Cinnet: Huzura kaftansız çıkan Hamlet Sinan Ayhan Sayı:
80 - Nisan / Haziran 2014
Huzursuzluk, ne yapışkan bir çevre oluyor bazen… Sebep, diyorsunuz; herhangi bir huysuzluk hikâyesinden başka bir sebep uğramıyor yakınlarınıza. Kendinizi asırlara dayalı kuru peksimete tav açlar gibi hissediyorsunuz sonra.
Sebepsiz hiçbir şey yapılamaz, ama sebepsiz gezmek ister bazen canınız; olmaz mı…
Yediklerimizin, içtiklerimizin birer düşünceye, hayale veya ilhama dönüştüğünü; öyle bir hale devrilip kaldığını göz ardı etmezsek, her şeyin bir beslenme ve sindirim işi olduğunu çözeriz hemen. Üstelik nerden duymuşsak; et-yaygın beslenenleri daha çok matematik tahayyülleriyle kuvvetli, sebze-yaygın beslenenleri ise sosyal tasavvurlarıyla mevcut diye ön görüyorsanız; çocukça böyle çıkarsamalara inandırılmışsanız bir şekilde, açlığınızı bastırmak için yediğiniz bisküvi kırıntılarında yumuşamış, pütürlü ve tükürüklü hayaller ararsınız.
Huzursuzluk, yayılan bir şey oluyor bazen; içinizden kesip atamıyorsunuz…
Tüylü, ruh gıcıklayan bir tat dolanıyor damağımda… Ve huzursuzluğu çıkaran hikâyenin ayrıntılarını hatırlıyorsunuz… İçinde hiçbir gövdenin olmadığı kürklerin etrafınızda döndüğünü, dönerken gördüğünüz çevreyi ufku ürkütücü bir duyguyla boyadığını, bu boyalar yüzünden gökte bazı garabet yüz siluetleri gördüğünüzü, gördüklerinizi hayra yormadan belâ işaretleri olarak yorumladığınızı ve bütün bu vesveselerden dolayı bir tedirginlik yaşadığınızı, huzursuz olduğunuzu itiraf ediyorsunuz.
Bütün huzursuzluğun o bisküvi lokmalarında saklı olduğunu içten içe seziyorsunuz.
Ağızda dolaşan bir tüyün nasıl bir zehir olduğunu sizden başkası bilemez oluyor veya siz öyle sanıyorsunuz; öyle sanmayı bir gurur vesilesi yapmaktan kaçınmıyorsunuz, her tuhaf düşüncenin sizin yaşanmışlıklarınıza değişik maddeler, mayalar ve bileşimler, alaşımlar, kokuşumlar katacağını tahmin ediyorsunuz. Bir kısmı yenildikten sonra dolaba kaldırılmış bir bisküvi paketinin içinde ve bisküvilerin karınlarında rutubetin dili gezer, mayhoşluğu gezer… İçine rutubet işlemiş ilk bisküvi size bir aydınlanma hissi getirir, yedikçe damağınıza ve diş arlarınıza cılk bir eriyik dolar, ama bu eriyik tükürüğünüzde eriyip gider, siz yine bir serinlik duyarsınız üzerinizde belli bir süre…
Daha sonra bir buhar yükselir gibi midenizden, bir asit yükselir beyin zarınıza; siz tüylü bir dilin esirisinizdir artık.
Dışarı çıktığınız vakit, her gördüğünüz sizi iter, değişik bir mercek zarlanmıştır gözbebeklerinizde, taş toprak yer gök uzak gelir ve küçülmüşlüğünüzle sığmazsınız dünyaya bir daha…
Huzursuzluk, mikropların ayağına takılmış tüy-dilleridir; bir sebep yokken bile gezinir üzerimizde…
Yaşamak, çürümektir… O vakit; “yaşam, başka yerde”…
|