularak sanki ülkenin başka dedi yokmuş gibi, bunu gündemde tutmanın ancak inanç düşmanlarının ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramadığını, herkesten çok sizin bilmeniz gerektiği inancındayım... Başta CHP olmak üzere, tüm şer cephesinin ve darbeci-zorbacıların desteklediği, meşhur ‘beşli çete’lerin ve kızıl maskeli, eli orak-çekiçli militanların oluşturduğu “gezici çapulcuların” devlete, milli irâdeye ve kutsal değerlerimize bilinçli, sistemli ve organize saldırılarını, onca tahrip ve talanlarını gerçek bir Müslüman’ın hoş karşılaması ve mâzur görmesi düşünülemez. Üstelik bunların tüm kâfiristan tarafından -dış ve iç destekli- birer şer odakları olduğu gerçeğini artık körün görüp, sağırın duymasına rağmen, bazı kesimlerin onları mâsum ve mâzur gösterme gayretleri çok büyük bir gaflet ve dalâlettir.. Onların yaptığı talan ve tahribatlar, millete, devlete, mâsum vatandaşlara değil de hâmilerine yapılsaydı aynı tavrı takınır, onları mâzur görürler miydi? Ayrıca Müslümanlara hayat hakkı tanınmayan bir vasatta, bu olayların körüklenerek sürdürülmesi ve temcit pilavı şekline döndürülmesi, İslâm câmiası açısından çok hazin, pusuda bekleyen düşmanlara fırsattır.. Yıllardan beri bizi can evimizden vuran, Müslümanlar arası çekişmeler, parti-gurup-hizip taassubu ve cemaat ayrılıkları yetmiyormuş gibi bir de bu olayın gündeme gelmesi mevcut acılarımıza tuz-biber olmaktadır. Yetsin artık bu acılar.
Her zaman olduğu gibi bugün en hayâtî konu, tefrika ve dinsizliktir. Dershâneler ve diğerleri onca tehlikeyi görmüyor ve tehlike saymıyorlarsa, hiç birisinin varlığı önem arz etmiyor demektir. Dinsizlere malzeme olmak değil bu tehlikeyi görmek gerekirdi... Açık-seçik görülen inanç ve millî irâde düşmanlığını anlamak lâzım değil mi?
|