Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1081 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

İçi boşaltılmış milli, dini duygular
Halis Arlıoğlu

  Sayı: 107 -

Ülkemiz, millî-manevî, ahlâkî yönden (istisnâlar hâriç) korkunç bir başıboşluğa ve sorumsuzluğa gidiyor. % 90’ı Müslüman denilen bir kitlenin, ancak % 18’i namaz kılmakta olduğu söylenmekte. Diğer ilâhî emir ve yasaklar bir tarafa. “Dînin direği” olarak ifâde edilen emri peygamberiye (SA) önem vermeyen bir toplumda CİHAT fikrini ve “Emr-i bil mârûf, nehy-i anil münker” iyiliği emir ve kötülüğü men, düşüncesini ve şuurunu beklemek hayâl ötesi bir durumdur. Özellikle muhâlefet maskeli felâket tellâllarının ülkenin içinde bulunduğu mânevî buhranlardan ve geleceğinden hiç bir endişe duymadıklarını söylemek sanırım yanlış olmaz.. Çünkü ihânet odaklarının kurduğu tuzaklardan, dış çevrelerin içteki ajanlarından ya haberdar değiller veya bilerek onlara yardım ve yataklık yapmaktadırlar. Aksi halde yüz yıl evvel söylenmiş olan merhum M. Âkif’in şu feryâdına kulak verirlerdi…

“Müslüman mülkünü her yerde felâket vurdu.Bir bu toprak kalıyor dînimizin son yurdu!

Bu da çiğnendi mi, çiğnendi demek Şer’i mübîn

Hak-sâr eyleme yâ Râb, onu olsun âmîn” (Safâhat. S. 180)

Nitekim aradan yüz yıl geçmesine rağmen benzer durumlar bugün de yaşanmaktadır… O yüzden dıştakiler hâriç, bozguncu muhâlefetin desteğiyle ülkede (eşcinsellerin, lûtîlerle fâhişelerin, gaylerin ve lezbiyenlerin, âile ve nesil düşmanlarının) uğursuz sesleri çok daha fazla çıkmakta ve ülkeyi telvis etmektedirler. Fazla olarak kulağı kesik eski ‘muhâfazakâr’ politikacılar ise bu fesat unsurlarla uğraşacaklarına, mevcut iktidarla dalaşıp ayağına dolaşmaktadırlar. Elbette bu durumlar dolaylı veya doğrudan fesat unsurları ve millî irâde düşmanlarını desteklemek anlamına gelmektedir. Belki bu düşüncelerimizi bâzı kimseler karamsarlık, kötümserlik olarak görebilir. Ama yaşanan onca acı gerçekler ile şer cephesinin talan, tahrip ve tecâvüzlerini, câhil halk üzerindeki etkilerini, kültürlü (!) ve aydın(!) denilen millî irâde düşmanı kesimdeki yozlaşma ve ihâneti görenler sanırım tüm bu acı gerçeklere hak vereceklerdir...

Ayrıca mevcut durumdan, ülke için endişe duyan içi yanan, ferâset sâhibi kişiler için de aynı şeyler geçerlidir. Günümüzde topluma yön verenler sanıldığı gibi cemaatler, cemiyetler, tarikatlar ve tasavvufçularla resmî irşat görevinde bulunanlar değildir. Eğer o kesimdekilerin etkileri olsaydı, İzmir’in minârelerinde “İtalyan Komünist marşı olan Çavbella” hezeyânı çalınmaz, sokaklarında Fidel Kastro’nun boy resimleri asılmaz ve Allâh’a, (cc) kitaba, dîne ve din adamına, özellikle Diyânet İşleri Başkanına saldırılmaz ve bunca saldırganlıkları yapan ve yaptıran, bunu siyâsî bir unsur olarak yıllarca kullanan mâhut siyâsî yapının peşinde onursuz ve şuursuz bir yığın olarak temerküz edip-toplanma zilletinde aslâ bulunmazlardı…

Onların şâyet varsa etkileri, ancak bulundukları toplum içinden dışarı çıkmayan, büyük halk kitlesine yansımayan ve orada kalan, hattâ orada bile tatbik edilmeyen zâhiri görüntülerden ibârettir. Öyle ise büyük halk yığınlarını etkileyen ve onlara yön verenler kimlerdir denirse, en başta altı oklu fırka ve sempatizanları, onlara hayat veren güruhtur. (Çünkü altı ok, îmânın altı şartına vurulmuş olan marksist ideolojinin ürünüdür) ve “Marksizm de altı kuraldan oluşmaktadır.” Şu an ülkede bunu savunan parti ve basın, onun medya ayağı olan kurumlar, onların bürokratik faşistlerinin sloganları ile yönetilen ve millî-mânevî yönden (kasıtlı olarak) câhil bırakılan kesimlerle, milletin vergileri ile semirip “ihânet odağı ve tehlikeli virüs” olarak nitelendiren TTB ve benzeri odaklardır. İşte asıl iş; öylesi bozguncu tahrikçi, yabancı ideoloji müfsitlerine hayat veren, halkı kışkırtan, inanç ve millî irâde düşmanlığını siyâsî bir saldırı aracı olarak kullanan fesat ocaklarını, ya kökten kurutmak veya destekçilerine inanç ve millî irâde şuurunu vermek gerekir. Çünkü milletin bekâsı için önce içteki ihânet odaklarını dikkate almak ve onunla mücâdelede etmek gerek…

Mecellede bir kâide vardır. “Def-i mazarrat, celb-i menâfiden evlâdır” denir. O yüzden zarar ve şerrin, fitne ve fesâdın def edilmesi, gelecek olan fayda ve iyilikten önce gelir denilmiştir... Ülkedeki mâhut siyâsî fırka ile sözde muhâlefet denen kesim ve onun trolleri olan bir sürü tezvirat içindeki kışkırtıcı medya gurubu, yıkıcı ve inkârcı sendikalarla, basın denen inanın, dıştaki düşmandan hattâ Yunan ve Fransa keferesinden çok daha etkili ve zararlı olduğu tarihte ve günümüzde görülmekte ve yaşanmaktadır. Zîrâ ülkenin en kritik döneminde o kesimdekilerin ülkemize yaptıkları ihânet ve hıyânetlerini görüyorsunuz. Onların ilham kaynakları (!); “felsefede Nietzche, ekonomide Marks, psikolojide, Freud. Antro polojide Darvin ve sözde müzik kesiminde ise metalcilik” geçerli ve hâkimdir. Nitekim merhum millî şâirimiz M. Âkif yıllar evvel bu konuda şöyle demiştir…

“Melez, soysuz, şerefsiz parçalardan başka şey yok hiç,

Ne düşkün zevk-i millî, besteler piç, şâh-eserler piç.” (Safâhat. S. 528)

İşte günümüzde millî-mânevî değerlerden yoksun ve onlara düşman olan kesimlerin bağlı bulundukları inanç ve ideolojileri yaygın ve geçerli hâle getiren bunlardır. Bu açıdan Marksist ve materyalizmin, Batının kültür ve inançsızlık anaforunda kaybolanlar bu sömürge zihniyetin içteki zebunkuşları, azat kabul etmeyen köleleridir. Gerçi ülkede her ne kadar Marksist bir ekonomik sistem uygulanmasa da onların içimizdeki uşakları, ajanları, taraftarlarının felsefî düşünce ve ideolojileri, zihniyetleri, ahlâkî yönden işlenen ihânet ve cinâyetler onlardan çok daha iğrenç ve şedît bir inanç ve millî irâde düşmanlığı yürütmektedirler...

Verilen örnekler ve her gün yaşanan acı gerçekler bunun en açık belgeleridir. Akıl, basiret ve ferâset sâhibi her insan, her gün bu müptezellerle muhâtap olmakta, bu elîm olayların acı ve ıstırâbı içindedir. Yaklaşık 40 yıldır Batı uşaklığı adına ülkemizle savaş hâlinde olan PKK elamanı bir sefîlin İstanbul’da bir baronun binasına resminin asılması, mağara kaçkını bir sefihin Diyarbakır annelerine; “satılmış köpekler, hâinler, alçaklar!” çemkirişi ve TBMM’de benzer bir iffetsizin “Tayyip Erdoğan’ın 15 Temmuzda milleti sokağa çağırması ne ise, Kobâni olayında halkı sokağa çağırmak da odur!” zillet ve hıyâneti, ülkemizin içte ve dışta nasıl bir ihânetle kuşatılmak istendiğini gösteren çarpıcı örneklerdir. (30/8/2020 Basından) Tıpkı dîne ve dince kutsallara yapılan alçakça saldırılar gibi bu ihânet ve tecâvüzler de halk kitlesinin tepkisine sebep olmamış ve kimse umursamamıştır. Bütün bu ve benzeri iğrenç olaylar büyük halk kesimi üzerinde hiç bir infiâle sebep olmuyor, aksine vak’âyı âdiyeden sayılmaktadır... Dolayısıyla insanların millî hissiyâtı aşındırıldığı için bu tür hâdiseler normal gibi görülmeye başlanmıştır. Şâyet bu rehâvet ve duyarsızlıklar yaygın ve alışkanlık hâline gelirse ülkenin geleceği pek de parlak olmayacağı görülmektedir. Şu an bir takım politika eskilerinin eski dost ve mesai arkadaşlarına, sırf makam ve siyâsî hırslarının tatmîni için şimdilerde iğrenç bir şekilde saldırıya geçmeleri ve daha önce düşman gördükleriyle dost olmaları, onlardaki şahsî ve siyâsî ezikliği, seviyesizliği, kifâyet ve dirâyetsizliği yansıtmaktadır. Dolayısıyla bu türlü yanar-döner adamlardan ve çevresindeki yalaka ve yağcılardan-eyyamperestlerden, o günler de makam ve mevki sâhibi iken milletçe nasıl bir hayır ve menfaat görülmemiş ise, gelecekte de hayır ve iyilik nâmına bir şeyin görülmesi mümkün değildir… Ayrıca yaklaşık yüz yıldan beri laisizmi ve M. Kemâl’i kutsallaştırıp inançlı kesim ve kadrolarının başında tıpkı demoklesin kılıcı gibi sallama zihniyetinde bulunan müptezellerin, şimdilerde onu ne hâle getirdikleri ve kendi aralarında bir boğuşma aracı olarak kullandıkları görülmektedir. Merak konusu olan önemli bir husus daha var.  Dağa çıkan ve kaçırılıp (!) dönen şu PKK militanları, âilelerine döndüğünde niçin kaçıranlardan hesap sormuyorlar!? Oysa bir kedi ve köpek için ortalığı kana bulamaktan ve akrabalarını bile öldürmekten çekinmeyen bu kimselerin onca zulme sessiz kalıp bir hesap içinde olmamaları hayret verici bir durumdur… Aynı şekilde hâlâ hiç bir nedâmet hissi duymayıp her gün it sürüsü gibi tümen tümen yakalanan habislerin, yıllarca Feto hâini ve reziline yardım-yataklık yapanların ve sözde bu habâsetten kurtulduklarında, ocaklarını söndürenlerden ve hayatlarını zindan edenlerden şimdiye kadar hiç bir bedel ödetmedikleri görülmektedir. Bu nasıl bir iş ve mağdûriyettir!? Yoksa bütün bunlar danışıklı ve plânlı bir senaryo mudur?.. O takdirde bundan sonra aynı ihânet ve hıyânette devâm edenlere aslâ normal yasalar tatbik edilmeyip VATANA ihânet ve îdamla yargılanmalıdırlar. Bu arada Ankara Başsavcısı tarafından Kobâni hâin ve cânileri için tâkibât açılıp o sefillerin derdest edilmesi büyük bir memnûniyet sebebi olmuştur. Kendilerine başarılar ve devletinde böylesi değerlerimize sâhip olmalarını dilerim. Çünkü çok değerli bir kânun adamımızın makâmında alçak ve hâinler tarafından şehit edildiğini unutmuş değiliz... Gerçi bu konularda yazılıp-söylenecek daha pek çok mevzular var fakat toplum için kanayan bir yara olan ve caydırıcı hiç bir özelliği olmayan yasalar yüzünden bir takım karaktersiz ve haysiyetsiz kimseler için; uyuştu rucu ve dolandırıcılık, kapkaççılık, hırsızlık, gasp soygun ve vurgun gibi aşağılık şeyler, bu reziller sâyesinde kolay bir meslek (!) ve iş (!) hâline gelmiş, ticârî bir metâ şeklinde yıllarca sürüp gitmekte, sorumlular ve sözde yasa yapıcılar ise bu asalaklara, zulüm araçlarının onca zâlimliklerine bakmakla, çıkan haberleri dinlemekle yetinmekte, (TUT-SAL) zihniyetiyle ve “tutuksuz olarak yargılanmak“ üzere bırakılan hayta ve şerirlerin tekrar suç işlemesinden başka bir işe yaramayan duruma hiç bir çözüm (!) üretmemektedirler. Sayısız sâbıkası olan haydutların ortada gezmeleri ise ayrı bir rezâlettir. En hazîn olan şey ise; bu ülkenin tüm okullarında 90 yıldır İSTİKLÂL MARŞI okunmasına rağmen, genelde bunca harâmiler yüzünden istiklâl ve istikbâlimizin düşmanları yetişmektedir. Daha bunlara benzer binlerce örnekler var ama; özellikle kendi ikbal ve ihtirasları için teröre ve destekçilerine sâhip çıkma sefilliğinde ve seviyesizliğinde bulunan, o hâinlere selâm çakan-gönderen ve “şeref madalyası takan” ülke için hiçbir plân, proje üretmeyen çok sığ ve basit, ufuksuz, çapsız, seviyesiz kimselerin, sâde Tayyip Erdoğan, millî irâde ve inanç düşmanlığına odaklanmış olan nevzuhur particikler ve başındakiler için son sözler Ziyâ paşa’nın olsun…

“İnsana sadâkat yaraşır görse de ikrâh...

Yardımcısıdır doğruların hazreti Allâh”…

NOT: 01.12.2020 Bugün burun kanaması için Konya şehir hastanesine gittim oradaki temizlik ve düzeni konforu ayrım yapılmadan her kesime sunulan bunca hizmetleri görenlere buna rağmen devletin hizmetinden faydalanıp devlet millet düşmanlığı yapanlara bu hizmeti inkâr edenlere bu nimetler haram olsun, zehir zıkkım olsun. Ayrıca bu nimetleri gördükleri halde devlet millet düşmanlığında direnen hain ve alçaklara ALLAH’ın, meleklerin ve bütün insanlığın lâneti üzerlerine olsun niyazında bulundum.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Gülerek günah işleyen ağl... - Sayı 122
İçimde bir yara var... - Sayı 121
Parlamenter sistem ve mağ... - Sayı 121
Gabar’da petrol mü çıkarı... - Sayı 120
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (122):
Tarih boyunca izlediği politikalar, güncel meselelerde takındığı tavır çerçevesinde, doğu medeniyetinin aslî unsurlarından İran'a bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 sağlık dileklerimizle, hürmetle...... naci eroğlu

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu


Marksizm’in, her şeyin cevabını veremediği, “ilk insanı ve tabiatı kim yarattı” sorusuna “bunu ortaya atmakla tabiatı ve insanı yok farz etmiş oluyorsun. Bundan vazgeçersen, bu soruyu sormaktan da vazgeçersin” demesinden(diye karşılık vermesinden) anlaşılmaktadır. Ancak her şeyin cevabını verebilecek bir kriteryuma sahip olan “benim düzenimi kabul et, kurtulursun!” deme hakkına sahiptir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Anlam peşinde
Bizim olmayan gemide kaptan olmak
Parlamenter sistem ve mağdurları
Kırk gün bir ölüyü bekleyeceksin
Niye döktün gözyaşımı


Ali Erdal - Anonim eserlerin kıy...
Ali Erdal - Sıradan bir filme bu...
Ali Erdal - Kırk gün bir ölüyü b...
Ali Erdal - Kırk
Necip Fazıl Kısakürek - Kıraat kitabı
Ekrem Yılmaz - Derinlik
Ekrem Yılmaz - Yapamıyorsan hayal e...
Ekrem Yılmaz - Kürtlerin PKK ile im...
Dergi Editörü - Çare
Site Editörü - Anlam peşinde
Necdet Uçak - Niye döktün gözyaşım...
Necdet Uçak - Olacak
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Malazgirtin aslanlar...
M. Nihat Malkoç - Anadolu Türk masalla...
Ayhan Aslan - Yamyam
Mehmet Balcı - Şimdi
Mehmet Balcı - Dönemem
Ahmet Çelebi - Gazzeli çocuğa
Halis Arlıoğlu - Parlamenter sistem v...
Halis Arlıoğlu - İçimde bir yara var
Murat Yaramaz - Artık yeter
Murat Yaramaz - Masal
Mevlüt Yavuz - Sanma ha!
Cemal Karsavan - Seni düşünürüm
Heybet Akdoğan - Gülsema
Emine Öztürk - Hapis
Zekeriya Yılmaz - Bıraktın
Mehmet Ali Metin - Doğu ve Batı’nın hik...
Yaşar Akyay - Bizim olmayan gemide...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14444025
 Bugün : 2886
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 627696
 Bugün : 417
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 72
 121. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim