Yer ve gök yasaları: "Müslümanlık değerleri" üzerinde birleşmek Sinan Ayhan Sayı:
72 - Nisan / Haziran 2012
Kudret
Ne ki bizdedir, bizdir… Kudretin cüzü bizdedir… Göz, bir bakıma zamanın hazine sandığı… Görüntüler ondadır; anıların içtiği akisler ondadır; çark, dişli, pergel ayaklarından kaçan keskin bakış, ondadır… Aynaya bakacak yüzü olmayansa, soyguncu gibi… Çünkü aynaya bakamamak, aynanın derisini soymuş olmakla bir olsa gerek… Bir şeye bakamadın mı, onu kendi cevherinden çalmış, başka bir kimliğe mahkûm etmiş olursun… Oysa her şey, yer ve gök ölçüsünde, yerli yerinde gerek…
Yerli yerindeliği bulamayan, hazine sandığı zaman, işgal altındadır; gözü olmayan yüz, işgal altındadır; yüzü olmayan kafa işgal altındadır, eşkali çıkarılamaz… İşgal altındaki azalarla vücut bir şey yapamaz… Ama hayat, bir şeyler yapabilme kudretidir…
Toprağı eşmek, bir binayı temellendirebilir; taşı yerinden oynatmak, aklın ötesine yürüyebilen bir duvarı inşa edebilir; toza, kirece, harca karışmak bir mimari mayalandırabilir… Kudretin mayasında biz göz gibiyiz; bizle görünür olur şeyler ve görür yine bizle, bizi bizde eşyalar; biz eşyada cana benzeriz… Ne ki bizdendir, dünya ölçüsünde, bizden gelip bize gidecektir…
Özgürlük
Kudret, bir kabiliyete işaret eder; iş ve işler yapabilme halidir… Her iş üzerine sayılabilen yapabilme hali, kişiyi daha fazla özgür kılan hal demektir…
Özgürlük, herkes içindir ve herkes için hayatın her katında mevcut olmalıdır… Yoksa özgürlük, hayatın her yerinde nefsine dönük olma, istediğini yapabilme iznini almış olma anlamında değildir…
Bir şey yapabilme kabiliyetinde olan kişi, özgür olmanın ilk basamağındadır… Makul olanı sistemleştirip, selim akıl ürünü her şeyi ihtiyaç duyulduğunda yapabilen kişi, özgürlükte mesafe kat etmiş demektir… Özgürlük sanıldığından öte, başıboşluğa varan bir serbestlik hali değil; çevreye, mekâna, zamana ve zaman ve mekândaki her türlü anlama, kişinin selim kabiliyeti ölçüsünde, şekil ve düzen verme halidir…
Hayatın her Katında Müslüman Olmak
Hayatın her katında özgür olan insan; hayatın her katında Müslüman olabilirse elindeki kudret ve kabiliyetler de o zaman, sahih olur…
Hayatın bazı katlarında “kapitalist”, bazı katlarında “komünist”; bazılarında “diktatör”, bazılarında “demokrat”; bazılarında “liberal”, bazılarında “sosyalist” olunamaz; bunlar tek başlarına, yalın halleriyle de hayatın her katına hitap edecek çapta değillerdir…
Hayatın her katında, her derecesinde, her makamında ve dahi her ekleminde, dokusunda, her hücresinde Müslüman olunur, Müslüman kalınır, ceht buysa anlamlıdır…
Müslümanlıktan başka her şey imajdır…
Müslümanlık Değerleri üzerinde Birleşmek
İmajları geride bırakabilen insanoğlu, “eşya ve hadiselere tesir” anlamında “yeryüzü halifesi” olmaya doğru yürür; bu tesirler imajlaştırılamayan değerlerdir…
Müslüman'a yakışan yer ve gök yasası, cemaatler ve topluluklar ötesi bir hal üzere, “Müslümanlık değerleri” üzerinde birleşmektir…
Biat
Savaş, Hak ile batıl arasındadır… “Hak gelince, batıl zail olmuştur…”
Savaş, bizim için bulunduğumuz zaman ve mekândan başlar… Hayatın her katında devam eder… Bize ayrılan zaman ve mekân, Hak ve batıl için bir savaş alanıdır… Biat, Hak ve batıl arasındaki savaşın ortasında, bize ayrılan zamandan ve mekândan başlar…
Hak'a biat, her şart ve halükârda bulunulan zaman ve bulunan mekân üzerinden, Müslümanlık değerlerine biat etmek demektir… Yer ve gök, bu güzel, helal noktada birleşir…
|