Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     8133 kez okundu.     7 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

SES
Fatma Pekşen

  Sayı: 53 - Temmuz / Eylül 2006

“Alooo... alo? Anne! Anne duyabiliyor musun beni? Postaneden arıyorum. Yok yok iyiyim. Yeni geldim ben de. Yarım saat önce... Telefonu yazdırdım, ders çalışıyoruz şimdi... Kimle mi? Sabahat var yanımda... Efendim? Evet evet o da benim gibi birinci sınıfta. Aynı odada kalıyoruz. Ranzanın üst katında o, alt katında ben. O da konuşacak eviyle. Yazdırdı bekliyor. Soluk soluğa kalmışsın anne. Keşke koşmasaydın bu kadar. Ağır ağır gelseydin. Efendim? Alıştım epeyce. Yağmurlu gidiyor hep. Ben de çok özledim sizi. Babam, babam nasıl anne? Ali abim, ablam, çocuklar? Eniştemin böbreği nasıl, taşını düşürdü mü? Yengemin hamileliği nasıl geçiyor? Gözüm arkada değil inan. İyi ki evlendi abim. Yengem sana yardım eder... Yok yok, sen beni düşünme. Geceleri yanmaya başladı kalorifer. Üşümüyorum. Derslerim mi? Derslerim iyi sayılır. İyi ki hırkayı örmüşsün. Sımsıcak tutuyor... yani sen yanımdaymışsın gibi. Ha... hayır ağlamıyorum. Sana öyle geliyor. İnan ki öyle. Şurada gelmeme ne kaldı? Mektubum postada. Tezce yazın siz de. Haber verin herkesten... Olur. Ben de yazarım. Sesler karışıyor, duyamıyorum! Anne... Anne... Hah şimdi oldu. Elinden öpüyorum anne. Babamın da... Ağlamıyorum vallahi. Abime, yengeme, ablama, enişteme, amcamlara selâm söyle. Dayımlara, teyzemlere, halamlara da. Az daha unutuyordum, dedem nasıl oldu? Ameliyat yeri iyileşti mi? Bugün hocamız balın iyi geldiğini söyledi derste. Babam biraz bal alsın... Dükkânın tamiri bitti mi? İyi. Çok yoruldu babam. Elinden öptüğümü söyle. Ağla... Ağlamıyorum inan... Yeğenlerimi benim yerime öpün”

*

“Aloo anne! Alooo? Duyabiliyor musun beni? İki saattir postanedeyim. Çok kalabalık burası. Bayram ya... Ben de. Ellerinizden öperim. Evet, yarısı gitti arkadaşlarımın. Yeri yakın olanlar... Bayram sabahı ne mi yaptık? Kendi aramızda bayramlaştık biz de. Nöbetçi öğretmenimizin, gece bekçimizin elini öptük. Ağlama anne... Bensiz boğazından geçmedi mi bayram yemeği? Ben de kötü oldum çayımı yudumlarken... Ama n’apayım? Yer çok uzak... Kış olmasaydı... Yollar kötü. Bolu dağında her gün kaza oluyor... Siz gelin babamla. Kış günü ne işi olacak ki? Ciddi söylüyorum. Amcamın kızında kalırsınız birkaç gün. Ben mi? Ben iki kere gidebildim. Yeri fakülteye uzak. Sultanahmet neresi, Ümraniye neresi... Epeyce öğrendim. Siz gelince de giderim... Çıkamaz mısınız? Niye? Yengem yüzünden mi? Ama mektupta söylememiştiniz. Yedi aylık doğma ihtimali mi var? İyi öyleyse... Ben de merak ediyorum. Eniştem mi gelecek? Daha düzelmedi mi böbreği? Tamam. Sen bilirsin. Gönder istersen... Bilmem. Şubatta ancak gelirim. Dersler zorlaştı iyice. Beni habersiz bırakmayın sakın. Her şeyi yazın. Akrabalardan, komşulardan haber verin. Sabri abi geldi mi askerden? İyi. Güzide’nin gözü aydın. Yaza yaparlar düğünü. Halime teyze nasıl oldu? Ne zaman! Niye söylemediniz? Allah rahmet eylesin. Az mı masalını dinledik onun? Yemekte revani çıkınca onu anarım hep. Bizim kızlar bile öğrendi Halime teyzenin iyi revani yaptığını... Evet evet. Allah rahmet eylesin. Kimseye yük olmadan... abimin düğün borcu bitti mi? İyi iyi, sevindim. Bebeğe beşik mi aldınız? Öyle merak ediyorum ki şimdiden. Bakalım babaannenin mi adı konacak, dedenin mi? Haaa, anne dedem iyi mi? Bana para yollamış geçen. Söylemedi mi? Bayramda üst baş alayım diye... İçine de elyazısıyla mektup yazmış. Bizim kızların hepsi okudu. Elinden öptüğümü söyleyin. Sesler karışıyor gene. Bayramınız mübarek olsun yeniden. Elinizden öpüyorum. Herkese selam ettiğimi söyleyin. Tamam tamam, yazarım”

*

“Alooo... anne ne yapayım yani? Mektubunuz çok gecikti. Bende muhtar amcaları rahatsız ediyorum ama merak ettim işte. Niye yazamadınız? Oğlan mı hasta? Nesi varmış? Merak etmeyin canım. Bebek değil mi iyileşir. Ben iyiyim. Tatilden geleli kaloriferler pek yanmıyor. Bu dönem daha ağır dersler. Sabahat’ın babası kaza geçirmiş, bir haftadır yok. Memleketine gitti. Döner bir iki güne kadar. Ablamlar, dedemler nasıl? Dedeme kadife bere aldım. Okulun önünde satılıyordu. Bir gelen olursa gönderirim. Var var. Harçlığım idare eder şimdilik. Abimin işleri nasıl? Dükkân iyi gidiyor mu? Babam biraz keyfine baksın. Abim idare eder... babam da biraz rahat etsin canım, güvenmiyor mu koskoca evli barklı adama? Efendim?... Yok. Daha var. Yengemin sıhhati nasıl oldu? Emzirebiliyor mu Emin’i? İyi ki babamın adını koydunuz anne. Bir de senin adın koyulur. Şimdi demedik ya canım!... Evet evet öyle. Yemeklerimiz iyi çıkıyor. Her şey pişiyor. Yok vallahi. Artık ağlamıyorum geceleri. Alıştım buraya... Niye ki? Telefonda söylenmez o. Mektupta yazın siz de. Peki öyle olsun. Tamam tamam merak etmem. Ama siz de tez yazın. Oyalanmayın. Gurbet ellerde haber bekliyoruz bak.... Babamın ellerinden öperim. Senin de. Abime, yengeme selam. Emin’in tombul yanaklarından benim yerime öp. Hoşça kal. Herkese selâm”

*

“Alooo... Anne! Anneciğim nasılsın canım? Babam da mı yanında? Ver öyleyse. Ben de babacığım. Ellerinden öpüyorum. Gitmedin mi dükkâna? İyi etmişsin. Abim idare eder canım. Vallahi bir şeyim yok. Sadece sesinizi duymak istedim. Mektup yazamadım bu hafta... Dersler zorluyor ama. Hiç fırsatım olmadı. Babacığım sen de telefona yazılsana. Niye çıkmasın ki? Hep muhtar amcalara muhtaç oluyoruz bak. Annem soluk soluğa kalıyor. Tamam... Annemi ver, elini öpüyorum tekrar. Anne, bak ne diyeceğim. Gelecek Cuma günü öğleden sonra yengemle Emin’i de getir. Gene telefon yazdıracağım. Oğlanın sesini duymak istiyorum. Bu saatte orada olun. En fazla bir iki saatte çıkar. Konuşuruz gene. Emin’in elini kâğıda çizmişsiniz ya, çok hoşuma gitti. Sürpriz oldu inan. Çok merak ediyorum keratayı. Emekleye mi başladı? Küçük değil mi daha? Benim yerime yanaklarını sıkın. Anne bak ne diyeceğim. Amcamın kızı gelecekmiş memlekete. Bana onunla biraz pekmez yollasana... bir uğradığımda alırım. Sabahat kansızlıktan olurmuş dedi. Bazen dönüyor. Aç olunca filan. Geç yatıyoruz ya! O saate yemek kalır mı hiç?... Eylüle ders bırakmayacağım inşallah. Çok çalışıyorum vallahi. Bir an önce okulumu bitirmek istiyorum. Öğretmen olunca, sen de benimle gelirsin... Niye ki? Yengem çevirir evi. Ne olacak yani, ben çocuğunuz değil miyim? Dedemle halam ilgilenir birkaç ay. Amcamlar da var. Biraz sen gelirsin biraz da babam gelir yanıma.... Haklısın. Hele okulumu bitireyim. Daha üç yıl var önümde. Tamam. Hoşça kal. Babama telefona yazılmasını tembih et. Hepimiz rahat ederiz. Sağol. Gayret ederim. Herkese selam”

*

“Anne! Alo anne! Hayırlı olsun anne. Demedim miydi size? Bak ne rahat oldunuz. Muhtar amcalara kadar koşturma yok artık. Ben gencim. Gelirim elbet. Postane yurda yakın zaten. On dakika bile sürmüyor. Yengemi mi? Tabii konuşmak isterim. Oğlan uyuyor mu? Hay aksi! Sesini duymak isterdim. Alo yenge, nasılsın? Ben de iyiyim. Hayırlı olsun telefonunuz. Büyük rahatlık. Tabii ki. Abim nasıl? Emincik nasıl? Büyüdü mü epeyce? Hala diyebiliyor mu? Ah yerim ben onun minik ağzını. Diş mi çıkarıyor? Geçer geçer merak etmeyin. Senin annenler nasıl? Tahsin amcayla Nadide teyze umreden döndüler mi? Allah mübarek etsin. Darısı annemle babamın başına. Emin biraz daha büyüsün, babasına yardım etmeye başlasın, ben de okulu bitireyim, sonra giderler. Amin... hadi seni öpüyorum yenge. Abime selam. Oğlanı benim yerime öp. Annemi versene yenge... Anne, anne bak ne diyeceğim. Amcamla yengem İstanbul’a geleceklermiş kasım sonunda. Elif ablam söyledi... Canım söylerler elbet. Ne var bunda? Diyorum ki sen de gel onlarla... Niye olmasın ki? Çocuk değilsin ki üşüyesin. Sarınır bürünür gelirsin. İstanbul’u gezdiririm sana. Hiç gelmedin ama. Sabahat’ın annesi iki kere geldi bak. Hep sizi soruyor kızlar... Kasım soğuk sayılmaz ki? Millet Uludağlara çıkıyor. İyi! Küstüm ben de size! Öyle olsun. Dedem mi hasta? Nesi var? Yaşlılıktandır canım, geçer elbette. Ona sıcak bir tarhana çorbası kaynattınız mıydı bir şeyciği kalmaz. Zorla içirin siz de. Rahmetli babaannem olsaydı... ‘Ferda selam söylüyor, elinden öpüyor’ deyin bir şeyciği kalmaz... Şubatta gelirim ancak. Olmaz. Nasıl yetiştireyim dersleri? Yok yok. Tamam haftaya görüşürüz. Ablamlara, halamlara herkese selam. Dikkat ederim. Oldu. Sağol.”

*

“Anne! Yenge sen miydin? Annem sandıydım. Eniştem mi hasta? Böbreği mi gene? Üfff... Bir türlü iyileşemedi o da. Ablam da üzülür. Çocuklar kimbilir ne haldedirler şimdi? Orada mı kaldı annem? İyi yapmış. Çocuklar, anne baba hastanede olunca tek başlarına ne yapsınlar? Yok yok ben gene ararım. Geçen yılki gibi değil, yurtta telefon var artık. Nasıl olsa evde de var, mesele olmuyor pek. Büyük rahatlık. Emin yaramazlık yapıyor mu gene? Halasının bir tanesi. Kızma ama annesi. O evin neşesi... olacak o kadar. Hangi çocuk yaramazlık yapmaz ki? Vallahi rüyalarıma giriyor. Dolabımın kapağına yapıştırdım fotoğrafını. Sabah akşam öpüyorum Derslerim iyi sayılır. Ama nefes almadan çalışıyoruz inan... Yok canım o kadar da değil. İki kilo vermeyle bir şey olmaz. Öğrencilik bu. Olacak. Anneme söyleme gene de. Telaşlanır. Eve gelince alırız gene. Kızları bir görsen... İki yılı bitirdik bile. Kalan iki yılını da bitirirsek... evet, aynen öyle. Emin’i de isterim bak. Tek başına olmaz. Ne yapayım garip yerlerde tek başıma? Kimbilir? Nasip, bilinmez ki... Yenge, bak sana ne diyeceğim, abim sizi getirsin bir hafta sonu. İnan çok göreceğim geldi. Burnumda tütüyorsunuz. Babamla çıraklar idare ederler canım. Gezdiririm sizi. Sen sıkıştırırsan olur. ‘Ferda Emin’i istiyor’ de. Çok özlediğimi anlat. Şey... Babamın kalbi nasıl oldu? İlaçlar iyi geliyor mu? Ne yapsın adamcağız? Bir yanda damadı, bir yanda babası... İki hastanın arasında daralıyor o da. Elinden geleni yapıyor ama. Daha ne yapsın adamcağız? Hastanenin numarası var mı? Versen de... Tamam tamam, ağlatma. Ben gene ararım. Herkese selâm et.”

*

“Merhaba anne! Nasılsın canım? İyiyim. Alışmaya çalışıyorum. Var var. Okulun telefonundan arıyorum. Nahiye ama elektriği, suyu, telefonu, sağlık ocağı... herşeyi var. Biliyor musun, dün ilk aylığımı aldım. Çok farklı bir şey tabii ki. Size de hediye aldım buradan. Postayla göndereceğim... Söylemem. Sürpriz olsun. Güzide’nin ikincisi de mi kız oldu? Allah anneli babalı büyütmek nasip etsin. Sabri abi çeyizi düzmeye başlasın. Görünce tebrik ettiğimi söyleyin... Emin’in nişanlısı mı? Erken değil mi biraz? Anne bak Emin’i al buraya gel... Niye ki? Koca çocuk oldu. Hiçbir şey yapmaz. Dedem ne yapıyor? Amcamlarda mı? Yaaa... Niye söylemediniz bana? Bilinci açık mı? Canım tontonum. İki hafta önce sizdeyken ne güzel konuşmuştuk oysaki... Ben de diyordum ki... inşallah düzelir. Babam üzülmüştür. Kalbi de zorlar şimdi. Eniştem ameliyattan sonra düzeldi değil mi? İyi iyi... Herkese selam ettiğimi söyleyin. Dedem düzelince babamla, oğlanı alıp buraya gelin. Lojmanda yerimiz var. Öğretmen arkadaşla idare ederiz. Çok iyi bir kız. Sen de seversin... Yozgatlı. Annesiyle kalıyorlarmış; ben gelince annesi gitti. Adı mı? Ayla. Onun ikinci yılı. Benden iyi tanıyor burayı. Herkesle ahbap. Yemek, meyve, yoğurt gönderenler oluyor. Yok yok epey öğrendim ben de. İş başa düşünce. Tamam kapatıyorum şimdi. Olur söylerim. Sen de”

*

“Baba! Babacığım, iyisin değil mi? Emin ‘dedem hastaneye gitti’ deyince telaşlandım. Anladım. Dedemin kabrine gidince fena oldun tabii ki. Ne yapalım ama? Allah rahmet eylesin. Birinci yılı doldu bak. Ölenle ölünmüyor ki. Ben de kaç gün ağladım ama ne yapalım?Allah gençleri korusun. Annem nasıl iyi mi? Onu da ver telefona. Burnumda tütüyorsunuz hepiniz. Hep ben geliyorum ama. Siz bir kere geldiniz şimdiye kadar... Hayır hayır. Bak üçüncü yılımdayım burada. İyiyim elbette. Ellerinden öperim. Sizi özledim o kadar. Anne nasılsın? Ben de iyiyim. Sesini iyi duydum. Anne, Ayla hanım nişanlandı biliyor musun? Müdür yardımcısı nişanlısı da. Bizim okuldan. Hani siz geldiğinizde “hoş geldin”e gelmişlerdi ya bir akşam. Sarışın olan arkadaşımız; hatırlarsın.. İnşallah. Söylerim Ayla hanıma. Hem sevindim hem üzüldüm. Tayin isteyecekler düğünden sonra. Bilmem... neresi çıkarsa artık. Ben yerimden memnunum. Sadece size uzak. Neyse ki telefon kolay bağlanıyor okuldan. Tamam, abime yengeme selam. Herkese. Ben de. Emin’i benim yerime öp.”

*

“Anneee... yok bir şeyim. Çok halsizim o kadar. Hem hamilelik hem eniştem; hem de babamın felç geçirmesi yordu beni. Ne yapıyor ablam? Alıştı mı biraz? Eniştem iyi adamdı Allah rahmet eylesin. Bize bile babalık yaptı. Neyse ki çocuklar büyüdü. Tamer’in nişanlısından ne haber? İyi iyi. Ablam hiç değilse oradan mutlu olur. Birazdan onu da arayacağım. Babam düzeliyor değil mi? Oh oh. Biraz da kendisi gayret edecek tabii ki. Önce sizin desteğinizle yürür, sonra da inşallah tek başına yürümeye başlar. İzin alırım almaya da... yol çok uzun; katlanabilir miyim bilmiyorum? Görmesem de içim rahat etmiyor. Yok yok Süha bir şey demez de ben kendime güvenemiyorum. Son ayıma girdim. Ah keşke sen gelebilseydin doğuma. Ağlama anne. Yalnız değilim. Görümcemle kayınvalidem gelecekler biliyorsun. Arkadaşlar da var sağolsunlar. Hem artık ilçedeyiz. Köyde değiliz ki sorun olsun. Hastane çok yakın. Gene de... korkuyorum anne. Sesini duyabilsem hiç değilse. Dua et. Biliyorum ediyorsun da... Anne... Canım çok helva çekti. Ev sahibimiz ne istiyorsam pişirmeye söz verdi ama utanıyorum demeye. Nasıl pişiyordu? Şekeri ne zaman koyacağım? Tamam. Süt de. İyice kavrulacak. Tamam, anladım. Denerim. Şimdi mutfağa gidiyorum. Süha gelmeden yapayım. Abime yengeme babama selâm. Emin’le Ezgi’ye de. Ezgi cadısını öp benim yerime. Ben de anne. Söylerim”

*

“Nasılsın babacığım? Sesin çok iyi geliyor. İnşallah. Abim bastonla tek başına camiye gidebildiğini söyleyince nasıl sevindim bilemezsin. Dua ediyorum hep. Biz iyiyiz. Oğlanla uğraşıp duruyorum. Yok daha bitmedi. Sonra da rapor alacağım. Annem evde yok mu? Yapsın yapsın. Yürüyüş iyi gelir bacaklarına. Yengem abim, çocuklar ne yapıyorlar? Onlar da mı yok? Olacak elbet. En yakın arkadaşlarının sünnet düğünü. Kirve de olunca... İnşallah. Annemle gelinse- nize buraya. Özledim. Torununuzu da mı özlemiyor- sunuz? Kaç aylık oldu bak. Neredeyse emekleyecek. Yok canııım... Bir kere görmeyle ne bilsin çocuk. Hem daha küçüktü o zaman. Gündüz iyi de gece uyutmuyor hiç... denedik ama bilmem. Evet. Halası bakacak sonra. İşe başlamadan gelmek istiyorum ama... yol uzun. Siz gelin en iyisi. Anneme söyle. Baba! Oğlan uyandı, kapatmam gerekiyor. Herkese selam, görüşürüz.”

*

“Yenge, nasılsın canım? Annem konuşabilecek mi? Ağır şeylerden geçti ama. Buna şükür. Daha da düzelir. Önce babamı kaybetti; sonra abimin kaza geçirmesi yordu elbette... Allah korudu, buna da şükür. Abimin ayağı daha iyi değil mi? Oh oh. Çocuklar nasıl? Okulları? Tebrik ettiğimi söyle her ikisini de. Hediyelerini gelince getiririm. Hak ediyorlar ama. Seminerler var şu ara. İki haftaya kadar biter. Bilmem. Belki Süha gelmez. Biz Türker’le ikimiz geliriz. Annemi görmeyi çok istiyorum. Yaşlı kadın. Senin de ellerin dert görmesin. Olmasaydın ne yapardım gurbet ellerde? Gözüm arkada olurdu hep. Bizimkiler iyiler. Ara sıra geliyorlar. Onların yeri yakın canım. Sizin gibi değiller ya. Dükkânı çıraklar idare eder diyorum. Hep birlikte gelin bu tarafa. İnşallah. Hepiniz için değişiklik olur. Öpüyorum herkesi. Sevgilerimi söyle. Sağol yenge söylerim”

*

“Abi. Abiciğim iyisiniz değil mi? ‘Kapsama alanı dışı’ diyor ikide bir; ancak düşürdüm. Az önce girdim içeriye. Yol boyu gözümün önünden gitmediniz inan. Bilinci nasıl annemin. Beni geldiğimi hatırlayabiliyor mu? Sormadınız mı? Olsun. Abi, abi... Ses kesik kesik geliyor. Pencere tarafına geçsen... Hah şimdi daha iyi geliyor. Annemin kulağına tutsan anlar mı acaba? Çekmez mi oradan? Sağlık olsun. Bugün ablam mı kalacak yanında? Selam söyle. Yengem de ablam da sağolunlar. Onlar olmasa kadıncağız ne yapar? Dönüşümlü olarak gül gibi bakılıyor. Okul olmasa birkaç gün daha kalırdım. Hiç gözümün önünden gitmiyor. Boş boş bakıyor. Ah anacığım. Emin ne yaptı sınavı? Tam da kötü zamana denk geldi; çocuk ne yapsın? İnşallah kazanır. Canı sağolsun, seneye dener olmazsa. Ezgi’nin ki de seneye. İyi yerler kazanırlar inşallah. Yengeme çok selâm söyle abi. Çocukları da öpüyorum... Seminerler bitsin gelmeye çalışırım. Herhalde Türker Süha ile kalır. Belki de babaannesine gider... Olsun canım. Kaç kontör giderse gitsin. Şimdi konuşmayacağım da ne zaman konuşacağım abi? Tekrar ararım akşam. Ablamınkinden. Selâm herkese. Olur söylerim.”

*

“Abi, nasılsın canım? Geldim geleli kalabalığım; çok gelen giden oluyor başsağlığı için. Yok atlatamadım daha. ‘Babam gittiyse annem var’ diyorduk. Sizin canınız sağolsun... Yok ağla... Ağlamıyorum. Ama herkesin yeri ayrı ayrı. Eve geldi, daha da düzelir derken... neyse artık, ölenle ölünmüyor. Giderek düzeleceğiz. Süha ile Türker de çok kötü oldular. İyi kadındı anacığım. Kimseyi kırmadı şimdiye kadar. Bilgisayarınız da hayırlı olsun. İyi etmişsiniz. Ben oradayken gelecek diyordunuz. Daha kolay görüşürüz bundan sonra. Kamera da takılınca harika olur. Türker de her akşam arkadaşlarıyla, Süha’nın akrabalarıyla görüşüyor sesli ve görüntülü olarak. Keşke annemle babamın zamanında olsaydı bu imkanlar... Evet nasip. Emin’in finali nasıl geçti? Oh oh, seneye bitiyor demek ki? Yengemin sıhhati iyi mi? Seninki? Ağır şeylerin altından kalktınız ikiniz de. Dört yıl yatalak hastaya bakmak kolay mı? Hastaneye git eve gel... Abi fazla yormayayım seni. Kamera takılınca uzun uzun görüntülü konuşuruz. Yengeme selâm söyle. Çocukları öperim. Oldu söylerim”.

*

“Emin! Nasılsın bir tanem? İyiyiz biz de. Türker kampta iki gündür. Süha da iyi. Bu sene siz gelin. Canım buradan takip edersiniz gelişmeleri... Abim, yengem, Ezgi nasıllar? Çağır da görüşelim. Yok mu kimse? Haa... Anladım. Ezgi’nin okulu için gittiler. Evde yalnızsın yani. Arkadaşlarınla yazışıyorsun. İyi. Niye mi sustum? Hiç. Şey yani... Evde telefon yokken konuşacak, sorulacak adam çoktu. Şimdi cep telefonları mevcut, görüntülü-sesli görüşme imkanı var, konuşacağım kimse yok. Garibime gitti bir an. İyi. Selam söyle geldiklerinde. Kendine iyi bak. Öptüm.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : welat    15.07.2008
Yorum : özlem le dolu ifadeler ama güzel etkilendim




Ekleyen : elifnur    22.06.2007
Yorum : şuna bak ne güzel dimi arkadaşım...




Ekleyen : Rabia    11.06.2007
Yorum : çok beyendik




Ekleyen : ebru-zem    
Yorum : ağla..ağlamıyorum inan... kulağımda ses oldu bu yazılar ve gözlerimde yaş... cep telofonları yokken dicektimki son satırlar gözüme ilişti..özlem dolu telofon konuşmaları git gide yazılarda kalacak..teknoloji artık özlemeye fırsat vermiyo..




Ekleyen : ozlem    
Yorum : bilemiyorum iyimi oldu teknoloji kötümü..eskisi gibi mektuplarda yok ama kimseye midanede yok asagı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık




Ekleyen : gueres aysu    
Yorum : Cocuklugumu animsadim okurken.Elli yasinda koca kadinim,gözlerimden yaslar bosandi.Eskiden yasamlarinda daha sevgi doluydu insanlar.Simdi sevgi yozlasti insanlarda artik gunden gune metallesiyorlar.Yasarken üsüyorum ama soguktan degil. Bu yazi icimi isitti . Tesekküler




Ekleyen : selin g?k    
Yorum : süper ama güzel olurdu yaş 11





 
Armudun Son Çiçeği... - Sayı 115
Cılga... - Sayı 112
Gönül hanım... - Sayı 110
Hastalığın adı ne?... - Sayı 108
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Bayramlar da insan ilişkilerinin koparılması için bir vesile haline getirildi. Yakında bayramlar da “bayram tatili”ne çıkarsa hiç şaşmayın!...
Kardelen-Gazete: Sayı 3, 1989
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Gazze günlüğü
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş
Fatih Sultan Mehmet (4)


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13168560
 Bugün : 2568
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 605176
 Bugün : 217
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 398
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim