O şimdi kıtalar dolaşıyor Ali Ağam! Kubilây Ertekin Sayı:
79 - Ocak / Mart 2014
Büyük Doğu’nun 11 Ocak 1946 tarihli kapağında bir mezar taşı resmi var. Bolu vilâyeti-Akçakoca kazası Göktepe köyündeki mezar taşında, şu ifadeler yazılı: “Moskof keferesinden intikamını alamayan merhum Âlemdar Ali Ağa’nın ruhuna fatiha.1183-1746” İşte bu vatanı bizlere kazandıran ecdâdımızdaki bu ruh, bu şuur, bu inanç, bu ideal ve bu ÎMANdı!
“Îmândır o cevher ki, İlâhî, ne büyüktür…
Îmansız olan paslı yürek, sînede yüktür!”
Milyonların azîm gayret, emek, alın teri, inanç ve ŞAHÂDETLERİNİN eseri olarak bu mukaddes vatan bizlere bahşedilmiştir. Onun için merhum M. Âkif; Şöyle diyor:
“Ecdâdını zannetme ki, asırlarca uyurdu.
Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
Üç kıt’ada kanayan yer-yer, izleri şâhit.
Dinlenmedi bir gün, o büyük nesl-i mücâhit!..”
Bir kitapçı vitrininde şu ilânı gördüm. “BÜTÜN ÇAPULCULARA” –Marksist, maoist, leninist militanlara– “Direniş kitapları % 20 indirimlidir.” Başbakana gönderme... Bu ‘çapulcular’ indirimi hak etmişler.. Önce mâsum bir boykot adı altında gösteriye başlamışlar. Sonra da bidâyetten beri bu ülkedeki inanç düşmanı, sol ideoloji çığırtkanı, anarşizmin, militarizmin bânîsi, hâmisi olan o mâlum, mâhut partinin ve ülkede kendilerini imtiyazlı sayan elitlerin, demokrasi ve millî irade düşmanlarının, destekleriyle oldu-bittiye getirerek resmen bir komünist ihtilâli yapmak için ayaklanıp İstanbul’un belli bir semtini aylarca işgal etmişler, sonra da bu mel’anet ve habâsetlerini ülke geneline yaymışlardır. Tıpkı işgal ordusu gibi o bölgeyi tahrip ve talan ederek halkı tâciz, milleti, devleti tahkir ve tahrik edip ortalığı yakıp yıkmışlar, üstelik bu hayâsızlıklarını aylarca sürdürmüş, ülkemizin ve milletimizin milyarlarca lira zarar ziyanına sebep olmuşlardır. 5-6 yüz aracın yakılmasına, 4-5 yüz bina ve iş yerlerinin tahrip ve talanına, sayısız vatandaşın, emniyet güçlerinin yaralanmasına, devlet, millet malının tahribine sebep olmuşlardır. Bunlardaki inanç düşmanlığına bakın ki, o bölgede sanki hiç kilise, havra, cemevi ve sığınacak başka alanlar yok gibi, özellikle Vâlide Sultan Camii’ni hedef alıp üç-beş gün içinde tıpkı bir müstevlî tavrıyla İslâm mâbedi içine sürü şeklinde dalarak, öpüşüp, tepişmeleri, sarmaş dolaş görüntüleri, iğrenç tavırlarıyla mâbedi telvis ediyor, değişik marka içki kutuları halılar üstüne savrularak, cami çöplüğe, mezbeleye döndürülüyor. Bu hayâsızlık bütün ülke halkına gösterildiği halde, o cibilliyetsizliklere ve açık-seçik inanç ve millî irâde düşmanlığına, tahkir ve tezyiflerine hak veren, sahip çıkan sözde İslâmî kesimlerin bu tavırları ne acı bir tecellîdir. “İbadet etmek insan hakkı değildir. Câmi ve mescit açmak isteyenlere hakâret edin, açtırmayın!” diye çemkirip; dîne, ırza, nâmusa, cana, mala tecâvüz ve hakaretten, alkol, uyuşturucu, soygun ve cinayetten en az 40-50 sâbıkası olan, kuduz it gibi saldıran şerirlere sahip çıkıyor... “Gezi olayları öncesi ve sonrası ile çok haklı ve doğrudur” basın ve tiwitlerinden, deme cür’etinde bulunuyorlar.. Bu devlet otoritesini yok edip, millete rağmen devleti ele geçirme teşebbüsünden başka bir şey değildir. Onlar “Din zehirdir” sapkınlığının açık bir ürünüdür. Bunun karası, kızılı ve sairesi olmaz. Hepsi aynı bataklığın mikrobudurlar.
Başbakan bunlara “çapulcu” demişmiş. Bence iltifatta bulunmuş. Gerçek çapulcunun tırnağı olamazlar. Onlar milletinin mukaddeslerine, örfüne, âdet ve an’anesine, gelenek ve kültürüne savaş açacak kadar düşmez. Hattâ değerlerimiz için gerekirse mücadeleyi göze alırlar. Başka ideolojilerin militanı olmazlar.
Aklı, vicdanı olan bir insan bâtıl bir ideoloji uğruna dînini-dünyasını satamaz. O yüzden merhum ALİ ağanın intikâmını alamadığı için hayıflandığı ve mezar taşına kazıttığı Moskof’un içimizdeki sözcülerini, militan ve meftunlarını, fikrî, fiilî ve siyâsî mânâda kölelerini görünce aziz ve çok muhterem, mübârek merhumu hatırladım. Bir ondaki şuura ve bir de isimleri müslüman olanların gaflet ve şuursuzluğuna bakınca insan, insanlığından utanıyor.
Meğer bu utanmak ne büyük bir şeref, ondan mahrum olmaksa ne iğrenç bir zilletmiş. Bu durumda insanın aklına şu meşhur söz geliyor;
“Leke düşürdünüz hâinler, târîhi şânımıza.
Kâfir ağlar şu bizim, ahvâl-i perîşânımıza.”
Bugün Sûriye-Mısır ve benzeri ülkelerin başına gelen ve dış güçlerin de açıkça desteğiyle ülkemizi teğet geçen gezi kalkışması bu hazin durumun elem ve hüzün veren sonuçlarıdır.
Câhilinden okumuşuna kadar her kesimde ortak bir İslâm düşmanlığı bu zulmü artıran sebeplerin başında gelmekte. İşte rastgele bir-iki örnek; “Din ve dini eğitim zekâyı köreltir, insanları aptallaştırır” (Tomris Mengüşoğlu; Cumhuriyet 3/3/1990) “Din adamlarını sarıklarıyla boğmalı, dinleri de adamları da kahrolsun!” (Şevket Süreyya) “İslâm, insanı çağın gerisine götüren Bir durağanlık örneğidir(!)”
İçimize, can evimize kadar nüfûz etmişler. Birçok hayâtî kurumlarımıza sızmışlar. Siyasî ve ekonomik alanda güç oluşturup ülkenin önünü tıkamışlardır.
|