Osmanlı sevinci ve Osmanlı korkusu Ekrem Yılmaz Sayı:
84 - Nisan / Haziran 2015
1980’lerde Almanya’da, Köln Üniversitesi İktisat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde öğrenci olarak bulunuyordum. Tabîî basın ve yayınları ile de ilgilenirdim. Üniversitenin kütüphanesine gelen Türk gazetelerini okur ve Almanlar’ın öne çıkan dergi ve gazetelerini de takip ederdim.
Das Beste mecmuası var Almanlar’ın… Aylık çıkıyor ve aynı kitap gibi... Yani kitap-dergi de diyebiliriz. Bizde de örneği olanlar var. Rapor 1’den 13’e kadar devan eden bir yayın hatırlıyorum, yani okudum ve takip ettim. Bu Das Beste mecmuası 200 sayfa civarında oluyor hep, 200-250 sayfa... İçinde yok yok : Tarih, edebiyat, fikir, ekonomi, sanat, bol reklâm vs.. Dergi Hristiyanlığa bağlı, samimi ve bunu dilden düşürmeyenlerin dergisi... Sene 1984, dergide füturist-gelecekten haber veren bir yazı... İlgimi çekti. Daha önce bu ilginç yazıyı, hem de o yıllarda dostlarımla paylaştım ve daha sonra www.kardelendergisi.com sitesi de olan derginin basılı nüshalarında ve Sakarya Gazetesinde (Bilecik) yazdım. Burada size de özetleyeyim. Yazı eskimiyor. Zira içeriği halâ gündem-de, VAHDET GAZETESİNİN 13 Ocak tarihli nüshasındaki bir haber ile de ilintili zaten... Özetle yazıda diyor ki, (sene 1984 dikkatinizi tekrar çekerim) Eğer gün gelir, SSCB, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği PARÇALANIR, DAĞILIR VE YIKILIRSA; Orta Asya’daki ve Kafkaslar’daki birçok millet istiklâllerini ilân eder, bağımsızlıklarına kavuşurlar. Bunların ekserisi de Türkî Devletler olur. Türkiye de AB’ne dâhil edilemedi ve ne kadar bugün lâik ve demokratik dense de aslında Türkler’de, yani Türkiye Türkleri’nde her zaman “OSMANLILAŞMA POTANSİYELİ” VAR, MEVCUT VE HİÇ YOK OLMADI. Hâl böyle olunca Yeni Türkiye bu yeni bağımsızlığını elde eden ülkeleri yanına alır ve Büyük Türkiye doğar!
Evet bir kaç sayfalık dergi-kitap yazısının bir paragraflık özeti böyle... O zamanlar daha, yani 1984 te ne Gorbaçov var ve ne de Perestiroykası var. Şimdi 1989 da gerçekleşen bir rüzgârla ortadan kalkan dağılan DEMİRPERDE ve yıkılan Berlin Duvarının ve Almanyalarının birleşmesinin ipuçlarını yazıda sanki temas edercesine buluyoruz. Doğru ama o günden beri Türkiye adım adım Büyük Türkiye olma yolunda ilerliyor. Adamlar yanılmamış ve hattâ Tayyip Erdoğan’ı bile yönlendiriyor Batı bu yolda, istemeden; basınıyla, medyası ile ve siyasetiyle! Nasıl mı? Meselâ der Spiegel hakaret ettim zannediyor, kapaktan “Der Staat Erdoğan” yani “Erdoğanlı Devleti” diyor. Osmanlı Devleti der gibi... Başka bir yayın organı “Sultan” diyor kendisine… Ve bunu dile getiren siyaset adamları da var Batıda. Şimdi bizim muhalefet de yeni Cumhurreisliği Sarayını bu meyânda değerlendiren açıklamalar yapıyorlar. Hattâ , “bunlar bu gidişle Hilâfeti bile getirir” eleştirisini yapanları bile duyuyoruz sıklıkla. Gülüyorum. Memnunum. Sevinçliyim: Bunlar bir şeylerin işareti, ayak sesleri olsa gerek. Demek ki iyi yolda ilerliyor Türkiye, eğer Batı bundan rahatsızlık duyuyorsa...
Vahdet Gazetesinin 13 Ocak tarihli nüshasındaki yönetmen Sinan Çetin haberini anıp yazımı bitireceğim. Sinan Çetin diyor ki, özetle: Aslında ne Erdoğancıyım ve ne de AK Partili, fakat müzmin muhalefete bakıyorum, Erdoğan’ı tasdik etmekten başka seçenek de kalmıyor bana... Dünyaya da Osmanlı adaleti lâzım, o zaman önerim: TÜRKİYE CUMHURUYETİ DEVLETİ’NİN İSMİ OSMANLI DEVLETİ OLSUN!
Evet Sinan ÇETİN Bey biraz abartmış. Bu olmaz, eğer isim değişikliğine gidilse bile tekrar Osmanlı ismi verilmez ve gerek de yok! Başka bir isim bulunabilir veya TÜRKİYE CUMHURİYETİ sadece BÜYÜK TÜRKİYE DEVLETİ OLABİLİR! Aynen Meclisinin kapısında yazdığı gibi: TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ! Ya hu Milleti ve Meclisi büyük olanın devleti de büyük olmaz mı? Elbette olur ve bunu milletçe düşünmeliyiz! Zaman bize bunu ihtar ediyor. “Büyük Ol!” dercesine…
|