TÜRBANA SERBESTLİK GELİR Mİ? Hasan Tülüceoğlu Sayı:
62 - Ocak / Mart 2010
Sözü uzatmadan söylemek gerekirse YÖK'ün son düzenlemelerine rağmen bu sorunun cevabı 'evet' olur demek kolay görünmüyor. Zira Tanzimat zihniyeti ile dinî ve geleneksel toplumsal değerleri muhafaza etme gayretindeki dindar kesimin batı kültürüne yaklaşımı, edinip edinmeme, edinmenin derece ve nasıllığı gibi hususlarda birbirleriyle bir uzlaşısı; dinî ve geleneksel değerlerin batı kültürü karşısında bir yerli yerindeliğe oturması söz konusu olmadan bu ülkede başörtüsü (türban) sorunu çözülmeyecektir.
Mesele, bilim ve teknik yolla güçlenen batı ve bu gücün dünyaya sunduğu modern hayatla, İslâm dininin öngördüğü hayat tarzı ve bu öngörüyle yüzyıllar boyu sahip olduğumuz geleneksel toplum yapımızın dinî değerler tabanında çatışması ve bu çatışmayı çözümlemede ortaya konan yaklaşımların kabul görürlüklerinin bir türlü yerli yerine oturmayışıdır.
Osmanlılar Avrupa'ya karşı geridenliklerini öncelikle askerî alanda çözmeye çalıştılar. III. Selim'le askerî alanda geniş bir yenileşme hareketi başlattık. İlk Osmanlıların zannettiği gibi sorun sadece askerî değildi. Dinî, sosyal, kültürel hattâ ekonomik boyutlu üç yüzyıldır hâlâ çözemediğimiz büyük bir sorundu.
II. Mahmut yenileşmenin de biraz ötesinde batılılaşma anlamında devlet kademelerinde görsel bazı değişiklikler yaptı. Bu yetmedi aşırı Avrupa hayranlığı Osmanlı entelijansiyasında Tanzimat'ı doğurdu. Bu yaklaşımın sevmediği ve hep eleştirdiği II. Abdulhamit, Tanzimat yaklaşımını toplum zeminine yayacak Anadolu'ya kadar yayılan yeni okullar açarak batı eğitim sistemini ülkeye getirdi.
Geleneksel eğitimden farklı batı eğitim sistemiyle eğitim veren bu okullara dindar Anadolu insanı uzun süre sıcak bakmadı. Temel eğitim dışında yüksek öğrenime çocuğunu göndermedi. Kız çocukları batı eğitim sistemli bu okullara temel eğitim için bile uzun yıllar hiç gönderilmeyecekti.
Meşhur sosyologumuz Ziya Gökalp'in babasının onun eğitimi için “okursa dinsiz okumazsa eşek olur” sözü dinî değerlere hassas Anadolu insanının o günlerdeki düşünce ve endişelerini çok güzel ifade etmektedir. Bu endişelere rağmen başka alternatif çözüm olmayınca dindar Anadolu halkı erkek çocuklarını yüksek öğrenime göndermeye başladı.
Cumhuriyet dönemiyle çekildiğimiz Anadolu'da büyüyen şehirleşme kız çocuklarının da yüksek öğrenime gitmesi gerektiği gerçeğini dindar Anadolu insanına gösterdi. Yetmişli yıllara doğru gelindiğinde amfilerde ve üniversite koridorlarında dinî inancı gereği örtünen başörtülü öğrenciler görünmeye başladı. Dinî hassasiyetin göstergesi erkeklerde sakal bırakmaktı.
Tanzimat yaklaşımının devamı olan Cumhuriyet dönemi öncüleri, öncelikle görsellikte batılılaşmayı hedeflediklerinden çağdışılık olarak gördükleri kıyafetlere kendi açılarından haklı olarak tahammül edemezlerdi. Sakal başörtüsü gibi farz olan bir zorunluluk değildi. Düğüm dindar kız öğrencilerin dini emre mi yoksa seküler emre mi uymaları gerektiğinde düğümlendi. Özal gibi muhafazakâr bir liderin hükümette bulunduğu seksenli yıllarda başlayan başörtüsü yasağı hâlâ güncelliğini koruyor. Yüzlerce yüksek eğitim görmek isteyen genç kızı ve ailelerini engellemeye ve zor durumda bırakmaya devam ediyor.
Cumhuriyet yönetiminin tabu sınırına giren bu yasağı çözmek için adım atan AK parti hükümeti bilindiği gibi büyük bir kapatılma badiresi atlattı.
Son günlerde CHP ve AKP'nin sorunun çözümü için olumlu yaklaşımlarının da sonuçsuz kalacağı kanaatindeyim.
Başta söylendiği gibi sorun geniş tabanlı dinî, sosyal ve kültürel bir sorun olduğu için çözümü de bu geniş tabandaki sorunların çözümlenmesinde yatıyor. Cumhuriyet bekçileri başta üniversite olmak üzere devlet kademelerinin batılılaşmaya aykırı görülen dinî görselliğe girmesini istemiyor. II. Mahmut'un devlet kademelerinde Avrupaî görsellik istediği gibi.
|