Özdemir İnce ve 'Mihenk Taşı' Muzaffer Doğan Sayı:
92 -
Özdemir İnce diye biri! 80 yaşlarında. Şair geçiniyor. Anadolu irfanında, "sekseninde azmak" diye bir deyim var. "Genel geçer" bir ölçü değilse de, boşa da söylenmiş değil. Özdemir İnce, sekseninden önce azanlardan. Müslümanlara karşı bir kini var. Bitmek bilmez bir kin, bu. İspanyol boğa güreşlerinde boğanın, kırmızı rengi görünce, gözü dönmüşçesine saldırdığı gibi, Özdemir de, Müslümanların sanatta, siyasette ortaya koyduğu başarıları gördükçe, kendini kaybediyor (Hiç kendinde oldu mu acaba?) ve saldırmaya başlıyor...
Epeyden beri, bazı gazete ve dergilerde, Üstad Necip Fazıl'a saldırılarına şahid oluyordum fakat ciddiye almıyordum. Birkaç gün önce, bir dostum, Özdemir'in "Cumhuriyet'in Şairi Nâzım Hikmet/ Cumhuriyetsiz Şair Necip Fazıl" isimli bir kitap (!) çıkardığını haber verdi. Aldım, baktım. Yazdıkları, baştan başa hezeyan. İnce Özdemir, kitap değil, hezeyannâme yazmış. Seksenini geçmiş bu adam, içine doldurduğu kanı, kini, irini, kiri, Müslümanlara karşı kusup duruyor. Kus kus, bitmiyor içindekiler. Öyle bir hastalık ki, bu yaştan sonra şifâ bulması mümkün değil...
"Amacım Nâzım Hikmet ile Necip Fazıl Kısakürek’i karşılaştırmak, yarıştırmak değil(di)" dese de, derdi, hastalığı başka! İki şairi de, Cumhuriyetin "mihenk taşı"na vuruyor, kendi ifâdesine göre Üstad Necip Fazıl'ı, "Cumhuriyetsiz Şair" diye yaftalıyor. Hangi cumhuriyet? Sovyet cumhuriyeti mi? Çin cumhuriyeti mi? İran cumhuriyeti mi? Fransız cumhuriyeti mi? Türkiye cumhuriyeti mi? Herkesin kendine göre bir cumhuriyeti var! Sonra, şairleri, cumhuriyete göre değerlendirmek de nerden çıktı? Kim koymuş böyle bir ölçüyü? Cumhuriyet, şairleri değerlendirmek için, ne zamandan beri "mihenk taşı" oldu? "Sekseninde azmak" dedik ya! O hastalık!
"İki şair, evrensel etika, poetika ve politikanın değerleriyle ayrı ayrı ölçülmekte. İkisi de, "Dünya" ile karşılaştırılmaktadır ki, ancak o zaman ikisinin de insan, şair ve yazar olarak gerçek boyutları ortaya çıkar ve çıkmaktadır." diyor, "önsöz"de. Ey İnce Özdemir! Senin "evrensel etika, poetika ve politika anlayışınla, bizim "ahlâk, şiir sanatı ve siyaset" anlayışımız o kadar birbirine uzak ki... Siyahla beyaz gibi, geceyle gündüz gibi... Bırak, seninki senin, bizimki bizim olsun... Seninle konuşmaya, tartışmaya değmez. Bizim ölçümüz belli...
Taparcasına sevdiğin, "Cumhuriyet şairi" dediğin, yere göğe sığdıramadığın Nâzım'ın, 1920 yılında, komünist olmadan, sapıtmadan önce yazdığı "Mevlânâ" isimli şiirini bilirsin:
Ebede set çeken zulmeti deldim,
Aşkı içten duydum, Arş'a yükseldim.
Kalbten temizlendim, huzura geldim,
Ben de mürîdinim, işte Mevlânâ.
Kader! Ne denir? Sen, kadere falan inanmazsın, İnce Özdemir. "Keşke, Nâzım, Mevlânâ'ya mürîdliğe devam etseydi!" demeyeceğim. Allah, ona öyle bir kader takdir etmiş. Takdire, boynumuz kıldan ince.
"Dünya şairleri ve Nâzım Hikmet'in şiiri, Necip Fazıl'ın şiirine birkaç tur bindirmişti “diyor... Sonra da, şu hükme (!) varıyor: "Necip Fazıl'ın şiiri artık çıkmaz sokak." Yazık, yazık, yazık!.. Cüce şair Özdemir, ne dediğini bilmiyor. Kâfir gözüyle, mü'min gözü; kâfir aklıyla, mü'min aklı arasındaki temyiz farkı böyle birşey demek ki.
"Necip Fazıl'ın şiiri, yazıldığı zaman da eskiydi, dolayısıyla 2016 yılında, kullanım tarihi çoktan sona ermiştir" diyebiliyor. "Cumhuriyet Şairi" dediği Nâzım'ın "Şair" başlıklı küfürnâmesindeki,
"Şairim, şiirden anlarım, en sevdiğim gazel, Antidühringidir Engels'in...
Şairim, bir yıl yağan yağmur kadar şiir yazdım...
Fakat asıl şaheserime başlamak için 'hafız-ı Kapital' olmayı bekliyorum..." karalaması, "Çocuklarımıza Nasihat" şiirinde(!),
"Kurşunkaleminle yık Mızraklı İlmihâlin yeşil sarıklı iskeletini" karalaması;
"Bir Şehir Rehberi" başlıklı karalamasındaki,
"Ben ne tarih hocasıyım, ne de coğrafya.
Beni ancak dört köşe bir ambar kadar alâkadar eder Ayasofya!" sözleri için ne diyor, İnce Özdemir?
Özdemir'in ne dediği önemli değil! Bu ülkede yaşayan her müslümanın içini kanatacak bu saçmalıklar mı Nâzım'ı "Cumhuriyet Şairi" yapıyor yoksa? Bu hezeyanlar, Nâzım'ı yapsa yapsa "Komünist Rusya Cumhuriyeti Şairi" yapardı ama, komünizmin de, İnce Özdemir'in ağzıyla söyleyelim, 'kullanım tarihi' geçti ve ideolojiler çöplüğüne atıldı.
Özdemir, Necip Fazıl'ın, Türk şiirinin zirvesi olan şaheseri 'ÇİLE'nin önsözünden,
"Biz, şiiri iman için bilmişiz ve bu mihrak bilgiyi, her bilginin geçtiği binbir yol ağzı biliyoruz " ifâdesini alıyor ve şunları yazıyor: "Diyelim ki, Tanrı'ya eriştin, ona kavuştun! Ne yapacaksın Tanrı'yı? Tanrıyla ne yapacaksın? İnsanın ve şairin, Tanrı'dan başka amacı yok mu? Tanrı'yı, Allah’ı bu dünyanın işlerine, bu dünyanın şiir, poetika ve politikasına karıştırırsan, yandık ki ne yandık! Sapkınlık ve kısırlık burada başlıyor. Necip Fazıl'ın hem poetikası, hem politikası bu nedenle sapkın ve kısır. " İnce Özdemir'in derdi başka!
"Necip Fazıl'ın, toplumsal ve politik ideolojisini açıkladığı İdeolocya Örgüsü'nün sonunda yer alan 'ithaf', günümüzün mürteci, İslâmcı ve dolayısıyla Cumhuriyet düşmanı siyasetçilere yapılmış. " diye, kininden, düşmanlığından çatlayacak nerdeyse!. .
"Necip Fazıl'ın Anadolu gençliğine ithaf ettiği, Hitler ve Friedrich Nietzcsche'den ilkel düzeyde etkilenerek oluşturduğu İdeolocya Örgüsü, Millî Türk Talebe Birliği (MTTB) ve Komünizmle Mücâdele Dernekleri çevresinde, Fethullah Gülen'in "Altın Nesil"ine benzer bir kadro oluşturdu. Bu kadro da Millî Görüş'ün iskeletini yarattı. AKP kadrosunun tamamı başta Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan ve günümüzün TBMM Başkanı İsmail Kahraman olmak üzere Necip Fazıl'ın Büyük Doğu bataklığında türemiştir. "
Özdemir'in, kitap demeye bin şahit gerektiren karalaması buna benzer birçok hezeyanla dolu...
Son olarak şunu demek isterim. Putlaştırdığı Nâzım'ın, gençlik döneminde hayranlığını ifâde etmek için şiir yazdığı Mevlânâ hazretlerinin, 'Mesnevî'sinde şu mânâya gelen bir beyti var:
"Ben bir pergelim. Bir ayağım şeriatta sabit, diğeriyle yetmiş iki milleti gezerim. "
Tam da, Necip Fazıl'ın dünya görüşünü yansıtan bir ölçü...Üstad Necip Fazıl, İnce Özdemir'in gördüğü(!) ve gösterdiği gibi "Cumhuriyetsiz" bir şairdir. Doğrusu, Büyük Doğu Dünya Görüşü'ne bağlı olan bizler için beşerî ideolojiler hiçbir şey ifâde etmez. Biz, insanı ve insanlığı huzura, barışa, mutluluğa, kavuşturacak dünya görüşünün, Kur'ân’a ve Sünnete dayalı İslâm Nizâmı olduğuna inanıyoruz. Bizim inandığımız cemiyetin ve Milletin Meclisinde "egemenlik ulusundur" yazmayacak. "Hâkimiyet Hakk'ındır" hükmü yer alacak. Bizim "Mihenk taşımız" Allah ve Peygamber Buyruğudur. "Cumhuriyetsiz Şair" diye yaftalamaya, karalamaya çalıştığın Büyük Şair Necip Fazıl, bu ölçüyü şöyle şiirleştirdi:
Müjdecim, Kurtarıcım, Efendim, Peygamberim;
Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim!
"Cumhuriyet'in Şairi" diye övdüğün Nâzım’ın efendileriyse, Lenin'di, Marks'tı, Stalin'di. Ben de, onun için, "Allah'sız şair Nâzım" desem, ne dersin? Bizim Efendimiz(sav), "kişi, sevdiğiyle beraberdir. " diyor.
Kişi, kimi sevip, kimi sevmeyeceğine kendisi karar verir. Bizim kararımız belli.
Sen, müslümanlara çamur atmaya, kin kusmaya devam edebilirsin bay İnce Özdemir!. Karalamanda, şairden saymadığın Sezai Karakoç'un şu mısraını sana armağan ediyorum:
Ulur aya karşı kirli çakallar...
"Gerici, mürteci" dediğin Üstad Necip Fazıl'ın, senin gibileri kasdettiği şu nükteyle bitiriyorum:
"Bize gerici, mürteci diyenlere 'deh' demek için gerideyiz."
|