Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1052 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

"Ahmak gerçeği görünceye kadar, düşman onun işini bitirir"
Kubilay Ertekin

  Sayı: 103 -

Bu atasözünün çok derin, çok ince, çok geniş mânâsı vardır. Adam ne diyor “o benim cumhurbaşkanım değil, onu tanımıyorum!” (22.10.2019 basın) Bu hezeyanları ve binlercesini her gün koyunun kaval dinlediği gibi dinleyen rehâvet içindeki onca Müslüman geçinen bir sürü insan, yıllarca o zihniyetin dışlama, fişleme, tahkir ve tezyiflerine mâruz kalmalarına rağmen bunun ne demek olduğunu ve hangi kesimi kast ettiğini, özellikle de kapsadığı mânâyı biliyor ve düşünüyorlar mı dersiniz? Hiç sanmam.

Öyle bir ferâsete sâhip olsalardı; bir sürü sakallı, sarıklı, hacı-hoca takımı ile türbanlı, çarşaflı, poturlu, cüppeli, adamlar üzerlerindeki o kisvelerin, maskelerin ve inançlarının yıllarca ve hâlâ düşmanlığını yapan bir zihniyetin, ideoloji sâhiplerinin peşine düşer ve etrâfında temerküz etmezlerdi... Cadde ve sokaklarda hiç gereği ve lüzûmu yokken, öyle bir görevde değilken sarık-cüppe, şalvar-çarşaf seremonisinde bulunmak bir üstünlük, takvâ ve fazilet timsâli midir? Öyle ise o tür kisvelere ölümüne düşman olan siyâsî bir yapının içinde ne işleri var? Aslında ondan daha önemli olan; kendi dâvâsını, inanç değerlerini savunan bir dergi, gazete alıp okusalar, ona abone olsalar veya bir devrimbazın, ateistin içinde bulunduğu fâsit ideolojisinden vazgeçirme gibi işlerle meşgul olup, İslâm câmiasına bir adam kazandırmış olacakları için bu çok daha iyi değil midir?

Adamı gördünüz, duydunuz. Zirvesinden, zırvasına kadar hep aynı zihniyetin ürünü ve zerre kadar bu fâsit ideolojilerinden taviz vermiyor, vazgeçmiyorlar… Oysa yapılan bütün darbeler, oluşturulan cuntalar, verilen muhtıralar sâdece o şekil ve zihniyetteki, kıyâfetteki, görüntüdekiler, meşhur tâbirle dindar (!) kesimlerin kılığı, kıyâfeti, takkesi, tespîhi, inançları için yapılmıştı... Fakat aynı kıyâfet ve zihniyettekilerin bu zulümleri yapan ve yaptıranların safında, yanında yer alma zilletinde bulunmaları ve onlara maddî-mânevî müzâhir olup, siyâsî destek vermeleri nasıl bir garâbet ve aymazlıktır?

Fâcir ve fıskını açıklayan, bunu her alanda gösteren, inanç ve halkın değerlerine karşı bir bozguncuya her hangi bir Müslümanın müzâhir olması, o zulmü ve barbarlığı tasvip ediyor, kabulleniyor ve destekliyor demektir. Özellikle 28 Şubat olayında yürütülen o tanklarla bu kesimdekilerin tüm maddî-mânevî değerlerini ezip geçmişlerdi…

İşte yukarıdaki sözün mânâsı ve muhâtabı, önce bu kesimler, sonrada o kitleyi temsil eden ve 26.10.2019 Cuma günü namaz sonunda Cumhurbaşkanı tarafından “Mü’mine şefkatli, kâfire şiddetli davranmak bizim şiârımız olmalıdır” âyetini okuması ve de 29 Ekim Cumhuriyet bayramındaki kısmen dînî muhtevâlı törenler, âyetli-hadisli konuşmalardır. Olayın aslı, içteki ve dıştaki devlet-millet düşmanlarının saldırı gerekçesi budur...

Bir cumhurbaşkanı düşünün ki, köşkünü temsil eden bir mevki ve makamda namaz kılıyor, yetmiyor, Kur’ân okuyor ve mânâ veriyor. 29 Ekimde de dînî muhtevâlı törenler düzenliyor, konuşmalar yapıyor, yaptırıyor. 25-30 yıl evvel bunlar hayal bile edilemezdi; o zaman; irticâ hortlar, şeriat gelir (!) şeyhulislâmlar fetvâ verir, kadılar adam asmaya başlar ve ortalığı kan götürürdü (!)… Devrimler, ilkeler, izimler, inkılâplar târumâr olur, ülke batar (!) ve ânında CHP eşliğinde kalpaklılar zuhur eder, tanklar yürür darbeler yapılırdı… Bu tür âdî ve alçakça yalan ve tezvirâtlarla 80-90 yıl bu milleti suçladılar, (hâlen de aynı suçluyorlar) itham ve iftirâlarda bulunarak töhmet altında tuttular. Sonunda istedikleri oldu ve bugün ülkemiz, bir sürü nankör soysuz ve sayısız anarşist, terör, PKK ve dinsizler üretir hâle geldi…

Bu durumda lâik-devrimbazlar kudurmasın, çıldırmasın, çatlamasın da ne halt etsinler? Onlar işin farkındalar. O yüzden yenilme acıları, iktidar olamama sancıları, millete duyulan öfkeleri ve düşmanlık hisleri hiç dinmiyor. Hem millî irâdeye, hem de Cumhurbaşkanına en hafif tâbirle saygısızlık yapıyor ve bunu da her alanda açık-seçik söyleme küstahlığında bulunuyor ve 20 yıla yakın iktidarda olan devletin başını, millî irâdeyi tanımadığını (!) söyleme densizliğinde ve zilletinde bulunarak makâmına gitmiyorlar, dâvetlerine icâbet etmiyorlar. Bu ne demektir biliyor musunuz? Bunun adı resmen siyâsî ve ideolojik bir savaştır! Onun için uyanın ey o zihniyete hâlâ payandalık yapma zilletinde, gafletinde bulunanlar ve Müslüman geçinenler!.. Bu açıdan o zihniyettekileri uyarmak ve yaşanan acı gerçekleri göstermek için yıllar evvel merhum M. Âkif şöyle demiştir;

“Dilinden Müslümanlık lâfı hiç düşmüyor lâkin.

Onun hakkında âtıl bir heves mahsûlü idrâkin”…

İşin farkında olmayanlar sâdece düşünme ve tefekkür yoksunu olanlar ve Müslüman geçinen fakat geçmişin acı ve ıstıraplarını unutan, mâruz kaldıkları onca mezâlimi yoksayan rehâvet sâhipleridir. Mevcut iktidârın sağladığı huzur ortamından, maddî-mânevî sâhip olduğu tüm imkânlarla semiren nankör ve soysuzlar, başka vâdilere savrulan bir takım zibidi ve pespâyeler türbanlı da olsa bunları bilmezler ve habis hayatları başörtü-türban düşmanlığı ile geçen bir müptezelin, sırf reklamını yaptırmak için eline verdiği ‘nutuk’u okuma zilletinde bulunur, sonrada iktidar ve Tayyip düşmanlığı yaparlar.

Gelinen noktayı şöyle bir düşünün ki, (Bunlar işin en hafifi ve basitleridir.) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ölen Erdal İnönü için pembe köşke gidip -sırf insanlık adına- tâziyede bulunmak istiyor. Fakat CHP milletvekili olan torun İnönü, Gül’ün hanımı türbanlı olduğu için; “orası halka açık pazaryeri değil, kamusal alandır!” diyerek kabul etmiyor... Bu çirkin olay halk tarafından çok büyük bir tepki görmüş, günlerce basında yankılanmıştı. Şimdi muhâlefete oynayan ve o zihniyete müzâhir olmaya çalışan A. Gül ve benzerleri, bu tür tahkir ve tezyifleri ne çabuk unuttular? Ama görüyorsunuz ki onlar aslâ unutmuyorlar... Şu kritik anda bile sol çığırtkanlığı yapan ve felâket tellallığında bulunan bir sürü medyaları ile hâlâ millî irâde ve inanç düşmanlığı içinde olup, öylesi kurumlarında inat ve ısrarla bu sakîm ve sakat durumu sürdürmektedirler… Oysa karşımızda PKK adı altında bütün bir Haçlı kesimi var ve milletimiz onlarla çok büyük bir cidâl-savaş hâlindedir. Bundan ötürü artık hamâkatın, gafletin, aymazlık ve şuursuzluğun gereği yoktur. Çünkü her Müslüman ferâset ve basîret sâhibi bir kimse demektir. O yüzden başka kesimlerin, kimselerin, sapık zihniyetlerin, ideolojilerin ve idollerin maskotu, mostrası, maskarası değildir, olamaz ve aslâ da olmamalıdır.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Eşek ve deve... - Sayı 122
Kurtlar ve İnsanlar...... - Sayı 113
İçteki Biden, Macron, Mer... - Sayı 112
Putlar Yıkıldıkça... - Sayı 111
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Kalem, İlahi Kelam’ın yazılmasına ve yayılmasına, yani insanın iki dünyasının da saadetle olmasına vasıta oluyor.
Kalem, insanın iki dünyasını da mahveden bâtıl fikirlerin yazılmasına ve yayılmasına alet edilebiliyor…
Kalemle kazığın şekil olarak birbirine benzemesini bir inceliğe işaret olarak göremez misiniz?
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Tevhid yoksa huzur da yok
İranın neye ihtiyacı var?
Gülerek günah işleyen ağlayarak cehennem


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14509606
 Bugün : 540
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 629120
 Bugün : 31
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 168
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim