Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     816 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj


Kürsü Kainatın Efendisi

  Sayı: 108 -

(Mucize bahsi devam ediyor)

 

Mucizeleri içinde bir çeşidi de az yemeği çoğaltmalarıdır.

Buhârî ve Müslim yoliyle Câbir Hazretleri:

–Allahın Resulü, Hendek gazâsında bulunuyorlarken, zevceme sordum: “Yiyecek bir şeyimiz var mı? Allahın Resulü açlıktan mustarip bulunuyorlar!” Zevcemin bir miktar arpası varmış… Değirmene koyup çekti. Bir de koyunumuz vardı; onu da kesip pişirdik. Allahın Resulüne gidip kendilerini ve tensip buyuracakları birkaç sahabîyi davet ettim. Allahın Resulü “ben gelmedikçe yemeğinizi ocaktan indirmeyiniz! Hamurunuzu da ocağa sermeyiniz!” buyurdular. Sonra dönüp Hendek’te kim varsa “Gelin Câbir’in yemeğine gidelim!” diye herkesi birden davet ettiler. Davete katılanlar 1000 kişiye vardı. Allahın Resulü geldiler ve ocakta kaynayan tencereye, mübarek ağızlarından bir yudum kattılar. Hamura da aynı şeyi tatbik ettiler. Allaha and içerek söylüyorum ki, 1000 kişi birden, sırayla kaplarına yemek koyup yedikleri ve doydukları halde tencere dopdolu kaldı. Arpa ekmeği de, koparıla koparıla yenilmiş olmasına rağmen eksilmedi.

Enes Bin Malik:

–Ebu Talha, zevcesine dedi: “Allahın Resulünün seslerini zaiflemiş hissettim. Aç olduklarını sezinledim. Hiç yanında yenecek şey var mı?” Zevcesi “evet!” dedi ve bir iki tane yuvarlak pide çıkarıp verdi. Pideleri bir beze sardılar ve koltuğuna sıkıştırıp Kâinatın Efendisine gönderdiler. Allah Resulünün huzurlarına vardım. Yanlarında bazı kimseler vardı. Selâm verdim. Beni görünce “Ebu Talha mı gönderdi?” dediler. “Evet!” dedim. Etrafındakilere “gelin!” buyurdular ve onlarla beraber çıktılar. Ben de önlerince yürümeye başladım. Hızla Talha’ya varıp durumu anlattım. Ebu Talha, zevcesine “Allahın Resulü buraya geliyorlar. Kendilerine takdim edebilecek hiçbir şeyimiz yok! Hâlimiz ne olacak?” dedi. Ümm-ü Selim “Allah ve Resulü bilir!” diye cevap verdi.

Enes Bin Malik Hazretleri nakline devam ediyor:

–Ebu Talha fırlayıp Allahın Resulünü karşılamaya koştu ve evine getirip zevcesine hitap etti: “Ya Ümm-ü Selim; evde ne varsa getir!” O da koltuğundaki pideleri ortaya çıkardı. Onları parçaladılar. Ümm-ü Selim biraz yağ getirip pidelere sürdü. Allahın Resulü bereket duasında bulundular ve herkesi yemeye teşvik ettiler. Gelenler 70 veya 85 kişiyi buluncaya kadar yemek devam etti ve iki pide parçasıyla bu kadar insan doydu.

Ebu Hüreyre:

–Tebük gazâsında, susuzlukla beraber açlık da Müslümanları kavurmaya başlamıştı. Hazret-i Ömer, Resuller Resulüne hitap etti: “Emret, herkes, elinde rızkı adına ne varsa getirsin! O getirilecek şeyler üzerine dua et ve bereketli olmalarını dile!” Allahın Resulü bu teklifi uygun buldular ve yere bir örtü döşetip herkesin elindeki yiyecekleri bu örtü üstüne koymasını istediler. Herkes, nesi kalmışsa getirdi ve örtüye koydu. Bütün sahabîlerin örtü üstünde toplanan yiyecekleri pek az şey tutmuştu. Sahabîleri topladılar, dua buyurdular ve “herkes yemeğini alsın!” diye emrettiler. Yemek, alındıkça çoğalıyordu. Askerler arasında doymadık kimse kalmadı. Herkes yeyip doydu ve örtünün üstü hâlâ yiyeceklerle dopdolu kaldı. Allahın Resulü buyurdular: “Allahın birliğine ve Resulün hak olduğuna inandıktan sonra bu tecellilere şahit olan kimseler için cennet yolları açıktır!”

İmam-ı Buhârî ve Müslim yoliyle Enes Bin Malik:

–Allahın Resulü, Mü’minlerin Annesi Hazret-i Zeyneb’i aldıkları zaman, annem biraz hurma, yağ ve unla bir yemek pişirip bana verdi ve dedi: “Bu yemeği Allahın Resulüne götür, annem size selâm etti ve bunu size takdim etti, de!” Tenbih edilen şeyleri yaptım ve yemeği Kâinatın Efendisine takdim ettim. Yemeği oracığa bırakmamı ve dışarıya çıkıp kimi görürsem davet etmemi emrettiler. Adlarını söyledikleriyle beraber, rastladığım herkesi davet ettim. Dönünce gördüm ki, ev gelenlerle taşacak gibi oldu. 300 kişi kadar vardı. Allahın Sevgilisi, ellerini uzatarak yemeye koyuldular ve dua ettiler. Gelenleri onar onar sofraya çağırdılar ve buyurdular: “Herkes, kendisine yakın noktadan, Allah adını anarak yemeye başlasın!”

Enes Bin Malik Hazretleri devam ediyor:

–Herkes arzu ettiği kadar yiyip doydu. Yemek bitince Allahın Resulü, “sofrayı kaldırın!” diye emir buyurdular. Ben de koşup kaldırdım. Ama, sahanda, sofraya koyduğum zaman mı, kaldırdığım zaman mı daha fazla yemek bulunduğunu anlayamadım.

Câbir Hazretleri:

–Bir gün, Allah Resulünün huzurlarına bir adam çıkageldi ve biraz yemek istedi. Âlemin Fahri, kendisine, bir miktar arpa hediye ettiler. O adam, zevcesi ve misafiri, bu arpayı öğütüp yiye yiye bitiremediler. Nihayet adam meraka düşüp arpayı tartmaya kalktı. Tartar tartmaz da arpa tükeniverdi. Vaziyet Allahın Resulüne haber verilince şöyle buyurdular: “Eğer arpayı ölçmeseydiniz, o, siz kaldıkça kalırdı.”

İmam-ı Müslim yoluyla yine Câbir Hazretlerinden öğreniyoruz ki, Ümm-ü Mâlik Hazretleri Allahın Resulüne bir miktar yağ hediye etmişti. Tulumdan parça parça yağ alınır ve içindeki yağ tükenmek bilmezdi. Bir gün evdekiler tulumu, fazla yağ almak için sıktı ve yağın birdenbire tükendiği görüldü. Hâli, Allahın Resulüne anlattıkları zaman, şu cevabı aldılar:

“– Eğer tulumu olduğu gibi bıraksaydınız yağ tükenmezdi!”

Bu iki hâdiseye karşı İmam-ı Nevevî tefsiri:

“– Arpayı tartmakla tulumu sıkmak, Allaha tevekkül ve esrara riayet sırrına aykırıdır.”

Ebu Hüreyre:

“– Allahın Resulü, bana, Suffâ Ehlini çağırmamı emrettiler. Ben de onları toplayıp huzura çıkardım. Önümüze bir çanak içinde küçük bir yemek koydular. Muradımızca yedik ve doyduk. Sonunda çanaktan bir zerre bile eksilmediğini gördük.”

Allahın Resulünün mucizelerinden biri de ölüyü diriltip onunla konuştukları ve küçücük çocukların, Peygamberliklerine şehadet ettikleridir.

İmam-ı Beyhakî rivayetine göre:

Allahın Resulü birini İslâm’a davet ediyorlar. Adam diyor ki:

“– Ölen kızımı dirilt de sana iman edeyim!”

Âlemin Fahri, ona “kızının kabrine götür beni!” dediler. Kabrin başına geçtiler ve ölüye ismiyle hitap ettiler. Mezardan ses geldi:

“–Evet, ey, Allahın Resulü!”

Devam buyurdular:

“–Dünyaya dönmek ister misin? Bundan memnun olur musun?”

“–Vallahi hayır, ey, Allahın Resulü; ben âhireti dünyadan ve Hakkın huzurunu anne ve babamınkinden üstün buldum!”

Hazret-i Âyişe:

–Bir gün Allahın Resulü, mahzun ve kederli, mezarlık bir yere gittiler ve oradan, mes’ut ve neşeli döndüler. Dediler: “Rabbimden diledim: Annemi dirilt! Diriltti. Bana iman getirdikten sonra annem yine eski hâline döndürüldü.” (Devam edecek)


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Hususilik... - Sayı 114
Hususilik... - Sayı 113
Hususilik... - Sayı 112
Hususilik... - Sayı 111
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Sonsuz karanlıklarıma gömülüşümü anlamayıp bilmeden kendi karanlıklarına denk sayanlar tarihin karanlığında boğulmaya mahkûmdurlar.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14592436
 Bugün : 2977
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630997
 Bugün : 643
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim