"Hero" ne demektir? Halis Arlıoğlu Sayı:
94 - Ekim / Aralık 2017
Biliyorsunuz, bu vatanın hâin, lâin ve cânileri cezâevinden mahkemeye gelirken içlerinden birinin habis göğsünde İngiliz kâfirine hizmet ettiğini anlatan ve onların lisânınca “HERO” (kahraman) (!) yazılı bir tişört vardı. Bu alçaklık ve şerefsizliğin pek çok mânâları var ama en belli başlı olanlarından birkaç tânesini saymak istiyorum.
1-“Biz burada cezâevinde değil, en lüks hilton otellerinde yaşar gibi yaşıyoruz ve kimse bize” gözünüz üzerinde kaşınız var” diye sormuyor...
2-“Biz şimdiye kadar yediğimiz haltın ve yapmış olduğumuz her türlü hıyânet ve cinâyetin arkasındayız ve bu tür alçaklıklardan, kâfirlere hizmetten aslâ nâdim ve pişman değiliz”!..
3-“Biz ancak; (Yassıada adâlet (!) divânın)da merhum Adnan Menderes’e yapılanların aynısı yapıldığı takdirde her şeyi itiraf ve ikrâr ederiz. Çünkü biz, insan değil vahşi birer sırtlan ve ‘firavun fâreleriyiz’…
4-“Bu işin arka plânında oradaki gardiyanlar dâhil, o hâin ve alçakları cezaevinden alıp tââ mahkemeye gelinceye kadar koruyup-kollayan ve bu rezâletlere ses çıkartmayan sözde o görevliler içinde bir soru işâreti olduğu görülmekte ve onların da tekrar gözden geçirilmeleri gerektiği anlaşılmaktadır..”
5-Bu alçaklara ve sebep olanlara gerekli ceza verilip, hadleri bildirilmezse korkarım bu yol olur ve daha bir sürü reziller de bunu yapabilirler. Nitekim yaptılar da…
Ayrıca bu rezil ve sefillerin cezâevlerinde ve mahkemeye geliş gidişlerinde çıkardıkları her tür rezâletin ve itliğin karşılığı, usûlü dâiresinde sorulup, ıslatılarak, tekrârına aslâ meydan verilmemesi de bir insanlık ve oraların genel kuralı olmalıdır. Aksi halde bu alçaklara tanınan her tür insânî davranış, o nâmussuzların daha da şirretleşip-küstahlaşmasına, aynı alçaklık ve hıyânetlerini katlayarak yapmak istediklerini göstermektedir. Bu durum her şeyden önce, o menfur olayda can veren bunca şehit ve gâzilerimize, mahkemeye ve millete karşı yapılan en âdî ve alçakça bir tecâvüz ve hakâretlerin devâmı niteliğinde bir mel’unluktur, cezâsız kalmaması gereken çok iğrenç bir hakârettir…
Elbette daha buna benzer pek çok sorular ihtiva eden bu hâinâne davranışlar bütün dünyânın gözü önünde cereyan etmekte. Başta ABD olmak üzere, Almanya, Fransa, Hollanda ve diğer kâfir ülkeleri neden sürekli ciyaklıyor ve saldırıda bulunma alçaklığında bulunuyorlar?.. Çünkü bomba ellerinde patlamış ve bu pisliğin altından resmen ve bizzat kendileri çıkmış, bütün ihânetleri belli olmuştur. Oysa şimdiye kadar, kuzu postu ve dost görünüyor ama saman altında su yürütüyorlardı. Artık düşmanlıklar sırıtmaya başlamış ve her türlü alçaklıklar gizlenemeyecek şekilde açığa çıkmış.
Eskiden dolaylı, sistemli ve sinsice yaptıkları alçaklıklar bunlar kanalıyla ortaya dökülmüş ve kendi lisanlarıyla; “Biz oradayız ve onların arkasındayız. Onlarla birlikte PKK, DHKP-C ve diğer örgütler bizim uşağımız ve köpeğimizdir. Onları birer iç isyân ordusu olarak kullandık ve kullanıyoruz” demektedirler… İşte bu “HERO” b. yemesinin diğer bir manâsı, frenkçesi-kâfircesi de budur...
Şimdi bize âit olan ise; asıl, “asmayıp da, besleyelim mi” sözü bunlar için geçerli ve şart olmuştur! Bundan sonra o hâin ve alçakların yediği her lokma ve içtiği bir yudum su bile fazladandır. Mâkul ve mantıklı davranmak ancak, nâmuslu insanlar için geçerli olan bir kuraldır. Bunlarda ise ne nâmus ve ne şeref diye bir kavram vardır. Üstelik vatan ve millet düşmanlarında nâmus aramak, çölde su aramaktan daha ahmakça bir davranıştır. Ayrıca “Vatana ihânetin cezâsı, divânıharp ve kurşuna dizilmek” değil midir? Türk yasalarında bunlar yok mu? Daha ne zamana kadar bu hâin ve cânileri, alçakları besleyecek ve bunca ihânet ve nankörlüklerine katlanacağız? İşin aslı ve özü; bunların ihânet ve çatışma ânında gerekenlerin ânında yapılması ve orada itlâf edilip-temizlenmeleri gerekirdi. Sonu gelmeyen mahkeme ve soruşturmalar, zamâna oynamanın başka bir şeklidir. Bu konuda suçlu olanlar sâde o hâinler değil, onlara sözcülük ve avukatlık yapanlar da aynı derecede suçlu ve mücrimdirler. Son sözü merhum M. Âkif’in şu yürek yakan şiiri ve duâsıyla bitirmek istiyorum:
“Rûh-i İslâmı şedâid sıkıyor, öldürecek.
Zulmü te’dip ise, maksud-i mehîbin gerçek,
Nâre yansın mı berâber, bu kadar
mazlûmîn?
Bîgünahız çoğumuz, yakma ilâhî. Âmîn!
Müslüman mülkünü, her yerde felâket
vurdu.
Bir bu toprak kalıyor, dînimizin son yurdu”
(Safahat S. 187)
|