Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     52 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Sarsıntı
Emine Öztürk

  Sayı: 116 -

O günleri hiç unutamıyorum. Halam aynı zamanda dayımın karısıydı, iki kardeş iki kardeşle evlenmişti. Değişik yapmak derler bizim buralarda buna. Biz üç yetim çocuğu sevgisiyle, merhametiyle, ilgi alakasıyla, elinden ne geliyorsa işte sarıp sarmalayan yedi kardeşten en büyüğü olan dayım ve dört kardeşten birisi olan halamdan başka kimsemiz yoktu diyebilirim. Hâlbuki köyün yarısı akrabamızdı ama kimi zaman arkamızdan kimi zaman da aleni kuyumuzu kazmışlardı. O zamanlar ben daha on yaşında bir çocuktum. Bildiğim tek şey babam öldükten sonra kimsesizdik artık. Büyüyünce anlamıştım önümüzden arkamızdan kazılan kuyuları, bizi sömürmek için akrabaların neler yaptığını, o kalabalık topluluk içerisinde ne kadar da çok yalnız olduğumuzu, annemin kırk yaşından sonra neden aklını kaybettiğini…

Halam çok hastaydı, nesi vardı bilmiyorum. Avlunun kenarındaki ocağın başında sürekli bir şeyler pişiren, evinin önünden gelip geçeni doyuran, yanına gitmediğimizde evimize yemek gönderen Halam artık yataktan çıkamaz olmuştu.

Annemle birlikte o gün ziyarete gitmiştik. Annem evde yapılacak ne iş varsa yaparken ben de Halamın yanına oturmuş onu izliyordum. Sağlıklı zamanlarında sımsıkı örttüğü saçları bembeyaz tülbendinin arasından görünüyordu. Sevgiyle bakan sürmeli gözleri kapanmış, al yanakları solmuş, morumsu bir renk almış dudakları birazcık aralansa o nefesle birlikte ruhu da çıkıp bu dünyadan kaçıp gidecekmiş gibi öylece yatıyordu. Sağ eli yorganın dışında kalmıştı. Usulcacık elini tuttum, öptüm, kokladım, bırakamadım. Babama en çok benzeyen kardeşiydi o, her şeyiyle, saflığı, samimiyeti, sevgi dolu kocaman yüreğiyle… Çalınan kapının ardından annemin ‘’Fatmaaa kapıyı aç‘’ sesi mecbur etti tuttuğum eli bırakmaya beni. Koşarak kapıyı açtım. Büyük Halam Kara Hatçe eliyle beni kenara iterek içeri girdi. Ardında adını hiç öğrenemediğim herkesin Karaköylü yenge dediği yenge, Macırların Sabahat, Molla Yaşarın karısı Güllü ve Çakır Ayşe içeri girdiler. Halamın yattığı odaya geçtiler. “Hoş geldiniz” dedim. Hepsinin sırasıyla elini öpecektim, sıra Hatçe Halama gelince başını çevirdi, elini arkasına koydu, ne yapacağımı bilemedim, öylece kalakaldım, kaynar sular boşaldı üzerimden, neden? Neden böyle yaptı? Bir kusurumu mu görmüştü? Ben ne yapmıştım ki? Kalbim sızladı, boğazıma bir yumruk oturdu sanki annemin “Fatma koş eve git” sesiyle kendime geldim, arkama bile bakmadan koşa koşa eve gittim. Eve nasıl vardım, merdivenleri bir çırpıda nasıl çıktım, yere serili döşeğe kendimi nasıl attım bilmiyorum. Tek hatırladığım; saatlerce hıçkıra hıçkıra ağlamamla birlikte kalbimden gelen yaşların yastığımı sırılsıklam yapmasıydı. Geldiğini bile duymadığım annem beni sımsıkı sarmış, kendi gözyaşlarıyla yıkamıştı okşadığı kara saçlarımı.

Akşam olup hava kararınca tarla sürmekten gelen büyük ağabeyim ve güttüğü koyunlarla birlikte dere tepe gezen küçük ağabeyimle birlikte sofraya oturmuştuk. Epeydir akşamları yediğimiz tek şey olan içine kuru ekmek doğranmış mis kokulu tarhana çorbasını kaşıkladık. Ardından ben sofrayı toplarken annem de ağabeylerimin döşeklerini sermişti yere. Babamın ölümüyle birden büyüyen, omuzlarındaki yükleri kaldırmakta zorlanan 14-15 yaşlarındaki ağabeylerim döşeğe uzanır uzanmaz uyuyakaldılar. Biz de annemle sarılıp uyuduk. Gece birden yanık yanık öten çilli horozun sesiyle uyanıp gözlerimi açtım. Offf çok sıkışmışım, uyanmasam döşekle birlikte annemi de ıslatmıştım kesin. “Ana ana uyan, beni helaya götür” “ah o koca ninen ah, hep onun işleri bunlar, ne vardı el kadar çocuklara cinli perili masallar anlatıp minicik kalplerine korku dolduracak”. Annemle birlikte helaya gittik, beni kapıda bekledi, çarçabuk işimi bitirdim, elimi yıkayıp annemin eline yapıştım. Yazlık odada serili döşeğimize giderken aniden çatur çutur seslerle, dışarıda ortalığı gündüze çeviren şimşekle birlikte bir sarsıntı başladı. Yere döşenmiş tahtalar ayağımızdan kaydı, ayakta duramaz olduk, yere düştük, sımsıkı sarıldık birbirimize. Bu halde emekleyerek, uyanıp şaşkına dönen ağabeylerimin döşeğine vardık, kenetlendik hepimiz. Neyin nesiydi bu? Gündüz kalbimi enkaza çeviren halam Kara Hatçe, artık avlumuza bile uğramayan amcam Kara Hasanla birlik olup şimdi de evimizi başımıza yıkmaya mı gelmişti yoksa? Annem yavaş yavaş Âyet-el Kürsî okuyor biz de tekrar ediyorduk, dua bitmeden sarsıntı sona ermişti. Annem bunun deprem olduğunu söyledi. Dışarıdan sesler geliyordu, bütün köy ahalisi dışarıya çıkmış, biz de çıkmıştık. Koca avludaki ninemle dedemin ölene kadar yaşadıkları eski evin üst katı yıkılmış, alt katın kalın duvarları kalmıştı. Avlumuzun yanındaki koca meydanda toplanan insanlar macırların yeni evinin de yıkıldığını, Macır Hüseyinle karısını yıkıntıların arasından çıkardıklarını söylüyorlardı. Zaman kavramını yitirmiştim. Tüm bunlar ne kadar sürede oldu ne zaman güneş doğdu anlayamamıştım. Hasta yatağındaki Halam geldi aklımıza, hemen oraya gittik. Hiç bir şeyin farkında olmadan aynı şekilde döşeğinde yatıyordu. Dayım ise yüklükten yere düşen yatakları toplamaya çalışıyordu. Ağabeylerim dayıma yardım etti, halamı döşeğiyle beraber avludaki çardağın altına götürdüler.

Ondan sonra geceleri biz de döşeklerimizi kapıp halamların avludaki çardağın altına seriverdik. Böylece kaç gün kaç gece geçirdik bilmiyorum. O günleri hiç unutmuyorum, hiç ama hiç unutamıyorum. Beni en çok etkileyen bu korkunç sesli, bizi yerden yere vuran deprem dedikleri sarsıntı mıydı yoksa büyük halam Kara Hatçenin elini öptürmeyip arkasını dönmesiyle başıma yıkılan küçük dünyam mıydı? Karar veremiyorum.

Şimdi her deprem olduğunda, her artçı sarsıntıda korkudan çok kalbim ağrıyor, geçmiyor sızısı, kanıyor…


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Sarsıntı... - Sayı 116
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (117):
Türk Musikîsi

Son Eklenen Yorumlardan
 Böylesi bir eser hiç yorum almamış hayret ki hayretttttttt nasıl olur anlamıyorum ....Etkili anlatım... yasemin olgaçay

 Mükemmel bir yazı. Yüreğinize sağlık. ... Beyza Şen

 Herkes bir çok hastalığa iyi gelen mai kibrit-i şerif ten bahsetmiş te nedir nasıl yapılır hiçbir bi... Ömer

 Elinize emeğinize sağlık sayın hocam. Sakın okuma yazınız harika olmuş. Maalesef biz ilk emri OKU ol... Ahmet Güney

 Kökümü arıyorum... Mikail


Marksizm’in, her şeyin cevabını veremediği, “ilk insanı ve tabiatı kim yarattı” sorusuna “bunu ortaya atmakla tabiatı ve insanı yok farz etmiş oluyorsun. Bundan vazgeçersen, bu soruyu sormaktan da vazgeçersin” demesinden(diye karşılık vermesinden) anlaşılmaktadır. Ancak her şeyin cevabını verebilecek bir kriteryuma sahip olan “benim düzenimi kabul et, kurtulursun!” deme hakkına sahiptir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Beşik Miydi Sallanan
Neye Muhtacız?
Elbistan Hüzünleri
Yeniden Soruyoruz: Bir Dergi Ne İşe Yara
Yer Kabuğu İle Birlikte Gönlümüzün De Fa


Ali Erdal - Neye Muhtacız?
Kadir Bayrak - Üretememek
Necip Fazıl Kısakürek - Dünyayı İmar
Bedran Yoldaş - İstenmeyen Fiil: Yar...
Bedran Yoldaş - Eylül
Ekrem Yılmaz - Liyakat - Taşın Altı...
Ekrem Yılmaz - Bahar
Ekrem Yılmaz - Sınırsız Sevgim
Ekrem Yılmaz - Şarkımızdan Dinledik
Ekrem Yılmaz - Gâzi Çınar
Dergi Editörü - Yeniden Soruyoruz: B...
Site Editörü - Asıl Kahramanlık Âfe...
Necdet Uçak - Çalışana Verir Mevlâ...
Necdet Uçak - Tövbe Et
Necdet Uçak - İmân
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Kardelen Dergisi - Dergilere bir darbe ...
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
Kardelen Dergisi - Acıyorum - Çalışmak
Kardelen Dergisi - Gelecek Sayı Konusu
M. Nihat Malkoç - Elbistan Hüzünleri
M. Nihat Malkoç - Yer Kabuğu İle Birli...
Hızır İrfan Önder - Kork İçimdeki Cehenn...
Mehmet Balcı - Kardeş Olalım
Mehmet Balcı - Bozgun
Ahmet Çelebi - Neredesin Ey Merhame...
Hikmet Öztürk - Sorumlu Kim?
Muhsin Hamdi Alkış - Deprem Felâketi: Âye...
Halis Arlıoğlu - Oy Namustur
Ahmet Değirmenci - Ninni
Ahmet Değirmenci - Aşkın Mezarı
Osman Akyol - Çiğ Tanem
Erdem Özçelik - Hepimiz Biraz Issızı...
Remzi Kokargül - Bir Şehrin Gözyaşlar...
Murat Yaramaz - Yanıt
Murat Yaramaz - Kolay Gelsin
Mahmut Topbaşlı - Altı Şubat Gecesi
Mahmut Topbaşlı - Kor Ateşler İçinde
Erkan Karakaya - Ölümüm
Cemal Karsavan - Ya Duygular Öldürür ...
İlkay Coşkun - Türk Kimliği
Özkan Aydoğan - Beşik Miydi Sallanan
İlknur Eskioğlu - Âyet Gâyet Açık
Selahaddin Yıldız - Ha!
Ayşe Yaz - Kafasında Duman Tüte...
Yahya Daban - Sağlam Zemin
İrfan Aydın - Umudumun Gonca Gülle...
İrfan Aydın - Baş Rolde Sen Varsın
Ahmet Cihan Acar - Ölüm
Ahmet Cihan Acar - Hiç
Ahmet Rıfat İlhan - Ses
Mehmet Baş - Çattılar Seni
Hamid Ahmedzade - Çanakkale Şehitlerin...
Emine Öztürk - Sarsıntı
Servane DAĞTUMAS - Azerbaycanlı yazar F...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 11709873
 Bugün : 263
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 581191
 Bugün : 4
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 58
 116. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
Son Güncelleme: 21 Mayıs 2023
Künye | Abonelik | İletişim