Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     5928 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Melezleme: ?Hurufat ?ehresinde A?lamayy ve Bir Bilici gibi ?yk? Yazmayy Kafka?dan ??rendim? Demek
Sinan Ayhan

  Sayı: 57 - Temmuz / Eylül 2007

KafkaKurgu, bir dildir; “kurmaca”yla tat alan bir dil… Bir olayı anlatmaya başladığınızda bir dil kurmaya başladınız demektir; o zaman olayı nasıl söylediğiniz, söze döktüğünüz öne çıkar; olayı anlatmanızın nedeni varoluş nedenini bir bedahet ölçüsünde bilmek gibi tüm hikâyenin sonu geldiğinde anlaşılacaktır, dolayısıyla “anlatmak”, kurguya, yani üslûba doğru tekâmül eden, “çok-eklemli” bir fiildir. Üslûp kuvveti çünkü, kurmaca dilin içinde saklı bir cevherdir…
“Acayip bir hayvanım var, yarı kedi, yarı kuzu. Öbür eşyalarla babamdan miras kaldı. Ama gelişip seğrilmesi benim zamanımda oldu. Eskiden kediden çok kuzuya benziyordu, şimdi her ikisini de eşit ölçüde andırıyor…”
Kafka Kalıtı-1, “Melezleme” adlı öyküsünden…
Bir metin, böyle tuhaf ve sırlı cümle dökümlerinden ses, doku, iz ve görüntüler alarak farklı bir dil kuşamına doğru ilerliyorsa; orada bir tufan dilinin hükümranlık kuracığı aşikârdır…
Söz ve üslûp, kişiye ait bir keyfiyettir, yani o kişinin muhakeme, sezgi ve idrâk kimliği… Kafka işte, böyle sıra-dışı bir idrâkin “söz-yontucusu” olmuştur; onun cümleleri, bildik-görünür dünya içinde bilinmedik bir görünürlüğün kimliğidir; genetik kodları anlamın kolay anlatılabilir ve kolay anlatılamaz bileşenlerinden oluşan melez bir kimliktir… Kafka baştan ayağa üslûptur ve üslûbuyla köşe bucak sıradanı öteler…
Sartre,  Dostoyevski’nin dil-kimliğini kurcalarken benzer bir tavır içinde; Dostoyevski’nin Ölüler Evinden Anılar kitabındaki “kalın, yağlı urgan”, “köpek kürkünden ayakkabı”, kasvet, pus, kir ve benzeri kelime ve durum seçimlerinin özellikli bir ifade giyimi olduğunu tarif eder… Mesele kelime ve durum seçimi olduğunda bizim Kafka üzerinde tahlilimizin dil çözümlemesi de aynı miras üzerinden kavram çatısını kurar…
“Pencere pervazında güneş altında kıvrılıp mırmıra başlıyor, çayır çimende ise çılgıncasına koşup duruyor; öyle ki, yakalayabilene aşk olsun! Kediden kaçıyor, kuzu gördü mü de saldırmaya kalkıyor. Mehtaplı gecelerde çatıların yağmur oluklarında gezsin, can atıyor. Miyavlayamıyor ve farelerden tiksinti duyuyor. Tavuk kümesinin başında pusuya yatıp saatlerce bekliyor; gelgelelim, önüne çıkan fırsatlardan yararlanarak hakladığı bir tavuk da olmadı şimdiye kadar.”
Kafka Kalıtı-2, “Melezleme” adlı öyküsünden…
Gırtlak ne kadar düğüm taşır; insan kendi ölüsünü taşıyabilirse sırtında o düğümlük olay kadar gırtlak çeşitli boy ve ebatta düğüm taşır… Çehov’un kıssadan hisse bir öyküsünde anlattığı gırtlağına patates kaçmış tenorun başına gelenler ve ses kabiliyeti nasıl gırtlağa kaçmış patatese bağlanıyorsa, Kafka’nın kelimelerinde hissedilen “içine ağlama pozu” durumu da benzer bir ilişkide ifade edilebilir; ama gerçekte en acıklı hikâye insanın bilinmezlik ve anlatılmazlık karşısındaki varoluş durumudur; insan anlatamadığını daha önceden yaşamış olur, insan kendisi var oluşun üzerine düşen bir kalem gibidir ve bir türlü yazılanlardan ayıklanamaz; gırtlağı paralayan düğüm yükü de bu bulmacamsı yumaktan gelir… Yoksa “patates” unsurunun göze batmak” fiilinden başka bir hükmü yoktur.
Üslup işte bu yumağın her insanda ortak olan anlamı, fakat farklı olan kurgusu bakımından, bir insan için olağanüstü yaşanmış olanı ortaya koymada başat bir kanıt olma rolünü üstlenir.
“Kucağımda ne korku biliyor hayvan, ne onu bunu izleme hevesine kapılıyor. İyice bana sokulup, her yerdekinden rahat hissediyor kendini. Onu bakıp büyütmüş aileye bağlı. Bu da sanırım olağanüstü bir sadakat değil, dünyada dünürlük yoluyla sayısız akrabaları bulunmasına karşın, kan yoluyla belki tek akrabası olmayan, dolayısıyla bizim yanımızda kavuştuğu sevecenliğe kutsal gözüyle bakan bir hayvanın şaşmaz içgüdüsü.”
Kafka Kalıt-3, “Melezleme” adlı öyküsünden
Üslûp olarak yalnız bırakılmak, dünyanın en yüklü yalnızlıklarındandır… Üslup olarak kimseye benzemek gerekmez; Üslûptan anlamak da, üslup sahibinin yanında olmaktır. Kimseden tenekeye altın demesi beklenemez elbette; ama altına da kimsenin ışıltıları sebebiyle “gözüme toz kaçtı” tavrıyla yaklaşması affedilemez. Bir cevher sahibiyseniz hassas olursunuz, hassaslığınız sizin batıllara karşı bağışıklık sisteminizdir. Hassas bir bünye altına teneke denilmesi kırılmaz, onu kıran yalnız “nerdesin ey okuyucu” dedirtecek kadar ona sırt dönen bir tavır içinde yalnız bırakılması olur. O hem olağandan, hem “olağan -olmayan”dan tenler taşıyan münzevi bir melezdir; karakteri daha büyüktür ve baş-edilemeyenle baş eder, çünkü baş edilmeze karşı elinde kurmaca dil vardır; ama yazarak saklanmaktan başka bir çaresi de yoktur.
Üslûp, “odunla kemanı birbirinden ayırt eder”… Üslûp, çağlar ve kentler kuran bir büyüdür… İngilizler, “Şekspir”in miras yedisidir”; almanlar bir “Faust” devletidir; fransızlarsa gal horozunun tefsircisi sayılır…
Üslup, bir meydan okumadır…
“Bir gün, herkesin başına gelebileceği gibi, işlerim buna bağlı her şey ters gitmiş, bir çıkar yol bulamaz olmuştum; neyim varsa elimden çıkıp gitmesine aldırmamak istiyor ve böyle bir ruh durumu içinde evde, kucağımda hayvan, salıncaklı sandalyede oturuyordum ki, nasılsa bir ara gözüm ona ilişti; baktım, hayvanın o kocaman bıyıklarından yere yaşlar damlıyor. -Benim mi, yoksa onun gözyaşları mıydı acaba?- Kuzu ruhlu bu kedide bir de insan duyguları mı vardı ne? Babamdan bana çok bir şey kalmadı, ama bu kalıta da diyecek yok doğrusu.”


Kafka Kalıtı-4, “Melezleme” adlı öyküsünden… 


Kişilik bölünür bölünmesine; herkesin yüklendiği bir “suç ve ceza” vardır; bir tek üslubu olanda bölünen kişiliğin kalemi iyi durur; hiç yazmamış olsa bile onun adı “yazar”dır. Başka bir kanıt, başka bir kalıt arama; üslubun soluğuna düşen görüntülerde yol alır.


“Bazen sıçrayıp yanımdaki koltuğa çıkıyor, ön ayaklarını omuzlarıma dayayıp ağzını kulağıma yaklaştırıyor, bana bir şeyler söylüyor sanki. Ve gerçekten öne doğru eğiliyor ardından, sözlerimin üzerimdeki etkisini gözlemek ister gibi yüzüme bakıyor. Hatırı hoş olsun diye söylediklerini anlamışım gibi yapıyor, başımı sallıyorum. Bunun üzerine sıçrayıp yere atlıyor, orası senin burası benim hoplayıp zıplayarak dolaşmaya başlıyor. Belki bu hayvan için kasabın bıçağı bir kurtuluş sayılırdı; ama bir miras işte, böyle bir kurtuluşu ondan esirgemek zorundayım.”
Kafka Kalıtı-5, “Melezleme” adlı öyküsünden…


Bir deney bu, daha kalıtsal bir durum değil yani… Üslûp diye kasabın bıçağını alıyorum elime, hiçbir şey kurtulmuyor… Dolayısıyla melezleme usulleri açısından her şey anlaşılana kadar, beklememiz gerekiyor… Beklememiz gerekiyor…


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Kalem, O Kalemdir... - Sayı 114
Oluşmuş ve Oluşmamış Âzâl... - Sayı 114
Hakikatin Önsezisinden Ye... - Sayı 113
Liyakatin Kökleri ve Köke... - Sayı 112
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (126):
Vekâlet Savaşları...

Son Eklenen Yorumlardan
 test"... test

 Elinize sağlık.Okuyup anlayanı, ibret alanı çok olsun, inşallah.Çok selâm ve hürmetlerimle...Sağlık ... Naci Eroğlu

 Elinize sağlık. Okuyup anlayanı çok olsun inşallah.Allah, milletimizi bu ve benzeri belalardan ebed... Naci Eroğlu

 Gülizar annenin mekanı cennet olsun inşaallah. Ufukta kavuşmak ta var. Metanet ve sabır dilerim. Ka... AYHAN ASLAN

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun


Cinayet, hırsızlık, fuhuş, içki, kumar ve uyuşturucu karışımından ibaret düzeni ambalajlayıp medeniyetin ta kendisi diye yutturmak isteyen “tek dişi kalmış canavar”a karşı hani, “iman dolu göğsümüz” vardı?
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Temmuzda yaşamak zemheriyi
Çocuk, sevginin ürünü...
Filistindeki çocuklar
Çocuk olmak
CHP’nin bu millete yaptığı zulümler Cell
CHP’nin bu millete yaptığı zulümler Cell
Bin Karınca Duası


Ali Erdal - Büyük depremin öncül...
Ali Erdal - Yolculuk
Kadir Bayrak - Çocuk toprak gibidir
Necip Fazıl Kısakürek - Necip Fazıl’dan çocu...
Ekrem Yılmaz - İçimizdeki çocuk ölm...
Ekrem Yılmaz - Çocuk
Ekrem Yılmaz - Sınırlar ötesinde
Dergi Editörü - Annesi gül koklasa a...
Site Editörü - Çocuklar bizim gelec...
Necdet Uçak - Ahlâk bozuldu
Necdet Uçak - Ali ile Barbaros
Kardelen Dergisi - Kardelen’den haberle...
Kardelen Dergisi - Hâlâ ve her şeye rağ...
M. Nihat Malkoç - Filistindeki çocukla...
M. Nihat Malkoç - Çocuk olmak
Hızır İrfan Önder - Gurbetin ocağı harlı...
Zaimoğlu - Vasıtasız erdirici
Halit Özdüzen - Yozlaşan toplumlar
Mehmet Balcı - Yardımseverlik
Mehmet Balcı - Sitem
Ahmet Çelebi - Anladım
Kubilay Ertekin - Senirkent Faciası ha...
Halis Arlıoğlu - CHP’nin bu millete y...
Ahmet Değirmenci - Yangından artakalan
Ahmet Değirmenci - Özür
Ahmet Değirmenci - Otuz yıl
Murat Yaramaz - Özür
Murat Yaramaz - Kirli
Gözlemci - Hadiselere bakış
Cahit Ay - Muhasebe
Cahit Ay - Anlaşma teklifi
Cemal Karsavan - Ve çamaşır ipinde sa...
Heybet Akdoğan - Sekülerizm ve İslâm
Osman Akçay - Çocuklar oynasın
Bekir Oğuzbaşaran - Nev gazel
Yaşar Akyay - Çocuk, sevginin ürün...
İbrahim Durmaz - Çocuk ve kuş
İbrahim Durmaz - Çocuğum
Saltuk Buğra Bıçak - Temmuzda yaşamak zem...
Mustafa Kozlu - Gül kokusu
Esra Çakan - Zaman diriyken kıyme...
Uğur Utkan - Satuk Buğra Han efsa...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15896820
 Bugün : 2613
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 669346
 Bugün : 93
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 199
 125. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim