Yer ve Gök Yasaları: Seyir Hali veya Özgürlüğe Kaçış Sinan Ayhan Sayı:
74 - Ekim / Aralık 2012
…
Bir seyir halindeyim, seyredenlerle ve seyredilenlerle... Gösteren ve gösterilenlerle... Bir yolculuğa başladım ve bir seyir halini bitirdim... O zaman, burnumun ucundan baktım da kendime; bir gizli hayale doğru bir kalp çiziyor zamana oyulmuş güzergâhım...
...
Rahle ve Abaküs, Korku ve Titreme... Kuzey rüzgârlarının kanı üzerimde...
...
Yoklanan bir akıl olsun, aklımda binlerce insan ve her birinde ayrı noktaların birleştiği bir devinim hali... Mührümüz ay ve güneşle gece gündüz parıldayan bir seyir... Gözü kara bir parlama hali bütün eşyaların üzerinde...
...
Bir filmde, filmin kötü kahramanın usturayla, uzun mu uzun bir kitap yazdığını öğrenmiştik yıllar önce; o seyre bakılırsa kendini katlediyor olmanın bir başka yoluydu yazmak... Yazamayacağımız bir oranlama, bir izlenim yok bizim... Çünkü, zaten yazılmış olandır onlar... Yazılmış olanda eksik gedik bir yazı görmek o kadar da büyük bir marifet değil...
Karşımda bir adam var, uyuyor, kollarını bağlamış, fötr şapkasını gözlerine doğru indirmiş, güneş gözlüklerini takmış, buruşmak üzere olan bir kâğıdı andıran ifadesiyle harfleri üzerinden dökülmüş bir yazı görüntüsü çiziyor...
Yanımızda bizim taradığımız hayattan farklı hayatlar var, bu kadar harf kalabalığından sonra her birinin gönlüne girebilmiş miyiz...
...
Mayınlı bölge... Hepimiz, bir göç yolundayız...
...
Yalan dünyada, yalanlar üzere kan kaybeder gibiyiz... Oysa ne çok isterdik bir sahicilikle beslenmeyi... Sahicilikten başka hiçbir şey, bir hayat kesitini anlamlı kılmıyor zaten...
...
Arkamda bıraktığım bütün gönül kırgınlıklarından bir zehir damlıyor, sahici bir zehir damlıyor... Zehrin bal, şerbet olduğu bir sahne var... Sokrat'ın savunmasında olduğu gibi... O da ayrılıktır...
Ayrıca bütün ayrılıkların bir onur hikâyesi var, ama ayrılık kadar da onurdan uzak bir şey yok bu yalan dünyada...
...
Bir yere doğru gidiyor olmak, seyir halinde olmak yani, dizlerinin üzerine çöküp her şeyle dua etmek demektir... Duadır, onuru yerine getiren, esasla bir yakinlik kuran... Duadır, ayrılığı yıkan kucak...
...
Tepelere, kavislere, yokuşlara ve çıkışlara doğru yol aldıkça güzelliğin gözlerinin her yere yaslandığını okuyoruz, her yerde güzel bir yazı görüyoruz... Görmek de yol almaktır çünkü...
...
Hayat bir cıvıltıdır; o zaman, bu kül ne... Hayat bir cıvıltıdır, o zaman, bu karanlık ne...
...
İnsanlar seni gözlerinde taşırsa, sen o şehrin kalbine girersin; insanlar seni gözlerinde taşıyabilirse sen o şehirde “özgürlüğe kaçarsın”
...
O Şehrin adı, bazen İstanbul olur, bazen Kudüs, bazen de Saray Bosna... Ama her defasında, özgürlüğe kaçılan bu yer, baştan ayağa Müslüman bir coğrafya olur...
|