Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     591 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Temel Sağlam Mı?
Site Editörü

  Sayı: 115 -

Duvarı nem, insanı gam yıkar demiş atalarımız. Bir tarafta insan, bir tarafta bina… Bina dediğimiz taş, çimento, demir, tuğla gibi malzemelerden meydana gelen bir yapı, insan ise fiziken hücre, doku, kan, damar, kemikten ibaret ama aynı zamanda eşrefi mahlûkat… Bir binanın insanla nasıl ortak noktası olabilir?

Kaygılanmanın, kederlenmenin insana vereceği zararı anlatan yukarıdaki atasözünde anlamı kuvvetlendirmek için nemin bir duvara veya binaya vereceği zarar kullanılmış. Demek ki bu iki yapı arasında yani insan ve bina arasında ortak noktalar var. Bu ortak noktalardan en dikkat çekicisinin Arapça’daki “ömr” kökü olduğunu düşünüyorum. Ömür, mamur, imar, mimar hattâ tamir… Hepsi aynı kökten türemiş kelimeler.

Ömür, yaşama süresi demek. Bir şeyin hayatta olduğu zamana ömür diyoruz. Kur’ân-ı Kerîm’de de bu anlamda kullanılmış. Arapça’da sık kullanılan Ömer, Amr ve yine Kur’ân’da başlı başına bir sure olan İmran kelimeleri bu kökten geliyor.

Bina tarafına gelirsek, binanın yapılmasına imar deniyor, kelime anlamı canlandırma, şenlendirme. Binaya “ömür” veriliyor imar ederek. İnsanlar gibi binaların da ömrü var, neyin yok ki?

Bu ortaklıktan bazı dersler çıkartabiliriz. Yakın tarihimizin en büyük depremi olan Gölcük depremi ülkemizde inşaat kanunları açısından bir milat oldu. Bir evin 99 yılından sonra yapılıp yapılmadığı önemli bir kriter çünkü evin büyük Marmara depreminden sonra çıkan kanunlara uygun yapılıp yapılmadığını gösteriyor. Bu kanunlar depreme dayanıklı, doğru malzemelerle sağlam bir inşaat yapılmasını zorunlu tutuyor ve sağlıyor. İnsanın yetişmesinde de okul zorunluluğu gibi kanunlar var. Okulda görülecek dersler, girilecek sınavlar, sınav sonuçlarına göre başka dersler alma gibi kurallar ile eğitim hayatı ilerliyor. Sınavlara göre farklı kabiliyetli öğrenciler farklı okullara, üniversitelere yerleşiyorlar.

Bir binanın sağlamlığı çok önemlidir, bunun yanında kullanışlı olması, estetik olması, diğer binalara ve bulunduğu mahalle uygun olması gerekir. Bunlardan sadece birinin olması yeterli değildir. Sadece estetik olup sağlamlık olmazsa dışarıdan güzel görünür ama oturması risklidir. Yıllar önce Bakü’ye bir seyahatim olmuştu, Eurovision şarkı yarışması için şehir elden geçirilmişti, binalar çok güzel gelmişti araçla önlerinden geçerken. Sonra aynı yerlerde yürürken farkettim ki bazı binalar aslında eski, sadece dış cephelerine kaplama yapılmış. Bazen dış görünüş aldatıcı olabiliyor.

İnsanda da böyle, bir insanın eğitimi dört dörtlük olabilir ama toplumun manevî dinamiklerine, sanata, toplum ruhuna uzak bir kişinin estetiğinin eksik olduğunu söyleyebiliriz.

İnsan da, bina da uğraş ister, sabır ister. Bir an önce bitsin de içine girelim denilip sadece kaba inşaat hali ile oturulan ve sıvası yapılmadığı için görenleri rahatsız eden kırmızı tuğlalı evleri bilirsiniz. İnsan da öyle, yarım insan hiç yoktan daha kötü olabilir bazen. Yaşadığımız asır tam bir sabırsızlık asrı. Estetik artık çok gerilerde.

Bir insanı veya toplumu tanımada ilk faktör dış görünüştür. Londra’yı ziyaret ettiğimde şehrin mimarî dokusu, parkları beni çok etkilemişti. İngilizleri sadece bu dış görünüşle değerlendirecek olursak çok hatalı bir sonuca ulaşmış oluruz. İnsan için de böyledir, ilk olarak dış görünüş size bir fikir verebilir ama asıl olan içindekidir. Bazen zahiren kötü olan dış görünüş sizi yanıltabilir, ârifin dediği gibi “harabat ehlini hor görme şakir, defineye malik viraneler var”. On dört asır önceki Mekke’yi düşünelim, kahverengi toz, taş ve sıcak görünen o topraklar Âlemlerin Rabbi’nin evine ve Âlemlere merhamet olan peygambere ev sahipliği yapabilir.

Türk tarihinde farklı dönemlerde mimarînin ve toplumun durumu farklı şekillerde tezahür etmiştir. Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet mimarîlerini toplumun genel durumu ile birlikte düşünebiliriz. Selçuklu ve Osmanlı’da mimarî denince ilk olarak akla daha çok insan yararına olan cami, medrese, köprü gibi yapılar geliyor. Cumhuriyette ise yeni kurulan devletin kurumlarının soğuk ve tek tarz binaları… Yeni ama soğuk bir mimarî, yeni bir toplum inşa hedefini de gösteriyor ama estetik ve sağlamlık olmadan toplum sağlıklı şekilde inşa edilebilir mi? Tarihte insanın ve mimarînin durumu ne kadar paralellik gösteriyor, değil mi?

“Temel sağlam mı” sorusu, hem bir yapıya hem bir insana sorulabilecek bir soru. İnsan ve mimarî arasında öyle bir ortaklık var ki, bu soru insana veya binaya sorulsa ve “evet” cevabı alınsa diğeri de sağlamdır diyebiliriz.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Sosyal medyanın gücü... - Sayı 119
Adâlet mülkün temeldir... - Sayı 118
Müzik, kültür kimliği olu... - Sayı 117
Asıl Kahramanlık Âfet Önc... - Sayı 116
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar

 Teşekkür ederim değerli gönüldaşım. İlgin bizi sevindiriyor Faruk......


“Yeni Dünya Düzeni” diye bir şey attılar ortaya… Ondan sonra ne ses çıktı, ne soluk… “Yeni Dünya Düzeni” dedikleri, boşluğun sessizliğini dinlemek gibi bir şey mi acaba?..
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Gazze günlüğü
Sosyal medyanın gücü
Üstün fikir
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13151786
 Bugün : 2012
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 604091
 Bugün : 130
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 97
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim