Asker korumalarla tavaf Hasan Tülüceoğlu Sayı:
74 - Ekim / Aralık 2012
Amerikalı zenci Müslüman lider Malcolm X, Mekke'ye Allah'ın evine gittiğinde kendi lideri Elijah Muhammed ve diğerlerinin, kendine ve tüm Amerikalı zenci Müslümanlara işledikleri gibi siyah insanın tüm beyaz insanlarca dışlanıp ikinci sınıf insan kategorisine sokulmadığı gerçeğini tavaf esnasında görmüş ve kelimenin tam anlamıyla orada öylece şaşıp kalmıştı. Bu gerçeği görme, onun siyah Müslüman olarak hayata ve dünyaya bakışını tamamen değiştirmişti. Aynı zamanda bu gerçeğin başlangıcı, onun hayatının geriye sayımı olacaktı.
Peygamber Efendimizin hac sevabı alınacağını ifade ettiği Ramazan ayında, -Allah'ın takdir ve nasiplendirmesiyle bir gün gidip görebilecek miyim endişelerini taşıdığım- Allah'ın evine erişme ve umre yapma nasip oldu.
Allah'ın emriyle İbrahim peygamber tarafından yapılan bu sade Kutsal Yapı görülmeye değer ve sebebini fark edemediğiniz harika bir çekicilikte. En büyük ibadet her şeyin tek yaratıcısı Allah'ın bu evinin etrafında dönmek ve onu seyretmekti. Dünyalık her şeyi unutarak ilâhî bir aşk ve huşu içinde Efendimizi ve sahabeleri düşünerek en büyük ibadet tavafı yapmak, insanların dini atmosfer hallerine şahit olmak, güzel ve değerliydi. Aşırı insan yığınları içinde yer yer sıkışarak ona buna sürtünüp çarparak insanların sıcaklığından sırıl sıklam terlemek bu ibadetin gerçekleriydi. Mekân birlik haykırıyordu. Çocuk, genç, yetişkin, yaşlı, kadın, erkek hep bir arada aynı seviyede ve Allah'ın evinde Allah katında aynı değer ve birlik içindeydi.
Sonra insanların ayrımsız bir arada döndükleri Allah'ın evinin çevresinde, etrafı asker korumalarla çevrilmiş kendi ve az maiyetine geniş alan açılarak tavaf yapan devlet başkan ve erkânlarını gördüğümde Malcolm X'den daha fazla şaşkınlık yaşadım. Devlet başkanları rahat tavaf yapacak diye yerine göre asker korumalarca Tanrı'nın insanları itiştirilip sıkıştırılıyordu.
Geçerli sebeplerle bahaneler gösterilse de bu, Allah'ın evinde apaçık bir ayrımcılıktı. En önemlisi de orada birliği bozmaktı. Kâbe'deki en büyük ibadeti sekülerleştirmekti. Öteye açılan, açılabilecek manevî atmosfer ve kapıları zorla kapatmaktı. Tanrı'nın evinde Yaratıcı'ya karşıtlık ve dünyalık meta peşine düşmekti.
Herhangi bir camide namaz vakti saflara oturup namaz için ezanın bitmesini bekliyorsunuz. İri kıyım kulakları ve yanakları siyah çubuklu birileri sizi saftan kaldırıp vali kaymakam velhasıl devlet erkânı için yer açıyor. Bu, Allah'ın evinde yapılacak bir davranış mıdır? Böyle davranıldığında, Allah'ın evinde, Allah'ın huzurunda insanlar arası ayrım yapılmış olmaz mı?
Kabe'de korumalar eşliğinde tavaf yapmak bence aynı şeydir ve daha büyük bir yanlıştır.
Asker korumalar eşliğinde yapılan seçkin tavaflara şahit olduktan sonra benim için yaptığım tavafımın bir anlamı kalmadı. Allah katında kendimi en alttakiler konumunda görmeye başladım. İçin için kızdım sızlandım. O en kutsal mekânda, dünyalık metalar peşine düştüm.
“Tanrım neden beni etiketsiz vasıfsız kıldın, bana da bir üstünlük verip devlet yetkililerinden kılsan herkesin merak beğeni ve birazda rahatsız edilmenin verdiği buruklukla baktığı o dünyalık saltanat verdiklerinden olsaydım.”
Maalesef bunları düşündüm. Şeytan artık zihnime girmişti; dahası saltanat sahipleri bu ayrıcalıklarıyla benim için şeytana bu fırsatı verdirmişlerdi. Daha ilerisi, şeytan desiseleri olarak düşündüklerim: “Acaba Allah ahirette de dünyalık statüleri koruyacak mı? İnsanları itiştirerek etraflarında bir yığın askerlerle tavaf yapanlar Cennet'e girmek içinde korumalarını çağırıp orada insanları itiştirebilecekler mi?”
Oysa Efendiler Efendisi, bir kral gibi davranabilecekken tam tersine insanlardan bir insan gibi davranmıştı. O tavaf yaparken etrafında askerleri yoktu. Herkesle birlikte sıradan bir insan en önemlisi herkes gibi Allah'ın bir kulu olarak tavafını yapmıştı. İnternetten araştırmama rağmen aksi bir bilgiye ulaşamadım. Hattâ Mekkeli müşrikler de tavaf yapıyorlardı. Ama Ebu Cehil ve diğer Mekke ileri gelenlerinin ayrıcalıklı tavaf yaptıkları bilgileri maalesef mevcut değil.
Ve Efendiler Efendisi Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa, dünyayı elinin tersiyle itmişti. Kuru hasır üzerinde yatmış, vücuduna çıkan hasırın izlerini Hz. Ömer gördüğünde 'Kisralar Kayserler saraylarda kuş tüyü yataklarda yatıyorlar' diye hayıflandığında O, 'istemez misin Ey Ömer! Dünya onların ahiret bizim olsun' uyarısında bulunmuştu.
Aşırı hassas davranıp bu olayı büyütüyor olabilirim; ama böyle bir Peygamberin Müslüman ümmeti, o günkü Kayser ve Kisralardan daha kral, daha çok dünyalık nimetlere sahip Müslüman Saltanat Sahiplerinin, Kabe'de Allah'ın en yakın huzurunda kendilerince bahanelerle ayrımcılık yapıp tevhidi bozmalarını ben hiçbir şekilde mazur ve hoş göremem.
Ve bu davranıştan, elin gâvuru karşısındaki aşağılık konumlarımızın ipuçlarının yattığını düşünüyorum.
|