Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     9724 kez okundu.     7 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Benim 'Caparka'm: G?z? ?ekik Olmayan Bir Japon'un
Sinan Ayhan

  Sayı: 51 - Ocak / Mart 2006

El Elden Üstündür:

Çekik Gözlü Olmanın Üstünlükleri

Japon ufukları renklidir; Japonlar sanat icracılarıdır. Japonlar geleneklerine bağlıdır. Samuraylar, bir üst-görünün kılıçlarıyla kendi düzenlerini hala sürdürmekteler. Kırmızı, denizden yeni doğmuş bir güneş benzetir onları bir şekle, bir şekil onlardan alır yüzlerini güneşe; eş değer olan aynı zamanda bir Japon saygısıdır, kurguludurlar sanki bir kökboyası gibi kök salmaya hayattaki bir motife.

Japon ruhu birçok doğu ekini gibi farklı ve zengin içsel tonlamalar içerir sanki. Sanki doğasında billurlaşmış bir sürü desen, birçok eklemli kaligrafi, bir görgü kanaviçe, bir dolu renkli çehre... Sanki dünyaya atılmış olmanın verdiği acıdan çok, o acıyı üzerine almışlığın kabul dirayeti ve sükûnet... Proust'un fağfur kâsesi uzak doğudan karakterini almıştır; belki bir süstür, ama yaşayan ve nefeslenen bir zamandır. Adeta etle kemikle boyanmış bir tablo...

Japonları tarih sahnesine çıkaran gözlerinin çekik olması ve sarı benizli olmaları değildi herhalde; göz gözdür, gördüğü kadar kent görünümlerini içer, toprağı ovalar, çeltiği köpükler, gümüş kili bir doğa yoğurur, kılıç kuşanır, baykuş besler... Japon olmak böyle bir şeydir, sanki bir çay, bir seramik ırmağı, bir kiraz ağacı kokusu, samuray, geyşa ve binlerce kâğıttan ev figürü, binlerce ucu tırtıklı görüntü ve görüntüye gömülü böcek isimleri, çiçek isimleri ve bitki özleri, maden isimleri, canlı şekiller, canlı cümleler... Japon olmak gözü çekik olmaktan çok, kalbi elinde dolaşmak gibi bir şeydir... Hırıltılı bir gözdür, çatık bir kahkahadır; Kurosowa'nın sekanslarından çıkma tam tamına yedi panoramik samuraydır... Sarı benizli olmaya gelince altın tozu bir el serpmiş tenlerine o rengi, başlarını okşamış ve efsaneler göndermiş ruhlarına ada ada...

Japonların-belki birçok ülkede olmayan-bir medeniyet hacimleri vardır. Kolektif düşünceye katkıları azımsanamaz. Bir tarafta 'bonsai', 'ikebana', 'origami', 'bunraku' ve 'kabuku'; diğer tarafta 'JIT', 'kaizen', 'kanban', 'keiretsu'... Hepsinin beraber solunan atmosfere kattığı değişik bir tat, değişik bir renk... Hepsi işlenmiş bir doğa, ama asla suni değil... Belki tuhaf, belki farklı, belki biraz yabancı; ama marazi noktada bile suni değil... Kendi kozasında ipekböceği bir medeniyet, ama küreselliği de belki böyle bir içsel koza gibi ele alıyor...

Japonya'da gelenekle birlikte yasaların ağırlığı göze çarpıyor; karakter olarak ben demekten pek hoşlanmıyorlar, onların yaşam iklimlerinde ve mizaçlarında daha çok biz var... Yönetici ilkeleri bu; içlerinde büyük bir acı var, belli etmeseler de bu acı 1945'ten geliyor. Onları derinden yakalayan, üzerlerine kutsal bir perde geren o kapanmaz yara onlara belki kendi varlıklarını unutturuyor.

Japonların banka ve finans sektörü üzerinden şirketlerini çeşitlendirdikleri bir vakıa... Bir büyük banka, etrafında iki amiral şirket ve onların yörüngesinde yüzlerce irili ufaklı şirket... Yine biz kelamı, yine biz denen sıcaklıktan bir suret... Bu metin tam da bu sıcaklığın nesnel olmayan "sübjektif" ve bazı değerlerden "izole edilmiş" hikâyesini anlatmak istiyor... Bir kültürün diyalektik ağda örüp çıkardığı örgüt kumaşını ortak bir insanlık mirası olarak göstermeyi arzuluyor ve örnek diye kendine Japon 'keiretsu'larını seçiyor...

Karbon 14 Testi: Bir Japon Neye Benzer

"Osaka'daki Ulusal Etnoloji Müzesi'nin Kurucu Müdürü Profesör UMESAO Tadao, ülkesi ve insanları için yeri sırası geldikçe şu benzetmeyi yaparmış:

Japonya, balinaya benzer: Denizde yaşar ama balık değildir; balığa benzer ama memelidir. (Dr. MAEDA Yoiçi'nin, yazara sözlü aktarması, Mayıs 1978)"(1)

Caparka, Kaşgarlı'ya Varan Köken ve Telaffuz

Bir kaynağa göre;

"Çinliler, güneşin doğduğu yönde bulunan takımadaya 'Güneşin yeri' anlamında bir ad vermişler. Bu adı, 'güneş' ve 'kök' (kaynak) anlamlarına gelen iki kalem fikir simgesiyle yazmışlar...Tarım uygarlığının çoğu ürünüyle birlikte Çin yazısını da alan adalılar, bu adı beğenmişler; kendilerine 'Nippon' ya da 'Nihon' demeye başlamışlar. Ülkenin adı böyle konmuş. Gezgin Marco Polo, Çin' de duymuş Nippon adalarının varlığını, Çince (Cihpon) söylenişine benzeterek 'Ciappone' koymuş ülkenin adını. Batılı dillerin Japan'ı da Japon'u da Ciappone'den türemiş. Biz Türkler Batı'dan duymuş 'Japon.ya' demişiz. Doğu'dan almış olsaydık Niponistan, Nihonya ya da(veya) düpedüz 'Tanyeri' diyebilirdik-kim bilir! Mikado'yu beğenip yazan kimi sanatçılarımız var ama Bab-ı âli (Büyük kapı, Saray) anlamındaki 'Mikado' giderek daha az duyuluyor. Kaşgarlı Mahmut (ise), 'Caparka' adını vermiş..."(2)

Aile; Sembol, İye veya İe

Japon endüstriyel örgütlerinde gözlenen davranışsal ve yapısal modellerin "ie"(3) yapısından kaynaklandığı iddia edilmektedir. Çin yazı karakteri "ie" bir çatı altındaki insanları, çatı en üstte, insanlar karakterin en altında olarak göstermektedir. İe hem somut hem de soyut bir şeydir: bir grup insanın fiziki mal varlıkları ve bu insanların dahil olduğu aile örgütünü temsil etmektedir.(4) Diğer bir deyişle, "ie" ailenin maddi varlıkları olduğu kadar prestiji, sınıfı ve toplumdaki yeridir.(5)

Bir Varoluş Semptomu Olarak Doğu-Batı Divanı ve 'Uçi'

Bir kaynağın ifadesine göre;

"Descartes'ın 'Düşünüyorum, öyleyse varım!' özdeyişi olgucu Batı Felsefesi'nin öncüsü ve simgesi olmuştur. Japonlar için de bir varoluş simgesi aransaydı, ola ki, 'Biz bir aileyiz, öyleyse varız!' gibi bir deyim bulunabilirdi. Böyle bir deyiş bulunsaydı, Japonluk duygusuna son derece uygun düşerdi. Batılı insan, varlığını düşüncesiyle kanıtlar. Oysa Japon insanı, varoluşunu bir ailenin üyesi olarak duyumsar ve yaşar. Batılı için bireyin düşüncesi, Japon insanı içinse 'biz'lik duygusu, bilişi önemlidir, varlık koşuludur. 'Biz' duygusu aile birliğinden doğar; akrabalar, komşular arasında gelişir; meslektaşlarla iş arkadaşları arasında sürdürülür."(6)

 "Japon dilinde bir uçi (biz) sözcüğü var ki bizimkileri (uçi) ötekilerden (soto) ayırır. Bu sözcük, aile ve akrabalar (mi uçi) için kullanıldığı gibi, konu komşu, okul, işyeri ve meslek grupları için de geçerli olabilir. Yabancılar 'bizden' sayılmaya, yakın görülmeye başlanınca uçi olurlar. Bizim 'Uçi'nin yabancılaşması, ötekilerden sayılması daha güçtür ama o da olabilir. Aileye gelen gelin 'uçinoyeme' olur da başka bir aileye içgüveysi giden oğul, zamanla yabancılaşıp 'soto' (öteki) olabilir. Belli bir yerleşmede belli bir sokakta birbirine komşu oturan altıhane ve bu hanelerde yaşayanlar 'bizden' sayılır. Japonlar en küçük komşuluk birimini, 'bizim ev, karşıdaki üç ev ve yandaki iki ev' (muko sangen riyô donari) olarak tanımlar. Böylece, her hane, ikisi iki yanı başında, üçü karşı sırada yer alan beş evle birlikte bir 'komşuluk' sayılır. Komşuluk zincirine giren hanelerin birbirlerine karşı görev ve sorumlulukları, yerel, yöresel, bölgesel ve ulusal dayanışma, yardımlaşma örgütleri vardır. Japonlar bireysel niteliklerden (sıfatlardan) çok, toplumsal bağlara (ilişkilere) ağırlık verirler. Kimliği sorulan bir Japon, kendini falanca kurum, şirket ya da (veya) ailenin üyesi olarak tanıtır: 'Mitsubişi' de, 'Sony'de, ya da (veya) 'İdemitsu'da çalışıyorum, demekle yetinirmiş."(7)

Japon Ekonomik Davranışının

Su Yüzüne Çıkışı

"19. yüzyılda Japonya'nın sanayileşmeye ve dışa açılmaya başlaması Takugowa döneminin sonuna ve Meiji döneminin başına rastlamaktadır. Özellikle Meiji dönemi...  Japon tüccarların dış ticarette etkin olması için hükümetler nezdinde birçok girişim yapılmış ancak bu girişimler Batılıların şiddetli baskıları sonucunda başarısızlığa uğramıştır. Bu dönemde hükümetler Batılı şirketler karşısında rekabet edebilecek özel ticaret ve sanayi şirketleriyle ilgilenerek onlara destek olmuşlardır. (Örnek, Mitsui ve Mitsubishi). Mitsui ve Mitsubishi şirketleri bugünün Japonya'sında her biri 100-150 arası şirketten oluşan birer dev ticaret-sanayi-finans grubu durumundadırlar." (8)

Japon Şirket Organizasyonu Anlayışının Tohumluk Dönemi

Japonya'nın ekonomik başarısı bir çok kişi tarafın- dan tartışılmaktadır. Bu başarının en önemli unsurların- dan biri Japon şirketlerinin örgütleniş biçimidir. II. Dünya savaşının gerek öncesi ve gerek sonrasında şirket toplu- luklarının ortaya çıkardığı iş âlemine damgasını vurmuş- tur.

II. Dünya savaşı öncesinde büyük topluluklar olarak isimlendirilen "Zaibatsu"nun modern karşılığı II. Dünya savaşı sonrası "Keiretsu" olarak devam etmiştir. Kısaca Japonya'da iş âleminde oluşan büyük topluluklar savaş öncesinde zaibatsu, savaş sonrasında ise, "keiretsu" olarak bilinmektedir.

İlk Zaibatsular 19.yüzyılın sonlarına doğru zarar eden kamu endüstriyel kuruluşlarını neredeyse yok pahasına satın alan, enflasyonist ortamda, Fuji gibi, hükümete kredi açan ve hükümet tarafından korunan aileler tarafından kuruldu. Zaibatsulara belli aileler hâkimdi.

Zaibatsu, bir merkez holding etrafında bir banka, bir sigorta şirketi, bir dış ticaret şirketini de içerecek şekilde toplanan çok sayıdaki imalat şirketinin oluşturduğu gruba verilen addır. Bu gruptaki merkezi holding bir ailenin kontrolündedir. Zaibatsu üyesi olan banka ve sigorta şirketi, topluluk üyesi şirketlere kaynak sağlar ve finansal hizmetler verirken, üye dış ticaret şirketi de topluluk üyesi şirketlerin satın alma ve pazarlama faaliyetlerini yüklenmektedir.(9)

Dinamik Japon Girişimciliğinin Yapı-taşı: Küçük Şirketler

Japonya'da Firmalar arası kocaman ağ sistemine yerleşmiş olan daha küçük firmalar, olabildiğince esnek olmaya ve her şarta uymaya çalışırlar; daha Küçük Şirketler piyasa fırsat veya daralmalarına duyarlıdırlar, çünkü kaynakların iç-etkin kılınması ve yönetim kararlarından karşılıklılığın ve eşitliğin temellerinin daha işler hale gelmesi bu olumlu duyarlılığı ortaya çıkarır; küçük özel firmalar dinamik olarak burada bağlı ortaklıkların ve bütünleşmiş şirket ağlarının, üretici yerleşimlerinin sağladığı potansiyel iş birleşimleri sayesinde ayakta kalırlar.(10) Rekabet stratejileri ve elbirliğini seven Japon girişimcilik ruhu her şeyi açıklar niteliktedir.

Japonya'da Bankalar ve Uluslararası Düzeyde Muhasebe Farklılıklarının Oluşmasında
Bankaların Rolü

Japon sisteminde,  bankalar firmalara fon kaynağı oluştururlar ve para transferinde önemli bir rolleri vardır; zira buradaki bir başarısızlık başka bir sektördeki başarısızlığın getireceği sosyal maliyete benzemez. Literatürde banka kârlığını ve bankanın bir organizasyon olarak sürekliliği olasılığını belirleyen daha önceki çalışmalar göstermiştir ki, kimi banka karakteristikleri (uygulama tarzları) gelecekteki banka performansının değerlemesinde önemli bir yer teşkil eder.(11)

Japonya'nın içinde bulunduğu mali sistemin muhasebe uygulamaları farklılıklarını doğuran yönü, Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri açısından Japonya'nın içinde bulunduğu grupta mali tablolar, firmaların ekonomik performansını yakalamak yerine genel olarak vergi ve diğer kanunlardaki hükümler doğrultusunda düzenlenmektedir. Amerika, İngiltere ve Kanada'nı aksine Japonya'da, çok az sayıda firma halka açılarak sermayesini küçük yatırımcıdan sağlamaktadır. Japonya'da 6-7 büyük banka ve firmaların üyesi olduğu gruplar (Keiretsu) aracılığıyla firmaların finansman ihtiyacını sağlamaktadır. Japonya gibi ülkelerde, finansmanı sağlayan gerek bankalar, gerekse diğer finansörler doğrudan firma kayıtları üzerinde inceleme yapabilecek güce sahip olduklarından, mali tabloların hazırlanmasında kamuyu bilgilendirmekten çok kanun hükümlerine uyulması önem kazanmıştır.(12)

Bir Yaşam Dinamiği Olarak Keiretsu'lar;

Öte Ufuklar, Japon Uyruklu Pira(mitler)

En basit şekliyle keiretsu, genellikle hiyerarşik bir düzene sahip, bir arada yer alan  kendi başına birimler grubuna denir. Gruba bağlı mevcut birimlerin ne olduğu açıkça tarif edilmemiştir; ama hiyerarşik bir düzen içinde aşağıdan yukarı ve yukarıdan aşağı doğru para, insan akışının olduğu ve birbirlerine sadakatle bağlı yapılar olduğu görülmektedir... Keiretsular kişisel veya ticari, tüzel veya gerçek kişi her türlü organizasyon türüne uyar: örneğin McDonalds keiretsusu, Harvard Üniversitesi keiretsusu, hatta Michael Jackson keiretsusu, gibi...(13)

Şu an için kimse Japonya'da ne kadar keiretsu ortaklaşımı (bileşimi) olduğundan habersiz. 2000'in üzerinde menkul kıymetler borsasında kote şirket ve yaklaşık bunların hepsi de en azından bir bağlı ortaklıklar grubu veya işleriyle yakından ilişkili en az bir grup sahibidirler. İşte bütün bunlar 'keiretsu' kavramı içindedir.(14)

Keiretsuları birçok şekilde sınıflandırabiliriz, lakin bütün sınıflandırmaları karşılayabilecek bir sınıflandırma zaten Japon bakış açısında mevcut. Örneğin medya grupları, ticari arabulucular (temsilciler) bu tariflerin içinde sayılabilir. Japonlar, bunlara yoko (yani yatay anlamındaki kelime) ve tate (yani 'ta-tay' diye telaffuz edilen dikey anlamındaki kelime) adını vermişlerdir. Sınıflandırma şöyledir; yatay keiretsular ve dikey keiretsular...

Yatay keiretsular, güçlü bir bankayla göbek bağı olan ve o bankayla hissedarları, ticari ilişkileri ortaklaşılmış olan çok geniş kapsamlı şirketlerdir (yani denk şartlara haiz iki şirket gibi). Mitsubishi grubu buna bir örnek olabilir. Dikey, bir anlamıyla piramit keiretsular ise, içinde yüzlerce-binlerce küçük şirketi barındıran çok geniş kapsamlı tek bir şirkettir. Buna en iyi örnek teşkil edenlerse büyük üreticilerdir, tıpkı iki 'dikey-piramit keiretsudan oluşan Toyata grubunu bütünü düşünüldüğünde, bir piramidin malları üretmekte, diğer piramidin bunların dağıtımı ve satışıyla uğraşmasında olması gibi...(15)

Yatay keiretsularda daima merkezde amiral gemisi varsayılan bir banka bulunur, onun dengi bir ticari şirket (shosha) de yanında ona eşlik eder. Konvoyun çeperinde bir üçüncü de söz konusu olabilir; dev bir üretici şirket gibi... Bu iki veya üç devasa çekirdek üye çemberinin etrafında, genellikle üç finansal firma olur; bir hayat sigortası şirketi, bir diğer sigorta şirketi, bir tröst bankası ve bir veya iki büyük üretici gibi...Finansal firmalar, ticari şirket ve grubun anahtar iki büyük üreticisi yatay keiretsuya kişiliğini veren unsur olur.(16)

Genelde altı büyük'ten oluşan yatayların etrafında kümelenen binlerce küçük firma da dikey keiretsunun kimliğini tamamlar. Aslında bu 'büyük altılar' hacmi buzdağının görünen kısmı gibidir. Aslında o büyük altılılar olarak görünen yapıya iktisadi işlerlik kazandıran o görünmez küçük şirketlerin kurulan yapıda dikey durmalarıdır.  Örneğin "Toyata, Toshiba, Sumitomo Chemical, Mitsubishi Heavy Industries, Mitsui Bussan ve geri kalan majör yatay keiretsular; artı onların altındaki yüzlerce binlerce küçük işletme gibi...(17)

Sonuç

Bir Japon iş konusunda nerdeyse karıncadan daha efsanevi bir mecaz olma kişiliğine sahip... Japon hayatı iş, teknoloji ve modern kentler arasında sayfa sayfa bezeklenen figüratif bir görünümde...

Japon ekonomisin sermayenin katma değerini yükseltici bir iktisadi anlayışı mevcut. Bir makine gibi çalışan Japon toplumu nerdeyse her alanda kendine ileri mevkii tayin etmiştir. Japon sermaye piyasaları süper sınıftadır. Japon şirketleri sıfır fireyle çalışır. Japon teknolojisi ileri seviyededir.

Ve Amerikalılar genellikle Japon arabalarına binmeyi tercih eder.

Japon sermayesi atom parçacıkları gibi uyarılmış bir sermaye olduğu için katma değer fonksiyonu (economic value-added) farklı bir mekanizmayla işler, yani işleme 3 olarak giren bir şey çıktı olarak 10'lara 100'lere varan bir değerde ve kalitede ortaya çıkmaktadır. Japon var-oluş stili sebebiyle artık 2 kere 2 dört etmez; 7, 11 veya 19 gibi bir ölçü eder...

Doğu egzotizminin arındırdığı tasavvur hasseleri eşya ile hayal arasındaki örtüleri kaldırarak yerkabuğuna Japon sanat hassasiyetiyle işlenir. İşte bu metin sessiz görünen, uysal addedilen, mistik değerlerle örülü olduğu düşünülen eylemsizlik kuvvetini formüle etmeye ve onu gören göze, işiten kulağa, hisseden tene, koku alabilen burna, konuşmayı ve kelamı tadan dile algılatabilmeye cüret etti ve Japon şirket anlayışı üzerinden topyekûn insanlığın ortak medeniyet mirasına dair bir yüklü anlam harmanlamaya çalıştı.

Dipnotlar:

(1) Bozkurt Güvenç, Japon Kültürü (NİHON BUNKA), 6. Bası, İstanbul, Türkiye İş Ban. Kültür Yy., Genel Yayın No:213, Felsefe Dizisi:21, 2002, s.37

2 Güvenç, Ibid., s.51-52

3 Alıntıdaki Çeviren Notu: Japon Yönetim Sistemini incelediği araştırmasında ie'yi Japon ailesinde kurumsallaşmış, hiyerarşik ve otoriter rol ve statülerin oluşturduğu sisteme verilen isim olarak tanımlamakta ve belirli bir adı paylaşan; aile üyelerini, akrabaları, damatları ve aile ile kan bağları olmayıp aileye katılan yabancıları içeren genişletilmiş bir aile olduğunu ifade etmektedir.

4 Anita D. Bhappu, "Japon Ailesi: Japon Şirket Ağları ve Japon Yönetimi İçin Kurumsal Bir Mantık", çev. Nuray Atsan Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi (2), 2001, s.157

5 Bhappu, Ibid.

6 Güvenç, Japon Kültürü (NİHON BUNKA), s.207

7 Güvenç, Ibid., s.232

8 Kadir Ardıç, "Japon İşletmecilik Uygulamaları Türk İşletme Yönetimine Bir Model Olabilir Mi?", Bilgi Yönetimi (Çevrimiçi) http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=491, 21.12.2005

9 Ardıç, Ibid.

10 W. Mark Fruin, The Japanese Enterprise System-Competetive Strategies and Cooperative Structures, Clarendon Press, Oxford, 1995, s. 319

11 Hesna Genay, Assessing the Condition of Japanese Bank: How Informative are Accounting Earnings, Economic Perspectives-Federal Reserve of Chicago, Volume 22, No 4, 1998, s.12 (Çevrimiçi) http://www.chicagofed.org/publications/economicperspectives/1998/ep4Q98_2.pdf, 17.12.2006

12 Servet Özkök, Avrupa Birliğine Üye Ülkeler Arasında Muhasebe Standartlarını Uyumlaştırma Çalışmaları, Muhasebe ve Denetim'e BAKIŞ Dergisi, Yıl 1, Sayı 2, Ekim 2000, s.88-89

13 Kenichi Miyashita-David Russell, Inside The Hidden Japanese Conglomerates, New York, McGraw-Hill Inc., 1994, s.7

14 Miyashita-Russell, Ibid., s.8

15 Miyashita-Russell, Ibid., s.9

16 Miyashita-Russell, Ibid., s.10

17 Miyashita-Russell, Ibid., s.11

Kaynakça: 

1 Ardıç, Kadir: "Japon İşletmecilik Uygulamaları Türk İşletme Yönetimine Bir Model Olabilir Mi?", Bilgi Yönetimi (Çevrimiçi) http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=491, 21.12.2005.

2 Bhappu, Anita D.: "Japon Ailesi: Japon Şirket Ağları ve Japon Yönetimi İçin Kurumsal Bir Mantık", çev. Nuray Atsan Akdeniz İ. İ.B.F. Dergisi (2), 2001

3 Fruin, W. Mark.: The Japanese Enterprise System-Competetive Strategies and Cooperative Structures, Clarendon Press, Oxford,1995

4 Genay, Hesna.: Assessing the Condition of Japanese Bank: How Informative are Accounting Earnings, Economic Perspectives-Federal Reserve of Chicago, Volume 22, No 4, 1998. (Çevrimiçi) http://www.chicagofed.org/publications/economicperspectives/1998/ep4Q98_2.pdf, 17.12.2006

5 Güvenç, Bozkurt.: Japon Kültürü (NİHON BUNKA), 6. Bası, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Genel Yayın No:213, Felsefe Dizisi:21, 2002

6 Miyashita, Kenichi-David Russell.: Inside The Hidden Japanese Conglomerates, New York, McGraw-Hill Inc., 1994, s.7

7 Özkök, Servet.: Avrupa Birliğine Üye Ülkeler Arasında Muhasebe Standartlarını Uyumlaştırma Çalışmaları, Muhasebe ve Denetim'e BAKIŞ Dergisi, Yıl 1, Sayı 2, Ekim 2000


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : Sinan AYHAN    22.09.2020
Yorum : Sevgili Zafer, inceliğin ve yorumun için teşekkür ederim, "yıllar geçse de aramızdan, bu kalp seni unutur mu"... Yıllar sonra armızdaki buzları eritiyoruz, kavuştuk, hamd olsun... Şimdi neden bu yazıdan bahsettiğini anladım... Ahlaki saygı, mahreme saygı... İnsani saygı, ruha ve keyfiyete saygı... Dediğinde çok haklısın... Biz maddenin kölesi olduk, ama hala kaybedilmiş bir şey yok, öze dönüş, eve dönüş mümkün ve oradan inkişaf...




Ekleyen : zafer    22.02.2011
Yorum : 'belki bir gün biz de kendimize has bir şirket ve şirketleşme tipi ortaya koyarız diye. 'mümkün mü acaba?hayatın gidiş yönü,saçmalığı,tarafı anlamsızlığa doğru.japonlarda olan en önemli olgu bence saygı olduğu için gerçekleşiyor tüm bunlar.biz ise parayı saygı olarak algılamaya başladık.ne acı.bu arada sana olan saygım hala sonsuz sinanım.




Ekleyen : knd    10.07.2007
Yorum : gerçekten de Japonları biraz daha tanıdım sayenizde...japonlara ve çinlilere karşı tanımlayamadığım bir sempati duyuyorum..hepsi gözümde hiçbir suç işlememiş, tamamen temiz ve mahsum insanlar olarak duruyorlar...bu yazıdan da bu konuda pek yanılmadığımı gördüm ve yazı için teşekkür ederim..




Ekleyen : sinan ayhan    10.07.2007
Yorum : sevgili knd, japonlar ve çinliler bir köken zaten, her insana sevgimiz aynıdır, bizim daha cok sevdigimiz bazen, kisilerin veya kavimlerin tarzları olabilir,biz zamanında oturp çinliler, mogollar da anlasmisiz(kavgalarimiz olsa da) gelip anadolu'ya iranlılar, araplar, rumlarla da oturup anlasmisiz(belki arar kavga ederek anlasmayı ogrenmisiz); ama biz dogayla, dunyayla kaynastigimiz gibi ote iklimler adina butun bir insanlıkla da kaynasmayi bilmisiz; bizim oturup beraber yasayamayacagimiz bir kavim yok. bu yazının konusu ise daha cok tarzlarla ilgili, ozelde ise japon sirket tarzını anlatıyor, sizin kalben hissettiklerinize yakın olmussa yazı, ne guzel, ote anlamlarda bulusmak dilegiyle, sevgiler




Ekleyen : BURCU    03.04.2007
Yorum : YAZINIZI ZEVKLE OKUDUM.ÇOK GÜZEL KAYNAKLARDA KULLANDIĞINIZ İÇİN ÇOK İLGİMİ ÇEKTİ YANİ BİLMEM ÇOK GÜZELDİ.




Ekleyen : Cavid Kasimli    
Yorum : yazinizi beyendim.Yapon teknolojisi ve kulturu Medeniyyetin mekanini sark oldugunu bir daha subut edir.




Ekleyen : Sinan AYHAN    
Yorum : tastamam da çıkış veya kaynakla ilgiliydi mesele, Cavid Bey, her ne kadar batı etkisiyle japonya'da değişme ihtiyacı duyulmuşsa bile, batıdan farklı olarak japonlar biz demeyi bilen bir kültürdür... çok enteresan bir şey daha var burada, kerietsuları doğuran şey, bankaların güçlenmesiyle oluyor, bu da japonya'da bir dönemde amerikan'ın japon ekonomisine ve ticaret hayatına müdahalleleri oluyor, japon devlet otoriteleri belli bir meblağın üzerinde banka mevduatlarından vergi almaycaklarını söylüyorlar, hurra japonlar banka lara yükleniyor, bütün tasarruflarıyla ve bankalar güçleniyor sonra yanına bir kaç şirket alıyor, böyle böyle bir amiral gemisi ve bir sürü şirketten mürekkep kerietsu'lar oluşuyor... bir de her ülkenin kendine has bir şirketleşmesi olduğunun bir örneğini göstermekiti niyet. belki bir gün biz de kendimize has bir şirket ve şirketleşme tipi ortaya koyarız diye.





 
Kalem, O Kalemdir... - Sayı 114
Oluşmuş ve Oluşmamış Âzâl... - Sayı 114
Hakikatin Önsezisinden Ye... - Sayı 113
Liyakatin Kökleri ve Köke... - Sayı 112
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Marksizm’in, her şeyin cevabını veremediği, “ilk insanı ve tabiatı kim yarattı” sorusuna “bunu ortaya atmakla tabiatı ve insanı yok farz etmiş oluyorsun. Bundan vazgeçersen, bu soruyu sormaktan da vazgeçersin” demesinden(diye karşılık vermesinden) anlaşılmaktadır. Ancak her şeyin cevabını verebilecek bir kriteryuma sahip olan “benim düzenimi kabul et, kurtulursun!” deme hakkına sahiptir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Tas tarak
Bu gidiş nereye?
Kardelenden haberler
Kasem olsun!
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13224126
 Bugün : 899
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 607270
 Bugün : 32
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 168
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim