Edep Kürsü Nizam Sayı:
59 - Ocak / Mart 2008
(Bu bölümdeki imzasız yazılar, İman ve İslâm Atlası’ndan alınmaktadır) (Edep bahsi bitiyor)
FAKR VE GINA
İslâm'da fakr (fukaralık) ve gına (zenginlik) tarifi: Fakr, paranın insana hâkim olması; gına da, insanın paraya… Milyonlara sahip olup da parasının tahakkümü altında yaşayan, hakikatte fakir, meteliği olmasa da kanaatin tükenmez hazinesinde ömür süren de zengin… Bazı Müslüman zenginlere şöyle hitap edilebilir: “Siz bu davaya can ve gönülden yardım edemezsiniz! Şahsen ve fikren bu yardımı istersiniz ama paranız müsaade etmez!”
İSRAF
İsraf, meşrû sahalarda olması şartiyle mübalâğalı harcamak değil, en kısıtlı çapta da olsa, günaha, kötüye, boşa ve hiçe kıymet saçmaktır. Gece yatağında uyuklarken, banyoda iyi kapayamadığı musluğunun su damlalarından çıkan sesi veya kötü yola giderken taksiye verdiği parayı insan, israf mevzuu içinde bilmelidir de, İlâhi nimete senâ mahiyetinde en değerli ev eşyasını, yahut tıklım tıklım dolu bir gardrop malzemesini böyle görmemeli… En nâdide yemekleri yiyen israfta değildir de, onlardan bir kırıntıyı çöplüğe döken veya karnı doyduktan sonra atıştırmakta devam eden, israftadır.
MESELELER
Bir erkeğin, mahremi olmayan bir kadınla, kimsenin görmeyeceği şekilde bir yere kapanması günâhtır.
Bekâr ve kimsesiz bir erkek, ev hizmetleri için mahremi olmayan bir kadını hizmetçi olarak tutamaz.
Kadın sesinden lezzet almak ve hele kadına yüksek sesle Kur'ân okutup dinlemek haramdır. Sevap zarfı içinde günâh…
Hanefi mezhebine göre abdesti bozmasa da kadınla tokalaşmak uygunsuzdur.
Bazı mahrem tarafları açık bir kadına ilk bakışta günâh olmasa da bu bakışta devam ve israr etmemek ve gözünü çekmek şarttır.
Nazar edebinin başlıca vasıtası olan gözü, kadından başlayarak, bütün günâh sahalarından sakındırmak lâzımdır. Gözü, iştihayla, tecessüsle, dik dik ve sert sert, hiçbir yere mıhlamamak, saplamamak ve çok yerde çok şeyi görmemezlikten gelmek lâzımdır. Harama onu suçlandırmak bahanesiyle de olsa bakmakta israr etmek, ayrı bir haram…
Halkın “göze yasak mı var?” sözünü “evet, en büyük ve ince yasak gözedir!” diye karşılamalı…
Saadet devresinde olmayan ve sonradan, belki de güzel bir bid'at halinde çıkarılan ihtiram ifadesi el öpme, anne, baba ve büyüklere tatbiki caiz fiil olsa da, mübalâğadan son derece kaçınılması ve bilhassa alafrangalıktan uzak tutulması gerekli bir iş… Anne ve büyük anneden ve onların yerinde yaşlılardan başka hiçbir kadının eli öpülmez.
Nüfuz ve iktidar sahiplerinin ellerini riyâkarca öpmeye davranmak da çirkinlerin çirkini…
TASVİR
Derin ve gerçek müminde dış görünüş ve iç delâletler birkaç madde içinde tariflendirilebilir. Daima mutlu ve gülümsemeli bir yüz…
Giyim ve kılıkta temizlik, sadelik ve mübalâğa ve göze çarpma gayretinden çekinici ve şöhret arayıcılığından uzak kalıcı bir üslûp… Muhatabını dikkatle dinlemek, sözünü ağzına tıkamamak, “mânâsız sualin lüzumsuz cevabını vermemek” ve “dır-tır!”lardan, nefsanî hüküm kesmelerden uzaklık…
Ne ölü tavır, ne dizginsiz heyecan… Galip sukûtîlik ve mağlup lâfazanlık…
Boyuna esnemek, gerinmek, kahkaha atmak, oburca yiyip içmek, açgözlülük olmasın diye tabakta yemek bırakmak, sünnete uygunluk zanniyle tabakları yalarcasına sıyırmak, oturduğu yerde yayılmak, göz ve kulak zabıtasına aldırmamak, nefsanî tezahürlere yabancılık…
Hulâsa, derin ve gerçek müminde iş delâletleri gösteren tam bir temkin, vekar, teenni ve zarafet tavrı, (estetik) kaygısı… “Hristiyan bir bâtılı güzelleştirmeye bakarken, ben, aslında en büyük doğru ve güzeli nasıl çirkinleştirebilirim!” şuuru ve bu şuurun her türlü dış ifade biçimi…
|