Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     7205 kez okundu.     1 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

?irket-II-
Sinan Ayhan

  Sayı: 52 - Nisan / Haziran 2006

Yıkılan Hücre Duvarları, DeoksiriboNukloikŞirket, Başkalaşan Şirket


“Yaşamımızı en çok değiştiren kurum olduğu halde, değiştiğini en az fark ettiğimiz ya da (veya) daha doğru deyimle, farkına varmakta (varmamakta) ısrar ettiğimiz kurum çağımızın Şirketi’dir. Yaşam biçimimiz ve günlük hayatımız üzerinde bu kurum giderek sendikalardan, üniversitelerden, politikacılardan, hükümetten daha büyük etki yapmaktadır. Şirket denen olgu hakkında…bir efsane yayılıyor…Çağdaş Şirket, bilim kurguyla gerçek arasında varlığını sürdürüyor.”1
Şirket, Romalıların ‘societas’ dedikleri, İngilizlerin yeniden keşfedip Amerikaların anonimlikle ötelediği, Almanların üzerinde değişik tasarruflar ve tasavvurlar işlettiği aslında her dönemde güncel kavram… Doğu keyfiyetindeki yeri ise, çoğunlukla devlet erkinin bir devamı olarak görebileceğimiz özerk yapıdaki kurumlar… Vakıflar, dernekler, kooperatifler gibi… Japonya gibi ülkelerde ise, sanki doğu-batı sentezi; melez değil, ama değişik ortamda bir ıslah çalışması, bir bakıma İngiliz atının Arap atına bağlı olarak değişik bir doğa parçasında asil bir kana kavuşması gibi… Hegel’in tanımıyla ‘korporasyon’al organizma, yani ortak amacın ve kolektif aklın değişik kişiliklerde kendini gösterdiği dinamik yön; oluşturduğu kütleyle oluştuğu kütle arası bir farklılık olan, bir mecaz gibi ama çıktığı kökeni de karşılayan bir tüzellik… Şirket deyince biz daha çok ‘Anonim-Corporate’ olarak üzerinde hak, hukuk deruniliği taşıyan, ortak bir değer haline gelen ve miraslaşma cevherine sahip ekonomik iş birimini anlıyoruz.


“Anonim şirketlerin temelini oluşturan company’ler ilk defa deniz yolu ile gerçekleştirilen büyük seferler sonucu doğmuştur. İngiltere’de XVI. yüzyıldan itibaren büyük ölçüde gelişen bu tip seferler, sermayedar gruplarının Kraldan denizaşırı bölgeler için elde ettikleri ticaret tekeli ile gerçekleşiyordu. Önceleri aynı gemiye yüklenmiş çeşitli malların alım satımı üzerindeki hesaplar her sermayedar için ayrı tutulur, yani şanslar ve riskler bölünürken sonradan birlikte müşterek hesap için çalışma devri açılırdı. Diğer bir deyimle, şans ve riskler birleştirildi, fakat sonuçları bölündü. Bu gelişme İngiliz hukukunda joint stock company’lerin doğumuna sebep olmuştur. Normal olarak birer partnership şeklinde sınırlı sayılı kişiler tarafından kurulan bu tip şirketlerin diğer partnership’lerden, yani kişi şirketlerinden farkı kendilerine kraliyet fermanı (Royal Charter) ile tüzel kişilik tanınmış bulunmasıydı…”2 Daha sonra “İngiltere’de…anonim şirketi karşılayan ve ençok itibar gören Company Limited by Shares’ın yanı sıra üyeleri belirli bir miktara kadar şirketin tasfiye açığını garanti etmekle yükümlü Company Limited by Guarantee ve şirketin borçlarından dolayı sorumluluğu sınırsız unlimited company’ler”3 gelmiştir. “Bütün bu gelişmelere rağmen İngiliz kanun koyucusunun bir şirketler kodu düzenleme amacı izlediği söylenemez. Çünkü (İngiltere’de) geniş ölçüde Common Law egemendi ve bunun dışında ancak trust biçiminde kurulmuş şirketlerle ilgili olarak Equity birkaç kararda uygulanmıştı. 1875’te Ultra Vires ilkesi Chamber of Lords tarafından getirildi ve ayrıca 1897’de Üst Mahkeme partnership’lere özgü üyelerin eşitliği ilkesi’ni company’ler altında ortadan kaldırdı. İmtiyazlı paylar çıkabilmesini kabul etti. Daha sonra bunu kamuyu aydınlatma ilkesi izledi.”4 Ortada gün günden değişen bir şirket anlayışı, başkalaşan bir yapı vardı. Derken çokuluslu şirketler anakaraları işgal etmeye başladı.


Ahtapotun Kolları Çokuluslu Şirket Tanımı ve Başka Çoklu Yapılar


Çokuluslu şirket, üzerinde yoğun tartışmalar yapılan bir kavramdır. Çokuluslu şirket, ‘uluslarötesi şirket’, ‘uluslararası şirket’ ve ‘uluslarüstü şirket’ kavramları ile karıştırılmaktadır5:
Uluslararası (International) Şirket; "Bir ülkede kuvvetli şekilde yerleştikten sonra merkezi bir yönetimden yararlanarak diğer ülkelere girmeye ve oralarda yerleşmeye çalışan firmadır.
Uluslarötesi (Transnational) Şirket; "Çokuluslu bir şirket gibi kabul edilen ve yönetimi çeşitli uluslardan gelen kişilerden olan kuruluş tarafından geliştirilen firmadır.


Uluslarüstü (Supranational) Şirket; "Halen mevcut olmayan ve hiçbir ülkeye mensup olmayan, uluslararası bir anlaşma ile kurulan, uluslararası bir kuruluş nezdinde tescil edilmiş ve bu kuruluşa bağlı olan, bu kuruluş tarafından denetlenen, bu kuruluşlara vergi ödeyen ve böylece milletini hukuken kaybeden şirkettir.
Çokuluslu (Multinational) Şirket; "Bir ülkeden yönetilmeye başlanan ve yabancı ülkelerdeki faaliyetin sanki asıl ülkede cereyan etmiş gibi kabul edildiği firmalardır". Bir diğer tanıma göre Çokuluslu Şirket; "Genel merkezi belli bir ülkede olduğu halde, etkinliklerini bir veya birden fazla ülkelerde kendisi tarafından koordine edilen şubeler, yavru şirketler aracılığıyla ve genel merkez tarafından kararlaştırılan bir işletme politikasına uygun olarak yürütülen büyük şirketlerdir. Bu şirketlerin teknolojik ve yönetim alanlarında üstün başarıya sahip oldukları görülmektedir. Ancak bu özelliklerinin, güçlü ekonomik yapıları ile ilişkili olduğu da bilinmektedir.


“Sosyal ve çevresel etkileri dikkate alındığında, Çokuluslu Şirket hakkında giderek artan endişe, gelişmekte olan ülkelerin ‘sürdürülebilir kalkınmalarını’ (Sustainable Development) olumsuz etkilemeleri şeklinde yoğunlaşmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde Çokuluslu Şirketler çok hızlı bir ilerleme sağlamakta ve güçlü iktisadi yapıları ile bu ülkelerin gelişmeleri açısından birer baskı unsuru oluşturmaktadırlar. Özellikle doğal kaynakların kullanımı ve düşük üretim maliyetleri bu ülkeleri Çokuluslu Şirket için çekici unsurlar konumuna getirmektedir. Farklı bir görüşe göre; bu ülkelerdeki yabancı yatırım faaliyetleri sürdürülebilir kalkınma açısından olumsuz gelişmelere yol açmaktadır. Bu düşünceye göre Çokuluslu Şirketler, gelişmekte olan ülkelerin <>larını engelleyen faktör olarak gelişmektedir.”6
Deniz Aşırı Etkilerin Çekirdek Atılımı


“Ticaret Şirketleri olgusu, tarihsel olarak, üreticiler cephesinde dışsatıma yönelik faaliyetlerin geliştirilmesinde etkili olmuştur. Geçen yüzyılda İngiliz ve Hollandalı şirketler nüfuzu altında bulundurdukları ülkelerde, kendi ülkelerinin ürünlerini satarak ve gereksindikleri hammaddeleri yine bu ülkelerden sağlayarak aynı işlevi yerine getirmişler, üstelik, firmalarının yabancı ülkelerle ilgili politikalarına ulusal politikaları ile de etkili ve anlamlı bir destek sağlamışlardır.”7 Şirketleşme denizaşırı hamlelerini modern anlamda bu kaynaklardan almıştır.
Değişen Çehre, Investorus’lar veya Stakeholders


Bütün bu şirketler üzerindeki şekillenişler, ticari aktivitenin artması ve giriftleşmesi sonucu doğan ihtiyaçtan doğmuştu. Örneğin Amerika’da “APB-Accounting Principles Board” 1920’lerden 1970’lere kadar kural koyucu düzenlemeleri yürüttü, ancak petrol şirketleri olsun, diğer büyüyen şirketler olsun deniz ötesi faaliyetleri sonucu daha karmaşık bir ticaret faaliyete giriştiklerinden yeni, kapsamlı düzenlemelere ihtiyaç duyuldu ve buna cevap olarak “FASB-Fedaration of Accounting Board”ın faaliyetleri başlamıştır. Avrupa’da bir ticaret hukuku normunu ve ortak hukuk koyuculuğunu 4., 7. ve dahi bu düzenlemelerin sigortası mahiyetinde 8. direktifler bir yerden bir yere götürmüş ve yönetmiş; bu da birliğin kendi sınırları içinde ve sınırları ötesinde yaptığı faaliyetlerin bir geometrik dizin yumağı olmasından doğmuştur. Şirketlerin ihtiyaç duydukları yapılanma modeli açısından günümüzdeki mesele ise, ihtiyacı karşılanması gereken konu sermaye hareketlerini sürtünme katsayısı daha düşük ulusal rejimlerde bir coğrafyadan bir coğrafya kaydırabilmek ve homo investorus’ları veya stakeholder’ları üçüncü-dördüncü-beşinci göz olarak devasa yapılara ulaşmış şirket yönetim stratejilerine ve karar alma süreçlerine dahil edebilmek, bu doğrultuda kamuya açıklamayı, şeffaflığı artırarak bir taraftan çitleri kaldırılmış ve bir katma değere doğru yöneltilmesi gereken dünya açısından sorumlu düşünceyi geliştirebilmek konularıdır, diye düşünüyoruz.

Liberalizma: Çokuluslu Şirketlerin Üzerindeki Rahatlatıcı Ülkeler Arası Vergi Rekabeti Unsuru
“Küreselleşme sonucu artan ekonomik entegrasyon, birey ve işletmelere, yabancı ekonomik fırsatların avantajlarından yararlanma konusunda daha fazla serbestlik kazandırmaktadır. Böylece yabancı ülkelerde şube açma veya merkezi yurtdışına taşıma firmalar için kolaylaşmaktadır. Hem döviz hem de sermaye hesaplarının liberalizasyonu firmaların hareketliliğini artırmıştır. Dalgalı döviz kuruna adaptasyonun yaygınlaşmasıyla yatırım akışını serbestleştirecek sınırlar açılmıştır. Entegre bölgeler içinde mal ve faktör ticaretindeki engeller azaltılmakta veya kaldırılmaktadır.”8 Çokuluslu şirketler, yurtiçi şirketlere göre burada avantajlıdırlar. Ancak bu ölçekleri sebebiyle ve onlardan beklenen fayda sebebiyle böyledir. Verginin dışında çokuluslu şirketlerden beklenen daha çok istihdam, ülkenin döviz rezervlerini yükseltmesi ve yatırım gibi konulardır.


Kara Kedi, Ak Kedi: Çokuluslu Şirketlerde Transfer Fiyatlaması ve Grup Üzerinden Toplam Vergi Yükünün Azaltılması
“Şirket-içi yönetim konularından en hassası fiyatlandırma ve servis pazarlamasıdır ki idareciler genellikle bu konuyu tartışmakta isteksizdirler. Her hükümet normal olarak çokuluslu şirketlerin transfer fiyatlamasını ülkenin aleyhine kullandığını kabul eder. İşte bu yüzden, bir çok yerel rejim unsurunun çokuluslu şirket transfer fiyatlamasını gözden geçirmek üzere bir gözetim mekanizması kurduğu”9 görülmüştür.


“Çokuluslu şirketler ve ülke hükümetleri arasındaki ilişkilerde en fazla karşılaşılan sorunlardan biri…çokuluslu şirketlerin transfer fiyatlamalarıdır (TF). Vergi muhasebesi açısından TF, çokuluslu şirketlerin, kârlarını farklı ülkelerde konumlandırılmış ana ve bağlı işletmeler arasında kaydırarak vergiden kaçınmayı sağlayan bir yönetim ve muhasebe tekniğidir. Bu kaçınma, genelde, bağlı işletmeler arası mal ve hizmet alımlarını pazarda oluşan fiyatlardan değil, yapay fiyatlardan yapmak suretiyle gerçekleştirilir. Böylece çokuluslu şirketler vergi oranları düşük hatta sıfır olan ülkelerde bulunan işletmelerindeki finansal tablolarını yüksek kârlarla, vergi oranları yüksek ülkelerde bulunan işletmelerindekileri ise düşük kârlarla gösterebilmektedirler.”10


TF’nin açtığı koridor orijini farklı çokuluslu şirketlerle büyük ülkeler arasına kara kedi sokmuştur. “Çokuluslu şirketler büyüyüp etkinlikleri arttıkça ülkelerin kamu yönetimleri ile olan ilişkilerinde ciddi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerin vergi idareleriyle diğer gelişmiş ülke merkezli çokuluslu şirketler arasındaki ilişkiler, deyim yerindeyse bir ‘küresel vergi savaşı’na dönüşebilmektedir. Bu konudaki bir çok vaka arasında örneğin Japonya ile Amerika arasında yaşanan şu hadise dikkat çekicidir: Amerikan vergi sistemini düzenleyen İç Gelirler Kanunu’nda…son yapılan düzenlemeler TF yoluyla vergiden kaçınmayı sert bir şekilde engellemeyi hedeflemiş, sonuçta ABD’de faaliyet gösteren Hitacahi, Yamaha ve Nissan gibi çokuluslu Japon şirketleri de bu düzenlemeler sonucu ciddi yükümlülüklerle karşı karşıya kalmıştır. Kısa bir süre sonra Japonya da intikam almaya başlamış, Japon Ulusal Vergi İdaresi Coca-Cola’ya 145 Milyon USD, AIU Sigorta Şirketi’ne ise 87 Milyon USD’lik vergi açığı tahakkuk ettirmiştir. Amerikan Genel Muhasebat İdaresi (GAO),…TF’nin muhtemel bir küresel vergi savaşı nedeni olabileceği sonucunu deklare etmiştir.”11
Deregülasyon, Liberalleşme, Çokuluslu Şirketlerin Yerel Şirketlerden Farklı İhtiyaçları
“Serbestleştirme (deregulation), dar anlamı ile kamu teşebbüslerine tanınmış bütün ayrıcalıklara ve bu teşebbüslerin piyasa mekanizmalarını bozucu uygulamalarına son verilmesi ; “geniş anlamı” ile daha önce sadece kamunun veya özel sektörün belirli imtiyazlarla faaliyet gösterdiği alanlara giriş ve çıkışın serbest bırakılması şeklinde tanımlanabilir. Bir pazarda dar anlamı ile serbestleştirme, denetimli biçimde yapılabileceği gibi (piyasa rekabete açılır ancak girişler lisans ve benzeri araçlar yoluyla sınırlandırılır ve denetlenir ya da kimi teşebbüslere belli süre ile ayrıcalıklarını muhafaza imkanı verilir); tüm kısıtlama ve ayrıcalıklar kaldırılarak da (tam serbestleştirme) yapılabilir.”12 Herhangi bir düzenlemenin tahakkümü ticaret faaliyetini öldürmemeli, ancak serbestleşme hareketiyle rekabet rejimlerini bozacak vahşi kapital hareketlere de izin verilmemelidir. Her uluslararası şirket adil ve esnek bir ticari ahlakla hareket etmelidir. Bu devasa şirketler, her alanda, muhasebe, denetim, finans, rekabet unsurları, ve bilimum ticarete şekil veren alanlarda hukuk oluşturucu unsurlara destek verici bir karakter sergilemelidir. Aksi takdirde bu çok şirketli bir pazar değil, tekelleşmiş bir pazar olur.


Yerel Şirket-Çokuluslu Şirket Çarpışma Alanı Ulusal Hükümet İdaresi


“Çağdaş büyük şirket için dünyada hiçbir yer uzak sayılmaz. Hong Kong’da, Singapur’da olabileceği gibi aynı kolaylıkla New York’ta, Brüksel’de ya da (veya) Madrid’de varolabilir.”13 Bazı çevrelerse, “çok uluslu şirket yöneticilerine ulusal güç sınırlarını aşarak ulusal kimliği silmedeki olumsuz rollerini anımsatmakta”14 dır. Buna karşın “bu konuda biraz kuşkucu olalım ve şöyle düşünelim: Çokuluslu şirketler denildiği kadar kötü kuruluşlar olsalardı, bugüne dek pek varlığımızı sürdüremezdik. Çokuluslu şirketlerin varlığı küçücük Singapur devletinde olduğu kadar dünyanın hiçbir yerinde belirgin değildir. Bunun sonucu olarak yalnızca bir kentten oluşan Singapur devleti tam anlamıyla bir batılı sanayi kenti görünümü kazanmıştır. Acaba bu kötü bir şey mi diye insanın sorası geliyor. Eskiden Singapur küçük bir İngiltere modeliydi. Şimdi Chase Manhattan ve Philips buraya değişik bir kent görünümü vermişlerdir ve hiç kimse bunun eskisinden kötü olduğunu söylemez.”15 Eskisinden kötü olup olmadığını aslında kimse bilmez; ama aslolan eskiye göre ölçülenmek değil, doğruya, güvenilir olana ihtiyaca göre bir insaf tavrı geliştirebilme melekesiyle hareket edebilmektir, bunda zaman ve mekân ölçü değil, şekillenen algoritmik ‘felsefe-nesnesi’dir. Ayrıca İngiltere’nin Singapur için yaptıkları, Singapur’u kalkındırmak üzere midir, yoksa kendi ekonomisinin işlenmiş-ürünlerini uzak pazarlara ulaştırabileceği ve hammadde kaynaklarına rahatça ulaşabileceği bir gayrimeşru ayak mıdır..? Daha sonrasında çokuluslu bir şirketin bir devletle eşdeğer ölçüde politik harekete sahip olması ve bunu hangi niyetlerle olursa olsun kullanma serbestisine sahip olması hangi insafa sığar..? İnsanları ‘kendilerini hikâye etme hakkından mahrum etme’16nin anlamı nedir..?
“Çokuluslu şirketlerin dışardan gelerek ulusal hükümetlerin kararlarında etkili oldukları görüşü ortaya atılmıştır. Bunun sonucu olarak örneğin, Fransızlar ve Kanadalılar bir dereceye kadar yabancı şirketlerce yönetilmektedirler. Bu doğrudur. Fakat büyük bir yerli şirket de kendi ülkesinin hükümetini ikna etmeye, hatta ona talimat vermeye çalışır. Bu büyük şirket politikasıdır. Şirket ulusal ya da (veya) çokuluslu olsun siyaseti aynıdır. Hatta dışarıdan gelmenin etkisiyle, çokuluslu şirket, yerli şirketten daha temkinli davranıyor bile olabilir.”17 Öncelikle siyaset denen şeyin ikiyüzlülükler sergisi olmadığını ve bir sorumluluk yönetimi olduğunu belirtelim. Bu doğrultuda örneğin, uçan kuş bile bilir ki İngiltere’de devlet idaresi büyük yerli sermayenin elindedir ve politikacılar birer kafa sallayıcı kukladan ibarettir… O halde her ülkeye neden İngiltere’nin kullandığı inisiyatifi vermeyelim, neden bir güç üzerinde kendilerini dünyadan sorumlu hissedenlere aslında kendilerinin çıkarlarını düşündüklerinin aynasını göstermeyelim, neden… Para yığınları arasına kurulmuş pastanın kreması gibi şekillenmiş bir Singapur limanı olmak için mi..? Biz onu daha çok siyaseti sorumsuzluğa vardıran çevrelere layık görüyoruz. Eğer onlar tilkinin kuyruğu olmayı şahsiyetlerine yedirebiliyorlarsa buna bir diyeceğimiz yok, ancak bütün bu-iç ve dış kaynaklı- tahakkümlerin aksine rüyalarımızda “yönetici ilke”nin tılsımından başka bir şey görmüyoruz…


Notlar:
1 J.K. Galbraith, Kuşku Çağı (The Age of Uncertainity), çev. Reşit Aşçıoğlu-Nilgün Himmetoğlu, 2. Bası, İstanbul, Altın Kitapevi, Aralık 1989, s.250
2 Fahiman Tekil, Anonim Şirketler Hukuku, 2.Bası, İstanbul, Alkım Kitapevi, 1998, s.1
3 Tekil, Ibid., s.2
4 Tekil, Ibid.
5 Dilara Sülün, Uluslarötesi İşletmeler, İzmir Ticaret Odası, Nisan 2005, s.2-3 (Çevrimiçi) www.izto.org.tr/NR/rdonlyres/B942DEAC-917E-4200-81F5-2D065174DF75/ 4345/CokulusluSirketler.pdf, 21.12.2005
6 Sülün, Ibid.
7 Jack G. Kaikati, Management international Revictv. Vol: 23, Num: 2, 1983, p: 65-71 çev. Fatih Özçelik, Vergi Dünyası, sayı: 61, 07.09.1986
8 Filiz Giray, Küreselleşme Sürecinde Vergi Rekabeti ve Boyutları, Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı: 9, 2005,s.102 (Çevrimiçi) http://www.akdeniz.edu.tr/iibf/yeni/genel/dergi/ Sayi09/10Giray.pdf, 18.12.2005
9 Alan C. Shapiro, Multinatonal Financial Managment, 4th Edition, Boston, Allyn and Bacon, 1992, s.357
10 Mehmet Sarac, Çokuluslu Şirketlerde Transfer Fiyatlaması ve Amerikan Vergi Siteminde Bu Konudaki Yasal Düzenlemeler, Vergi Dünyası Dergisi, Yıl: 24, Sayı: 282, Şubat’05, s.88
11 Sarac, Ibid., s.91
12 Rekabet Kurumu, Sekizinci Kalkınma Planı, Rekabet Hukuku ve Politikaları, DPT, Ankara, 2000, s.40 (Çevrimiçi) http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/oik522.pdf, 17.12.2005
13 Galbraith, Ibid., s.260
14 Galbraith, Ibid.
15 Galbraith, Ibid., s.261
16 Filistin asıllı Amerikalı yazar Edward Said’in kapitalizmi tarif ettiği ifadeler…
17 Galbraith, Ibid.
Kaynakça:
Galbraith, J.K..: Kuşku Çağı (The Age of Uncertainity), çev. Reşit Aşçıoğlu-Nilgün Himmetoğlu, 2. Bası, İstanbul, Altın Kitapevi, Aralık 1989
Giray, Filiz.: Küreselleşme Sürecinde Vergi Rekabeti ve Boyutları, Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı: 9, 2005,s.102 (Çevrimiçi) http://www.akdeniz.edu.tr/iibf/yeni/genel/dergi/ Sayi09/10Giray.pdf, 18.12.2005
Kaikati, Jack G..: Management international Revictv. Vol: 23, Num: 2, 1983, p: 65-71 çev. Fatih Özçelik, Vergi Dünyası, sayı: 61, 07.09.1986
Rekabet Kurumu, Sekizinci Kalkınma Planı, Rekabet Hukuku ve Politikaları, DPT, Ankara, 2000 (Çevrimiçi) http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/oik522.pdf, 17.12.2005
Sarac, Mehmet.: Çokuluslu Şirketlerde Transfer Fiyatlaması ve Amerikan Vergi Siteminde Bu Konudaki Yasal Düzenlemeler, Vergi Dünyası Dergisi, Yıl: 24, Sayı: 282, Şubat’05
Shapiro, Alan C..: Multinatonal Financial Managment, 4th Edition, Boston, Allyn and Bacon, 1992
Sülün, Dilara.: Uluslarötesi İşletmeler, İzmir Ticaret Odası, Nisan 2005 (Çevrimiçi) www.izto.org.tr/NR/rdonlyres/B942DEAC-917E-4200-81F5-2D065174DF75/4345/Cok ulusluSirketler.pdf
Tekil, Fahiman.: Anonim Şirketler Hukuku, 2.Bası, İstanbul, Alkım Kitapevi, 1998


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : ilgili    
Yorum : şirketokrasi bir ekonomik tetikçinin itirafları PERKINS John.





 
Kalem, O Kalemdir... - Sayı 114
Oluşmuş ve Oluşmamış Âzâl... - Sayı 114
Hakikatin Önsezisinden Ye... - Sayı 113
Liyakatin Kökleri ve Köke... - Sayı 112
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Tüm gazetelerimizin toplam tirajı, 70milyon nüfusa karşılık, 3,5 milyon…
Elâlemin memleketinde tek gazete bile çift rakamlı tiraja sahip. Mesela Japonya’da günde 13 milyon satan gazete var.
Bizde nüfus artıyor, gazete tirajları yerinde sayıyor, hattâ azalıyor. Demek ki “basın” diye piyasaya sürülen kâğıt parçalarına millet güvenmiyor. Bu güvensizliğe rağmen basından ödleri kopanlara yazıklar olsun!
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14593048
 Bugün : 3589
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631077
 Bugün : 723
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim