Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4494 kez okundu.     3 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Kürsü
Kürsü Nizam

  Sayı: 43 -

(Bu sayfadaki imzasız yazılar İman ve İslâm Atlası’ndan alınmaktadır.)
(Hurafeler anlatıldıktan sonra sıra, onların zıddı mucize ve keramete geldi)
Hurafenin kâmil zıddı olan mucize ve keramet, insandaki bedavadan “olur” kanaatine karşı, Allah nebîlerine verilen meydana getirmek kudreti… Ölüyü diriltmek, körün gözünü açmak, zaman ve mekânı aşmak, madde ve imkân kanununu yırtıp geçmek gibi…
Keramet, bağlı bulunulan nebînin yolunda onun ruh hassasından güç kazanarak yine aynı harikalara vücut vermek…
Velînin kerameti, tâbi olduğu nebînin mucizesidir; ve İslâm’da öyle velîler gelmiştir ki, bazı nebîlerde bile görülmedik tecelliler göstermişlerdir. Fakat Allah’a karşı edep iktizası, en büyük kerameti hallerini gizleyebilmekte bulmuşlar, iradeleri ellerinde olmayarak bir keramet gösterdikleri zaman da, örtüsü düşen bir bâkire hicabına bürünmüşlerdir.
“Altun Silsile”nin büyük kol başlarından Ubeydullah Ahrar Hazretleri buyuruyor: “Biz istersek arz küresini ikiye şakkederiz; ama hiçbir şey yapamayız ve İl âhî iradenin tecellisini gözetleriz…”
Şah-ı Nakşibend Hazretleri’ne soruyorlar: “Sizden niçin bu kadar az keramet sâdır oluyor?” Şu cevabı veriyorlar: “Bunca vebâl altında ayakta durabilmemizden büyük keramet mi olur?” Oysa “Altun Silsile”ye ismini bağışlayan velî, karanlıkta müridi korkmasın diye batan güneşi ufuk noktasında durduran ve dehşetler içindeki müridine “bunlar tarikat oyunlarıdır; gaye bu değildir!” diyen kahramandır. Aynı Şah-ı Nakşibend “bir velînin öz iradesiyle keramet göstermeye kalkışması, bir kadının hayz ve nifasında kendisini kanlı donuyla teşhir etmesinden beterdir!” buyuruyor.
Mucize ve kerameti akıl terazisiyle tartmaya çalışan maddeci kafa “olamaz” bildiğine karşı “olur” izah edebilse daha ne ister? O, gözüyle gördüğüne inanır da tüm kâinatın ve bu arada gözle görebilmenin ne çözülemez bir mucize olduğunu kabul edemez. Sanki gözü ve görmeyi kendisi ısmarlamış gibi… Baştan başa mucize tablosu kâinatta, Allah’ın nebîlerine verdiği ve onlarda gösterdiği kudret, hakikatle hayal arası tam kıyas vâhidi teşkil eder.
Hokkabaz ve sahte şeyh de mucize peşindedir; ama hakikatleri birbirine “nâmütenahi” kelimesiyle uzaktır.
Kâinatın yüzü suyu hürmetine yaratılmış olduğu Resûller Resûlü, gözlerini kırparken bile mucize ifadesine sahip…
İman tam olunca ispat kaygısı kalkar ve işte o zamandır ki, insanda mucizeyle hurâfeyi birbirinden ayırd etmek hassası doğar. Böyle olursa da mürşitten keramet beklemek ve istemek edepsizlik olur.
NETİCE
Öyleyse “Hurâfe” bahsi şöyle mühürlenebilir: Allah’ın Kitabı, Resûl’ün beyanı ve onların hâlis bağlıları dışında her tespit ve teşhis hurâfedir; buraya kadar olan kalbin tasdikinde ve gerisi, kalb ve yaveri aklın teftişindedir.
Hazret-i Osman’ın Ebuzer Hazretleri’ne verdiği cevapla hem ferdî mülkiyet hem de içtimaî adalet nasıl iç içe barındırılıyor ve bu davanın (metodoloji-usuliyat)ı kuruluyorsa Hazret-i Ebu Bekr’in kâfirlere mukabelesinde de akılla imanın ve “olur”la “olmaz”ın denge mizan noktası meydana çıkıyor. Miraç gecesinin sabahı Kureyş nasipsizleri Ebu Bekr’in kapısındalar… Çağırıyorlar, nebîlerden sonra dünyanın en büyük insanını kapıya… Diyorlar: “Seninki yeni bir haber getirdi; Mekke’den uçarak Kudüs’e gitmiş, orada göklere çıkmış, Allah’ı görmüş… Buna da mı inanacaksın?”… En büyük Sahabî soruyor: “Bütün bunları kim söylüyor?”… Cevap: “O!”… Sual: “O mu?”… “Evet, O!”… Ve son söz: “O söylüyorsa doğrudur!”… İşte hurâfeyle hakikat arası biricik tefrik mîzanı ve bu mîzanı getiren din!..
ÖLÇÜ
O (sav) söylüyorsa, doğrudur. Hz. Ebubekir (ra)
ÖLÇÜ
Mânâsız lâfızlarla kargacık burgacık bir takım nüshalar yazılması, nazara karşı şunun bunun üzerine öteberi asılması, kadınlarca hoş görünmek için bir takım efsunlar yapılması, şirktir.
Bir şeye alâka bağlayan ve onun himayesine sığınan, o şeye havale edilir.
Kim, yıldızların gidiş gelişinden hüküm çıkarmak için ilim elde ederse, sihirden bir şube edinmiş olur; ve ilmi ziyadeleştikçe suçu fazlalaşır.
İsimlerden, kuş seslerinden, kuş uçurmaktan, ufak taşlar atmak veya noktalar dökmekten gaibin keşfini bekleme gayreti, putperestlik ve sihirbazlık işidir.
Bir takım illetlerde sirayet; ve ayda, günde kuşta, hayvanlarda, şeamet yoktur. Gulyabani masalları da yalandır.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : end    
Yorum : benim gibi bir cahile böylekonularda yorum yapmak düşmez ama efendim hazretlerinden işittiğim şu idi: en büyük keramet kerameti gizlemektir.




Ekleyen : nur ay    
Yorum : duyduk ve iman ettik




Ekleyen : aciz    
Yorum : Bu tür yazıların artmasını Üstad Necip Fazıl'ın eserlerinden sık sık yayınlanmasını talep ediyorum. Tebrikler..





 
Gıda... - Sayı 94
GIDA... - Sayı 93
MEVLİT... - Sayı 68
D?NYA... - Sayı 67
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Emanet gazete isteyen, “bakabilir miyim?” diyor; “okuyabilir miyim” değil… Demek okunması gereken gazeteler, bakılır duruma düşmüş; yani albüm olmuş… Hem de (görmeyen gözlere yazıklar olsun) “fuhş albümü”…
Ortada bir basın olmadığına göre, neyin krizinden söz ediyorlar?..
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14593024
 Bugün : 3565
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631075
 Bugün : 722
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim