Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     661 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Neye Muhtacız?
Ali Erdal

  Sayı: 116 -

Bizim asıl ihtiyacımız ne petrole, ne dövize, ne şuna, ne buna… Yani bizim asıl ihtiyacımız, maddeye değil. 

Bizim ihtiyacımız, sorumluluk ahlâkının kazanılmasına ve bunun istisnasız bütün fertlere benimsetilmesine, kazandırılmasına, sevdirilmesine… Bu ahlâkın, her müessesenin temel prensibi yapılmasına… Daha doğrusu asıl ihtiyacımız, bunu mümkün kılacak imana...

Batılıların çevirdiği bir filmi hatırlıyorum… Bir çocuk köprüden düşüp ölüyor; ilk suçlu olarak, köprünün kenarına, gelen geçenin düşmemesi için korkuluk yapmayan ustayı mahkemeye getiriyorlar. O, “Ben köprüyü bana verilen plâna göre yaptım, plânda korkuluk yoktu” diyor. Plânı çizeni getiriyorlar. O da, “Bu işe ayrılan paraya göre böyle çizmek gerekti” mazeretine sığınıyor. Arkasından diğer sorumlular, başta vali olmak üzere resmî zevat, belediye başkanı, şu, bu derken bunların öğretmenlerine kadar uzanıyor. Ve ana – babaların sorumluluğu söz konusu oluyor… Bir de bakıyorsunuz, bütün şehir halkı hâkim huzuruna çıkarılmış. Niçin, korkuluksuz köprünün tehlikesine işaret etmediniz? Köprünün yapıldığından haberi olmayanlar, hattâ üzerinden hiç geçmemişler bile… Sorumluluk ahlâkının ehemmiyetini ifade etmeliydiniz...

Şimdi… Bir insanın değil, hayvanın bile düşüşünden kendisini mesul tutan ve “köprüden düşen topal keçinin hesabını benden sorarlar” diye taşıdığı sorumluluktan dolayı tir tir titreyen Kahraman’a (ra) gel de hayran olma!..

Her şeyin hesabı sorulur bir gün; amma er, amma geç… Karacaoğlan’ın dediği gibi İğneden ipliğe sorulur bir gün”...

Senesi dolmadan iskambil kâğıtları gibi devrilip savrulan apartmanları yapanlara hesap sorulmayacak mı? Kapanmayan çukurlara düşüp ölen çocuğun hesabı sorulmayacak mı? Şişirme işlerin, yamama yolların hesabı sorulmayacak mı? Bugün değilse yarın, sorumsuzların hesap vermeyeceklerini düşünebilir miyiz; gönlümüz buna razı olabilir mi?

“Kısas kıyamete kalmaz!” Sorumluluk ahlâkı olmayan cemiyetin “kıyameti” kopmuştur.

“Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz” ölçüsünü her kafaya, her kalbe, her müesseseye yerleştirmedikçe “kurtuluş” olamaz.

Susan dile, yazmayan kaleme, dünün muhasebesini ve yarının plânını yapmayan devletliye hesap sorulmasın; olacak şey mi? (Sakarya, 18.01.2011; Türk Kimliği Ağustos 2022)

6 Şubat 2023 Pazartesi gecesi, 11 ilimizde, öncekilerle kıyas edilemeyecek dehşette bir deprem yaşadık. Akabinde bir yandan yaralar sarılırken, bir yandan da her zaman olduğu gibi gittikçe artan bir ivmeyle zemin, malzeme ve yapım hataları gündeme yerleşti. Haliyle kolaycılık ve meseleyi kısa yoldan halletmiş görünme zaafı, yine akla hemen müteahhitleri getirdi ve birkaçının yakasına yapışıldı. “Hesaba çekildiler” diyemiyorum. Tecrübeyle sabit, bir zaman sonra eller gevşeyecek... Bir ironi ile taşı gediğine koymanın zamanı şimdi... “Vuslat, başka bahara kaldı”. Vuslat?.. Helâl süt emmişlerin inşa ettiği "güvenli" bir yapı içinde bir süre halk nefret ve öfkesinden korunmak...

Gerçi herkes bilir ama yine de birkaç gazete haberi ile bu “tecrübeyle sabit” gerçeği, tespit edelim:

04.01.1940, Son Posta:

“Felâketin büyümesine hileli inşaat sebep oldu.”

18.08.1999, Hürriyet:

“Katiller yine çürük inşaat ve vicdansız müteahhitler.”

26.01.2020, Cumhuriyet:

“Türkiye çok deprem yaşadı ama hiç birinden ders çıkarmadı. Kurtulan yurttaşın sözü her şeyi özetledi:

―Binamız çürüktü, belediye biliyordu.”

26.01.2020, Hürriyet:

“Fotoğraf anlatıyor: Yine deprem... Yine inşaatından malzeme çalınan binalar...”

22.12.2020, Sözcü:

“Fay hattı üstüne hastane ve konut....”

03.11.2021, Gazete Sigorta:

“Deprem ayıpları ortaya çıkarıyor”

Evet, deprem ayıpları ortaya çıkarmasına çıkarıyor ama biz mesulleri tam teşhis edemiyor ve müteahhitten yukarıya çıkamıyoruz. Onu da tam hesaba çektiğimizi kimse iddia edemez. Kişileri aşan şartlar olabileceğini düşünemiyoruz. En fazla birkaç şeyin lâfını ediyoruz. Bu sebeple “hesaba çekiliyor” yerine, “yakasına yapışılıyor” dedim. Varsa yoksa müteahhit... Günah keçisi... Yapışılmaya müstahak bir kaç “yakaya” bir miktar hapis... Sonra... Sonrasını deyim ne güzel ifade ediyor: “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.” Deyimdeki “bina”, yapı değil Arapça dilbiliminde başlangıç ve temel... O safha geçilmeden, Hacivat'ın tabiriyle "binaya çıkılmadan" devam edilemiyor. “Bina”yı öğrenemeyenler baştan başlıyor. Zamanla bu söz her konuda mesafe kat edememeyi, yerinde saymayı ifade eden deyim oluyor. Her depremden sonra aynı terane...

Müteahhidi yetiştirenlerin, ona yetki, imkân ve fırsat verenlerin... “Bağış” adı altında onlardan para koparıp hırsızlığa iten mevki sahibi hırsızların, iyi yapınca mükâfaat, kötü yapınca ceza vermesi gereken fert ve kurumların... Bu kurumları meydana getiren sistemin ve bu hale sessiz kalanların, sistemi düzeltmesi gerekenlerin hiç bir suçu yok. Bütün sorumluluk müteahhitte. Halbuki müteahhit, zurnanın son deliği bile değil. Haramı helâli düşünmeyen, hattâ hor görmeyi aydın olmak sayan, liyakatli insan yetiştirmeyen, yetiştiremeyen, “eğitim uzaktan mı olsun, yüz yüze mi olsun”dan başka tasası olmayan eğitim sisteminin hiç bir suçu yok.

Bu depremde depremzedelerin metanetini, yurt içinde ve dışında milletimizin yardımseverliğini, bir can kurtarmak için yapılan fedakârlıkları, yurt dışından gelip vazifeleri bitince ülkelerine dönen yardım ve kurtarma ekiplerini, oradaki Türkler’in çiçeklerle karşılamasını ve milletimize bağlılıklarını, pek çok şeyde olduğu gibi gözyaşları içinde gördük. Kısaca milletimizin destan yazdığını, hem de dünyanın her yerinde yazdığını gördük... Göçükten çıkarılan çocuğun, acıkmadım, bir abla beni doyurdu ve benimle oynadı diyen sözlerinden ve çocukların masum bakışlarından ibretlik dersler aldık. Madencilerin “domuz damını” gördük ve neler mümkünmüş meğer dedik. Kurtardığı çocuğu evlâdı gibi kucaklayıp tozlu yüzünü öpen, gözyaşları ve terleri çocuğunkilerle karışan fedakârlara hayran olduk. En kıymetli şeyini, oyuncaklarını gönderen çocuklar, nikâhını erteleyip yardıma koşan gençler, umre parasını veren ihtiyarlar... Yardım tırları, kilometrelerce uzayan konvoylar... Toprak altında hayatlarını kaybedenlerin bulunan cep telefonlarından, hâlâ ve her şeye rağmen yaşayan iman ve irfanı dinledik. Milletimizin teşkilâtlanma kabiliyetine, ―bildiğimiz ve güvendiğimiz halde― bir kere daha parmak ısırdık. İşini sağlam yapanların nurlu yüzleri ile haramîlerin, hainlerin ve ihmalcilerin menhus suratları arasındaki farkı gördük. Yıkılan binalarla, yıkılmayanları aynı karede seyrettik. Müslümanların ve soydaşlarımızın bağlılıklarını müşahede ettik. Bütün dünyanın milletimize bakışını ve alâkasını, içimizdeki ve dışımızdaki düşmanların kem gözlerini ve niyetlerini farkettik. Değişik kesimlerin, ayrı zaman ve zeminlerde parça parça aldıkları dersleri hep birlikte, aynı anda aldık. Ve... Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz” imanına bağlanmakta bu dersler bir dönüm noktası olur ümidi doğdu içimizde.

Ve gördük ki... “Bizim ihtiyacımız, sorumluluk ahlâkının kazanılmasına ve bunun istisnasız bütün fertlere benimsetilmesine, kazandırılmasına, sevdirilmesine… Bu ahlâkın, her müessesenin temel prensibi yapılmasına… Daha doğrusu asıl ihtiyacımız, bunu mümkün kılacak imana” demekte, yerden göğe kadar haklıymışız.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Kırk... - Sayı 121
Kırk gün bir ölüyü bekley... - Sayı 121
Sıradan bir filme bu alâk... - Sayı 121
Anonim eserlerin kıymeti... - Sayı 121
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (122):
Tarih boyunca izlediği politikalar, güncel meselelerde takındığı tavır çerçevesinde, doğu medeniyetinin aslî unsurlarından İran'a bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 sağlık dileklerimizle, hürmetle...... naci eroğlu

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu


*Eskiden Allah için verilen selam, artık “rüşvet deyü” veriliyor.
*İnsanlığın ölçüsü olan selamlaşmak, kaybolalı beri, çevrede insan görmek zorlaştı.
Kardelen-Gazete: Sayı 3, 1989
Bizim olmayan gemide kaptan olmak
Kırk gün bir ölüyü bekleyeceksin
Anlam peşinde
Seni düşünürüm
Sıradan bir filme bu alâka niçin?


Ali Erdal - Anonim eserlerin kıy...
Ali Erdal - Sıradan bir filme bu...
Ali Erdal - Kırk gün bir ölüyü b...
Ali Erdal - Kırk
Necip Fazıl Kısakürek - Kıraat kitabı
Ekrem Yılmaz - Derinlik
Ekrem Yılmaz - Yapamıyorsan hayal e...
Ekrem Yılmaz - Kürtlerin PKK ile im...
Dergi Editörü - Çare
Site Editörü - Anlam peşinde
Necdet Uçak - Niye döktün gözyaşım...
Necdet Uçak - Olacak
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Malazgirtin aslanlar...
M. Nihat Malkoç - Anadolu Türk masalla...
Ayhan Aslan - Yamyam
Mehmet Balcı - Şimdi
Mehmet Balcı - Dönemem
Ahmet Çelebi - Gazzeli çocuğa
Halis Arlıoğlu - Parlamenter sistem v...
Halis Arlıoğlu - İçimde bir yara var
Murat Yaramaz - Artık yeter
Murat Yaramaz - Masal
Mevlüt Yavuz - Sanma ha!
Cemal Karsavan - Seni düşünürüm
Heybet Akdoğan - Gülsema
Emine Öztürk - Hapis
Zekeriya Yılmaz - Bıraktın
Mehmet Ali Metin - Doğu ve Batı’nın hik...
Yaşar Akyay - Bizim olmayan gemide...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14245042
 Bugün : 375
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 623233
 Bugün : 10
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 111
 121. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim