Hırsızlık ve haramla geçinen iffetsizler! Kubilay Ertekin Sayı:
100 -
Ülkenin kangren olmuş yarasına hangi kurum, kişi, sistem inanç ve ideoloji (!) sâhip çıkacak ve bu iğrençliği, bu kepâzeliği bu aşağılık ve alçaklığı bir geçim ve hayat tarzı olarak gören zihniyetin köküne kibrit suyu döküp kurutacak? (İdeoloji) sözcüğünü özellikle kullandım. Çünkü dünyâda ve ülkemizde (solcu) geçinerek İslâm ve inanç düşmanlığına dayanan ve ondan (ideolojiden) beslenenler, bu saplantıyı savunan müptezeller yaptıklarını sözde “Hakça ve en âdil bir düzen”(!) olarak görmekte ve savunmaktadırlar. Milletin sırtından geçinen bu asalakların ve mikropların cemiyetten kazınması gerekir.
İslâm dîni bu konuyu asırlar evvel çözmüş ve meseleyi kökünden halletmiştir. Fakat dünyevî sistemler onu; “vahşet ve barbar”(!) olarak nitelendirdiği ve yerine de köklü bir çözüm getiremediği için, bugün toplumlar, hırsız ve hâinlerin, haramzâdelerin esiri ve tahakkümü altında ezilmektedir. Şuan cezaevleri onlarla doldu-taştı. Sokaklar bunların işgâli altında. Birkaç örnek bu fecâatin nereye kadar geldiğini östermeye yeterlidir.
1-Kepçe ve dozerle ATM’yi soyan kanı bozuklar. (12.12.2018 basından)
2-Güneydoğunun bir ilçesinde kaçak elektrik kullanan bir sürü hırsız ve hâinin elektrikleri kesildiği için TEDAŞ’ı basma alçaklığında bulunmaları…(13.12.29018 basından)
3-Sayısız sâbıkası olan bir hırsızın çaldıkları ile kaçarken polise ateş etmesi sonucu vurulan hâinin sözde âilesi çapulcuların polisle çatışma şerefsizliği... (12.12.2018 basından)
4-Koskoca serasını kaçak elektrikle ısıtan kanı bozuklar. (Basın ve televizyon haberleri.)
Şimdi bunların dış düşmanla ve onların desteğiyle yıllardan beri ülkemizle savaş hâlinde olan; PKK, DHKP-C ve FETO denen ihânet örgütlerinden ne farkı var?
Mevcut iktidara ve millî irâdeye olan siyâsi kin, ihtiras ve intikam duygusu gereği bu rezillere, hırsız ve hâinler çetesine sâhip çıkan esfel ve erzel bir yapı var. Tokluktan obezite olan mendeburların doymak bilmeyen mide, bağırsak ve işkembelerine hitap ederek onları tahrik eden, kışkırtan ve bunları aç-sefil, işsiz ve çâresiz, bordro mahkûmu olarak lanse eden bozguncu televizyon kanalları ile bir takım siyâsetçi (!) geçinen adam müsveddelerinin o işleri mecbur kaldıkları için çalıp-çırptıklarını söyleyecek kadar seviyesizleştiklerini görmekteyiz. Bordro mahkûmu (!) olarak nitelendirilenlerin ellerinde milyonluk telefon, ceplerinde ise en az 15-20 TL ye alıp-içtikleri sigaralar var. Ülkede yokluk değil, israf ve savurganlık var. Günde 30-40 milyon ekmeğin çöpe gittiğini ve çöplüklerdeki ayakkabıdan mobilyaya kadar atılan ev eşyâsı ve giysileri saymıyoruz. Hainlikleri görmemek ve hâlâ yokluk ve sefâlet edebiyatı yapmak; materyalizmin, kızıl inkârcılığın, inanç ve millî irâde düşmanlığının, muannit Batı taklitçiliğin çok iğrenç sonuçlarıdır.
Bu hayâsızlıkların açık mânâsı; “Biz, kânun-kural tanımaz, haram-helâl bilmeyiz. Şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da çalışmadan, kazanıp alın teri dökmeden tıpkı bir parazit gibi milletin sırtından geçinmeyi sürdüren sefiller ve rezilleriz, kimse de bize bir şey diyemez” demektir ve resmen devlete, millete meydan okumaktır... İhânetler sâdece yasalarda yazılı olanlar değil. Çok değişik yönleri ve çeşitleri var ve işte bu da onlardan birisidir. 30-40 sâbıkası olan bir haydut, gaspçı ve hırsızı kasten bırakanların da siciline ve karakterine bakmalı.
Bu tür hâinlere dînî cezalar uygulanmıyor. Tamam da ona yakın bir cezâ sistemi de mi uygulanamaz? Örnek olarak, mallarına el koymak, ömür boyu veya nedâmet getirinceye kadar cezaevlerinde çalıştırıp ülke ekonomisine bir katkı sağlamak gibi şeyler neden düşünülmez? Bu haramzâde ve hâinlerin zulüm ve ihânetlerini görmemek ve önemsememek ve onlara caydırıcı bir müeyyide uygulamamak, bir bakıma onlarla aynı suça iştirak mânâsı taşımak değil midir ve bu da millete ayrı bir zulüm olmuyor mu? Bilindiği üzere devlet bu yüzden çok enerji sarf ediyor ve sürekli zaman kaybına uğruyor. Bunların tâkip ve tutuklanması için binlerce görevli gece-gündüz çalışıyor ve tutuklananlar ise derhal salınıyor. Bunların en az 15-20 sâbıkası olduğu sonradan anlaşılıyor. Yakalanan sâbıkalı bir suçlu bırakıldığında, onu yakalayanın moral durumunu her insaf sâhibi düşünmeli ve kendi vicdânına sormalı. Bunlar sıradan vatandaşın değil, sorumlu ve yetkililerin, ülkesini düşünen her kesimin derdi olmalı. Basından öğrendiğimize göre şu anda 30 bin TSK mensubunun FETO bağlantısı olduğu, 15 bine yakının tutuklandığı ve 4 bin muvazzafın da aynı şer odaklarından olduğu belirtiliyor. (15.12.2018 basından) Sanıyor musunuz ki, dışarıda gezen ve tutulup-bırakılan hırsız ve uyuşturucu baron ve çapulcu sayısının bunlardan az olduğunu?
İçişleri bakanının ifâdesine göre (dışarıdakiler hâriç) şu anda içeride 50-60 bin torbacı, gaspçı ve hırsız bulunmakta. (18.10.2018 basından) Adamlar dağda, bağda ve tarlalarında, lüks apartmanlarda esrar ve uyuşturucu üretip satmakta, gençliği ve milleti zehirlemektedirler. Ama bu harâmilerin malına-mülküne el koyarak bunları özel mahkemelerde yargılayıp hayırsız veya eşek adası gibi özel yerlerde çalıştırıp ülkeye katkı sağlamak gibi çâre ve çözüm yolları neden düşünülmüyor? Daha da kötüsü, bu parazitler lüks dâirelerinde, tarla ve bağında, bahçesinde o kirli işlere ve habis hayatlarına devam etmektedirler. Her biri ülke için büyük bir tehdit ve tehlike iken muhâlefet bu sefilleri (sokağa çağırma) iffetsizliğinde bulunmaktadır. Hem de en kritik günde. Dış düşmanla, PKK ve her tür şer cephesi ile topyekûn mücâdele edildiği bir anda. Hırsızlarda, vatan, millet hâinlerinde yurt sevgisi olmaz!.. Hırsızlar, hâinler ve haramzâdeler; din, iman, ahlâk yoksunudurlar! Fert, âile ve toplum olarak ülke ve millet düşmanıdırlar. Bozguncu televizyon kanallarında halkı sokağa ve millî irâdeye karşı isyâna çağıran da, sokağa çıkacak olanlar da aynı soyun ideolojinin ürünleridir. Bunlar görülmeyen, silahlı ve hazır kıta olmayan ama her yerde, her zaman var olan iç düşmanlardır. Bunlar makâmı, mevkii ve unvânı ne olursa olsun, devletin-milletin ayağına vurulan çok iğrenç ve çok erzel birer pranga ve milletin sırtından geçinen haramla beslenen parazitlerdir. ABD ve diğer küfür cephesiyle, PKK ve her tür devlet, millet düşmanlarının dayandığı ve güvendiği bu şerirler, esfeller ve ihânet odaklarıdır. Müslüman, bunlara karşı uyanık olmalı. Nâmussuzların egemen olduğu yerde-toplumda aslâ huzur ve sükûn olamaz!.. O cibilliyette olanlar nâmusluya hayat hakkı tanınmaz ve aslâ onu affetmezler. Son günlerde içte ve dışta devlete, millete, özellikle millî irâdeye ve TBMM’de sayın savunma bakanımıza bir takım iffetsizlerin hayâsız bir şekilde saldırıp-çemkirmelerin altında hep bu zihniyettekileri görmekteyiz. Onların ezelî karakterleri ve muhâlefet adı altında devlete, millete, düşmanca tavır içinde olmalarının asıl maksat ve gâyeleri; üzerinden geçindikleri bunca çapulcuları, hırsız ve harâmileri korumak-kollamak ve onlarla aynı mel’anetin, habâsetlerin içinde olmaktır. Nitekim şimdiye kadar bu tür müfsitliğin önlenmesi konusunda TBMM’ne hiç bir tasarı ve teklif getirmedikleri gibi, getirilenleri de engellediler. Bu da tıynetlerini göstermektedir.
|