Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2595 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Vatan sevgisi ve gurbet (3)
Kubilây Ertekin

  Sayı: 84 - Nisan / Haziran 2015

Vatan sevgisi ve gurbetin aslı bir bakıma ”Hicret”le ilgilidir. “Hicret”in İslâm tarihinde bir dönüm noktası olduğu bilinen bir gerçektir. Sahih bir hadîsi şerifte;” Din ve ahlâk dışı fenâlık ve hayâsızlığın yaygınlaştığı, dîne tecâvüzlerin arttığı, mütecâvizlerin azıp- kudurduğu, cezâ görmediği dönemlerde buna kaşı sorumsuz, hissiz ve duygusuz davran mak, yada;”Eli ve diliyle men edip, kalben buğuzda bulunduğu halde.” Güç yetireme mek gibi şartlarda zorunlu olan bir hâdisedir..Birde ülkesinin düşman işgâli karşısında ve zorda kaldığı dönemlerde görülen olaylardır. Bu açıdan her Müslüman’ın aslî görevi; öylesi bir hayâsızlığı, tecâvüzü önce eliyle ve nasıl uygunsa onu men edip, engel olması, buna muktedir değilse, diliyle;Yâni uyarı ve gerektiğinde tekdirle o tecâvüze, saldırıya mâni olmayı sürdürmek zorundadır. Mevcut şartlar ve durum buna da müsait değilse; Kalben buğuz etmek, menfi tavır ve hareketleriyle bunu tasvip etmediğini belirterek tepkisini, nefretini, boykotunu gösterip, onlarla her tür ilişkiyi kesmekle görevli  olduğu bildirilmektedir..”

Bugün İslâm âlemi,  özelde Müslümanların başına gelen musîbetlerin çoğu bu vecibeyi gereği gibi yerine getirmemenin sonucudur. Günümüzdeki şer cephesinin uyguladığı boykot ve protestoların verdiği sonuçlar bunun en canlı örneğidir. Müslümanlar bâri bundan olsun ibret almalıdırlar. Kendisi bu görevi yapamıyorsa, yapmaya çalışan islâmî bir yayın organına abone olmak veya benzer birini almak sûretiyle de bunu yapabilir. Nitekim inanç düşmanları bunu çok güzel yapmaktadırlar.Yeter ki insanda bu yolda bir gayret, uyanış ve basiret olsun. Bundan da yoksun olanlar için tek şey kalıyor. Oda vatanı terk edip gurbetin, hasretin, hicretin yolunu tutmak.. Zâten o terk etmese de, onu terk ettirecekler demektir. Buna dair bir hadîs-i şerifte efendimiz(sa) meâlen;

”Zâlim, fâsık ve fâcirlerin zulüm ve tecâvüzlerine karşı inançlarını korumayan, gaflete dalan, gülüp-oynayan, ölümü unutan, ondan ibret almayanların vay hâine.! Azan, haddini aşan, nereden gelip-nereye gideceğini unutanlara yazıklar olsun!. Allah(cc) yolunda mücâdele etmeyenler müzmahîl olur, yıkılır-dağılır yok olurlar.!” Buyurmuşlar (Tirmizi, sıfât’ül kıyâme.)  İşte “Vatan sevgisi, gurbet ve hasret ” bu şartlar altında da tezâhür edebilir..  Tabii bütün bunlar şuurlu, sorumlu ve o ateşin içinde yanan, acısını çeken, bunları en büyük dert bilenler için geçerlidir.Yoksa;”Deliye her şey düğün, bayram.” Veya M. Âkif’in ifâdesiyle;

 “Mukaddesâtı için, çırpınan yürekte olur.

 İçinde leş taşıyan sîneden, ne hayır umulur?”tipindekiler için değil...

Böylece bunun mukaddes bir dâvâ uğruna yapıldığını anlatmaya çalışmıştık. Aslında bu konuda çok uzaklara, dünyâ olaylarına ve birinci, ikinci cihan harbine kadar gitme ye gerek bile yok. Çünkü bunun acısını bir şekilde milletçe yaşamış ve nice mahrûmiyet, mağdûriyet ve mezâlime uğramış bir milletiz. En yakın örneği istiklâl savaşıdır. İnsan oğlu çekilen acıları unuttuğu veya aynı acıları çekmeyince onları hamâsî şeyler, yada  nostaljik olaylar sanıyor.  Oysa sâdece “İstiklâl marşı ve Çanakkale şehitlerine” şiiri bile o kıyâmetleri  yaşayanların, o hercü-mercin bizzat içindekiler kadar olmasa da, ibretle okunduğunda o fecâati, milletçe çekilen acı ve elemleri anlamaya yeter de artar bile. Onun için merhum M. Âkif hasta yatağında iken, moda olan(onuncu marş) gibi yeniden bir marş yazılabilir mi? sorusuna “Allah (cc) bu millete bir daha istiklâl marşı yazdırma sın!.” Demiştir.Vatan hasreti ve sevgisine gelince; Onun tarifini yapan, bizzat yaşayan, yıllarca acısını, çeken, hasretiyle kavrulan, yine merhum Mehmet Âkif olmuştur.  

“Çöz de artık yükümün, kör düğüm olmuş bağını…

Bana çok görme ilâhî!,  bir avuç toprağını.”(529)  İşte bu çığlıklar; Hakka yönelen niyazlar, akan göz yaşları, vatan cüdâ olan mağdur ve mazlumlarla, gerçek vatan sevgisi ve aşkıyla yanan yüreklerin arşa yükselen feryât ve figânlar vatan sevgisini, hasretini  gösteren en önemli, en canlı örneklerdir. Sonuç olarak; her hâlükârda Müslümanların cihat ruhu ve azmi içinde olmaları gerekir. Atâlet, meskenet ve râhatizm gibi illetler, Müslümana zıt olan ve onu uyuşukluğa, sorumsuzluğa sevk eden sebeplerin başında gelen musîbetlerdir. Dînin ve dindar olarak yaşamanın ilk şartı, bu gerekçeye bağlıdır. Yüce kitabımızın kesin emirlerinden birisi de; Dîni için çalışmak tır.! ”Eleyse lil insâni illâ mâseâ=Çalışmayı emreden ilâhi bir fermandır. Zirâ dünyânın kuralı buna bağlıdır. İster mü’min, ister müşrik olsun çalışan kazanır. Onun için;

“Bakâyı hak tanıyan, sâyı bir vazife bilir.! Çalış, çalış ki, bakâ sây olursa  hakkedilir.”

Dinilmiştir. Şuurlu ve sorumlu bir Müslüman sâde bu günü ve içinde yaşadığı dönemi değil, geleceği de düşünüp ona göre plan, program yapmak zorundadır. Bu açıdan Hz. Ali Rad; “Çocuklarınızı,  içinde yaşadığınız dönem için değil, geleceğin şartlarına göre yetiştirin!” demiştir. Bu konu çok derin, bıraktığı acıların tortuları hâlâ tâze ve çok hazindir. Mevzî de olsa aynı olaylar kısmen devam etmektedir. İslâm âlemi mensup olduğu ÎDNE uygun bir yaşantı içinde ve özlenen vahdete kavuşmuş değildir. Bunun sonucu olarak; Ecdâdımızın ve millet-i islâmiye’nin mâruz kaldığı acılar, çektiği ıstırap ve çileler, onları anlatan ciltler dolu emir ve tavsiyeler var. Bunlardan ibret alınacak kıssalar, sözler, yaşanan musîbet ve tecrübeler, bizlere kadar uzanıp gelen olaylar zinci rini anlatan çok acı gerçekler mevcuttur. O yüzden bunlardan ibret almayanlar, âleme ibret olanlardır. Cenâbu Haktan temenni ve niyâzımız; Milletimizi vatan cüdâ edip, gurbetzede hâle düşürmesin ve yaşanan acıları tekrar yaşatmasın. Onlar ve yakın tarihi yaşamış olanlar, bu yazıda anlatılan, anlatılamayan bin türlü mahrûmiyet ve acıları en derin bir şekilde yaşadılar ve mücâdelesini verdiler. Bize de aynı yolu takip etmek, yeni

“Kardelen”lerin yetişip, neşvü-nemâ bulması için canla, başla çalışmak ve onların aziz ruhlarına rahmet, hâtırâlarını minnet ve şükranla yât etmek düşüyor. VE;

“İter isen  sulhü salâh, hazır ol! cenki cidâle.” Sözü  değişmeyen bir kuraldır..SON.

 

 


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Kurtuluş... - Sayı 92
Eyüp Sultanda sabah namaz... - Sayı 87
Şekli Müslümanlık ve Alla... - Sayı 86
Şeklî Müslümanlık ve Alla... - Sayı 85
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


Türkçe’nin kırpıla kırpıla ne hale getirildiğine bakmadan kalkmışız, “eser vermeli, eser vermeli” diyoruz.
Halbuki “Güneş Dil Teorileri”nin temel yapılmak istendiği bir dili kullanarak karşımızdakilerle konuşup, anlaşabildiğimize şükretmeliyiz.
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Annelerin zaferi
Hayatın merkezi anneler
İddiamıza arşivimiz delildir


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15720288
 Bugün : 3418
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 656526
 Bugün : 439
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 1079
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim