Bir küçük kedi için dua Mehmet Hasret Sayı:
94 - Ekim / Aralık 2017
Geçen sabah, bizim arabanın yanında; yolun ortasında, küçük, sarı, fırça gibi bir kedi gördüm; yavruydu daha; küçük olmasına rağmen, fırtınalı geceyi sağsalim atlatabilmişti; fakat çok halsiz görünüyordu; o kediyi olaydan bir gün önce de görmüştüm, bir çocuk onu çöp konteynerinin yanına bırakıyordu, görüntü hâlâ gözümün önünde, kesiksiz, acıklı bir terkediş sahnesiydi, o şahit olduğum sahne; o gün, malûm, akşam üzeri hava fırtınalıydı; sonra gece 11 gibi acıklı bir kedi yavrusu sesi işittim ve o sabah da, anlattığım o acıklı manzarayla karşılaştım işte; kedi yavrusuna dair bu üç şahitliğim, varlığıma atılmış üç kurşun gibi...
Derken bir şekilde yolun ortasından aldım onu; güvenli bir duvarın kenarına koydum veya bana o an için orası güvenli geldi; yavrucak soğuktan içine büzülmüş gibiydi; açtı; içim el vermedi; bakkala gidip küçük bir süt aldım; bir pet bardak bulup, altını küçük bir çanak gibi dişlerimle kestim; yavrunun yanına koştum; yaptığım küçük kabın içine biraz süt döktüm; yavruyu sütü içmeye teşvik ettim; zorladım; ama nedense içmedi sütü; herhalde sütü nasıl içeceğini bilemeyecek kadar küçüktü; sütten biraz parmağıma sürerek, yavrunun ağzına süt damlatmaya çalıştım; sadece yalandı; sütten yemeye devam etmedi ve kaçtı; ben de sütü, kabı ve kediyi bir köşeye çektim, Allah'ım bu kediyi koru, benden becerikli biriyle karşılaştır, aç kalmasın, ona hayatta bir devam nasip et, diye dua ettim veya ona bu dua mânâsında bakarak, onu acıklı bir şekilde geride bıraktım...
Gerçek bu; lâkin bu sıkıcı, hoş olmayan gerçek, ayakları bizim açımızdan yere basmayan acıklılık hali gerçeği; bu yavanlaştırılmış gerçek, o kedi yavrusuna ne öğretecekti; acı çekmeyi mi; acı acı ölümü yutkunup, ölümü yalanmayı mı... Ya bana... İnsan, nasıl yaralanmaz, parçalanmaz, kahrolmaz, bu acıdan yok olmaz, hayret...
Neyse...
Mevcut durum, kelimenin acımasız anlamıyla “içime dokundu”; bir şeyleri onun için tam yapamadığından üzgünüm şu an, ama tam olarak benim ne yapmam gerekirdi, hâlâ bilemiyorum; hayatın acımasızlığını üzerimde hissediyorum...
Bir kedi için yapamadığımızı; sokakta, kötü durumda olan bir çocuk için de yapamıyoruz; Suriye'de, Irak'ta, Afganistan'da, Arakan'da ve bütün mazlum coğrafyalarda sıkışmış kalpler için, Kudüs'te mücadele veren iman aslanları için, topyekûn acı çeken bir insanlık için de yapamıyoruz; gerekçelerimiz o kadar sahte ve bücür ki, geride bıraktığımız gerçekliğin vehameti ölçüsünde, vicdanımız bile varlığımızı kabullenemiyor ve suratımıza tükürüyor, bizse sadece merhametten uzak kalbimizin çığlıklarından ziyade, suratımızdaki bu tükürüğün yine sahte acısını yaşıyoruz... Ne yazık ki düşüncemiz, hissiyatımız bu kadar...
Allah mübarek günler hatrına, gönlümüze açılma, esenlik bulma ve merhamet ölçüsünde genişleme, “çoğalma”. “parlama”, güzelleşme, “yücelme” imkânı versin... İnşallah... Hak yolda dua edelim, dualaşalım... Allah dualarımızı kabul etsin; bu alçak hallerimize rağmen, duadan başka hiç bir şey bizi ayakta tutamaz çünkü...
|