Mecmua Yağmuru Necip Fazıl Kısakürek Sayı:
114 -
Gökler ufkumuzu, korkunç bir hiçlik kızıllığı içinde, bir kar rehavetiyle düşen, eski pabuç, soğan kabuğu, hindi tüyü, sönmüş kömür ve bakkal çivisinden ibaret korkunç bir yağmura tutmuştur.
MECMUA YAĞIYOR. YÜZ BİN TANESİ ÇIKIYOR VE YÜZ BİN TANESİNİN DE ÇIKACAĞI BU GÜNLERDE HABER VERİLİYOR. Ne Alman markı, ne Rus manatı enflasyon günlerinde kantiteyi bu kadar namütenahiye ve kaliteyi bu kadar hiçe götürmedi. Bu kadar bol çıktıklarına ve DAHA BİRKAÇ MİSLİ ÇIKMAK ALÂMETİ GÖSTERDİKLERİNE göre bunlar Türk okuyucusunu avlayacak esrarlı maideyi nihayet bulmuşlar mıdır? Habeş kralının lâzımlığı, bin metre boyundaki ejder, Bektaşî esrarı, Amerikanvari tavsiyeler, Holivut kızıyla erkeği arasındaki dedikodu, kızıl sultana ait romanın onuncu seneye basan tefrikası, Aysel hanımla Vural beyin arasında geçen hikâye, üç beylik bilmece ve iki sefil hediye. İşte bu esrarlı maide!
Beri tarafta sene hapsinden nasılsa çıkmış mahpuslar gibi ezgin ve şaşkın, haklarını idrakten mahrum, nasıl yaşadığı meçhul, şahsiyetleri mevhum ve miyarları madum birkaç edebiyat mecmuası ve mız, mız, mız, bir takım sesler.
Et yiyen kurdu günlerce aç bırakırsanız belki ota da razı edebilirsiniz. Fakat okuyucunun zevk ve idrâk midesindeki teşekkülü bozacak derecede ona bu tarzda gıda verdikten sonra ondan marazi bir alâka görürseniz suçu okuyucuya yükletemezsiniz. Suç ne ilk kıymet şarlatanlarında, ne de ikinci kıymet öksüzlerindedir. Meydan boştur ve her boş meydan gibi boyacı çocuklarının zıp zıp oynamasına açıktır. Işık olmıyan yerde karanlık hüküm sürer. Kabahat çakmayan ışıkdadır.
|