Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4814 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

VİZÖR AKRABALIĞI
Sinan Ayhan

  Sayı: 40 -

"Yazın matematik gibi, söylensel düşünce için çok önemli olan varlık ile var-olmayan arasındaki antitezde bir gediktir... Hamlet ve Falstaff'ın ne varolduklarını ne de olmadıklarını söyleyebiliriz"
Northrop FRYE

Belki bir cambazhanede olmayacak şeylerden biridir dil. Dilin üstünde tüy bitmez mecaz olmasa Bir şey anlatmak sözcüğün ufkunu genişletir; fırtınaya kas, bir yük gemisine ruh verir...

Saksı dendiğinde ne anlatır örneğin... Çiçek? Yeryüzü? Gökyüzü? Ayna?.. En uzak görüntüdür ayna, önce cümle içinde saksı telaffuz edildiği vakit... Yeryüzünün derisindeki gözenekten çıkartır başını çiçek... Kendine güzel kokulu bir gök seçer sonra, yalnız arıların dilinden anladığı bir çekim fanusu yani...

Saksı bir işarettir çiçeğe, dekor içinde bir işaret; çiçek, "çiçek" sözcüğünün kavram olarak, ruh vatanından muhacir olmasının getirdiği çekimle temsili bir şahsiyete dönüşür, kendini bir "imaj-kliğin" içinde bulur, ona örneğin kasvetli Uzun ömürlü, kopartılmış bir çiçektir aslında, her saksı çiçeği ve çiçeğin aynası da günü gelince solmaktır tabi.

Sözcükler arası yakınlıklar ve uzaklıkların, tonlamaların nasıl iç yakıcı bir sanat dili çattığına şehit olabilmenin yolu çözümleme yapmaktan geçer... Çözümleme zihinde kendiliğinden olan bir şeydir. Bu tür bir sözcük simyasını keşfetmek içinse yan yana gelen "tasarı-idea"ların nasıl bir doğa oluşturduğuna dikkat etmeli...

Örnek:
"Bir zerreciğim ki, Arş'a gebeyim, Dev sancılarımın budur kaynağı!"
"Atıyor sızıların, çıplak duvarda nabzı,"
"Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri"
Sadece, beyni zonk zonk sızlayanlardan biri"

Sancı, sızı ve zonklama gibi kelimelerle azap, kader ve acı gibi kelimeler arasında bir kan bağı kurulabilir mi... Hangisi hangisinde bir yankı, bir izdüşüm, bir beden dili bulur...
"Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan, Kime ne, aşılmaz duvar bendedir."
"Ne vakit karanlık kaplarsa yeri, Başlar çocukların büyük kaderi;"
"Ne acı kaybetmek için sahiplik! Ölümlüyü sevmek, ne korkulu iş!.."

Not : Burada sancı azapla, sızı keder'le, zonklama acıyla ilişkilendirilmiştir. Bu ikillilerin "anlam-kombinasyonları" birbirlerine benzer veya birbirlerine yakın bulunmuştur. Ve ortaya bir "literal" matris çıkmıştır.

Yukarıdaki kurgu-şemaya göre önceki sözcük gruplarına bakıldıktan sonra, "sitem-yalnızlık", "karanlık", "ölümlü-korkulu" gibi sözcüklere taradıkları kavram örgüsü bakımından daha anlamlı nazarlar atmalıdır... Kimsenin hatırına gelmeyecek bir hikâye bulmaktan çok, bir üslubu olmak daha üstün bir şahsiyet belirtisidir. Üslup, ancak sözcüklerin kurduğu gizil anatomide varlık sayfasını aralar... Sözcük anatomisi, bir metinin künhündeki "kadraj-sözcük"lerin dağılımıdır... Ve bizce bunların hepsi, çok taraflı birer göstergedir... Dünya üzerinde belki en zor çıkarılan harita insanın gen haritası değil, bir metnin içindeki gösterge haritasıdır...

Sözcük, bazen bir girinti-çıkıntı, bazen de desendir. Cümle, zamana vurulan damga, bazen de beti-benzi atmış bir karalamadır... Bir metnin dili vardır ve bu dil bir kurmacak, mecaz olarak bir iskelet taşır yapısında. Alt-dil, üst dil; yan-dil, ön-dil, arka-dil; yabancı-dil. Ana dil, çeviri dili; anlatım dili, türemiş-dil, evrimle-dili; ateş dili, su dili, hava dili; kuş dili, eşya dili vs... hepsi üstümüzde erimiş görüntü gibidir; olgudur. Olgular dizisidir, eşyayla olan izafiyeti mühürler ve onu kurgulanmış bir doğada asrın ruhuna iade eder...

Çözümleme, kavrayış, zihniyet dil cambazlığını başkalaştıran kavramlar...

"Yolculuk için bir kefen diktim kendime Etobur güneşin karşısında"

Bunu söyleyen Dylan Thomas'tır ve söyleyicisi olduğu dünya kadar da şairdir, geçmişin sesi hafızasına karalar çalmıştır, eşya sündürülmüş bir acıdır ona göre, bu yüzden o da, hem acı çeker, hem acı çektirir... Çünkü Dylan Thomas ölümü getiren bir dizedir. Dylan Thomas'ta "güneşin etobuzluğu" bir kısaltma sayılır... Bir simge...
Benzer bir simge kullanımı Robert Bresson'da vardır. Bresson yönetmendir, lâkin belki şairden türemiştir... Onun "Vizör"ünden seyredilen dünya da bir simgedir... Görünen çerçeveye bir sandalye almışsa, görünmeyen çerçeveden o sandalyeye hayaletler bekliyor demektir. Onun dünyasında sandalhye, "sanki-sandalye"dir
Sanat simgesiz yapamaz.

Çözümlemeyi, kavrayışı ve zihniyeti insan doğasında hem derin, hem nahif yapan şey, simgelerin dökümünü çıkarmaktır. Simge, kemikleşmiş göstergedir. Döküm, hikâyenin seyrini görmemizi sağlar. Bu seyrin tespiti sayesinde teorilerimiz olur. Teorilerle sistem çatarız, sistemlerle hayata bakarız...

Thomas'ın veya Bresson'un duyularımıza attığı çentik bu "zincirleme-bakış"a etki ettiği için örneğidir... Bir söz, bir güneş-akrabalığı veya bir "vizör-akrabalığı" izinizi acıtıyorsa zaten siz cevherinize uygun metinleri, görüntüleri gördüğünüz an tanır ve onun peşinden gidersiniz... Dünyayı her tür varoluş düzeyinde anatominize veya üslubunuza dahil edebilmek için...

Bütün bunlar; bütün bu çözümleme, kavrama, bir zihniyet oluşturma denklemleri yani, sizin zevkinizi gösterir ve bizce her zevk tartışılmaya değerdir... Yeter ki zevk sahibi olmaktan, kendini bir sanat eseri gibi tasarlamaktan geri durmayalım. Babadan oğla geçen tiplemelerden çok, eşyayı ve hadiseleri okumayı bilen bir ruh aristokratı olalım...


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Kalem, O Kalemdir... - Sayı 114
Oluşmuş ve Oluşmamış Âzâl... - Sayı 114
Hakikatin Önsezisinden Ye... - Sayı 113
Liyakatin Kökleri ve Köke... - Sayı 112
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Batı’nın Pompei’sinin günlerini andırmasının sebepleri Osmanlı Devleti’ni çökerten “metal yorgunluğu”nun ilk safhası değil midir?
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14591582
 Bugün : 2123
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630798
 Bugün : 445
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim