Düşünce iyi, organizasyon zayıf Av. Mustafa Büyükgüner Sayı:
87 - Ocak / Mart 2016
Star Gazetesi'nin organize ettiği ve bu yıl ikincisi verilen Necip Fazıl Ödül Töreni, 25 Aralık 2015 tarihinde Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleştirildi. Edebiyat ve sanat çevrelerinin de katıldığı törende başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere pek çok siyasetçi de hazır bulundu.
Törende Necip Fazıl Şiir Ödülü, Cevdet Karal’a, Tercüme Ödülü, Senail Özkan’a, Fikir ve Araştırma Ödülü, İlhan Kutluer’e, Hikâye Ödülü ise Sibel Eraslan’a verildi. Rasim Özdenören ise Necip Fazıl saygı ödülüne lâyık görüldü.
Ödül sahipleri; yazar Beşir Ayvazoğlu, Prof. Dr. Fatih Andı, şair Osman Konuk, Prof. Dr. Turan Karataş ve Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç’tan oluşan jüri heyeti tarafından belirlendi. Her ne kadar jüri ödül sahiplerine bu ödüllerin hangi sebeple verildiğini açıklamış ise de, gerek internetten yaptığım araştırmalarda gerekse başta Kardelen Dergisi yazarları olmak üzere yakın çevremdeki istişarelerimizde genel anlamıyla ödülleri almaya hak kazananların biraz garipsendiğini fark ettim. Bunun sebebinin eksik organizasyondan kaynaklandığını düşünüyorum.
Televizyondan da naklen yayınlanan törenleri takip edenler mutlaka fark etmişlerdir. Ödüller her ne kadar Üstad adına verilmişse de, tören salonunda üstaddan bir iz, bir remz yoktu. Zindandan Mehmede Mektup şiiri dahi Sayın Cumhurbaşkanı’nın sesinden dinletildi.
Erdoğan’ın katılacağının belli olması sebebiyle salonun büyük bir kısmı Türgev’e bağlı yurtlarda kalan öğrenciler ile doldurulmuştu. Üniversiteli öğrencilerin böyle bir programa katılmalarına elbette karşı değilim. Zira Üstad’ın yana yakıla aradığı “gençlik” elbette böyle bir programda olmayı herkesten hatta siyasetçilerden bile fazla hak ediyor. Ancak Erdoğan’ın konuşmaları sırasında atılan sloganlar, yapılan tezahüratlar, ödül töreninin dahi önüne geçti ve âdetâ salonu Akparti Grup Toplantısı’na dönüştürüverdi.
Törende Üstad’dan her hangi bir iz olmadığı gibi ödül almaya hak kazananların eserlerinden dahi bahsedilmedi. Mutlaka kendi dallarında bu ödülü almayı hak edecek kadar kıymetli eserler veren bu ödül sahiplerinin bir organizasyon hatasına kurban gittiklerini düşünüyorum.
Ödül törenine Üstad’ın aile fertlerinden kimse katılmadı. Bununla birlikte Üstad’ın oğullarından Mehmet Kısakürek’in ödül töreninden önce ve tören esnasında sosyal paylaşım sitelerinden yaptığı paylaşımlar ve tespitler de ailenin özellikle Rasim Özdenören’e verilen saygı ödülüne itirazının bulunduğunu açık bir şekilde gösterdi. Özdenören ve onunla birlikte hareket eden şair ve yazarların hayatının son demlerinde Üstad’a karşı tutumlarını eleştiren Mehmet Kısakürek, Özdenören’a açıkça “Biraz onurun varsa törene katılmazsın” diye seslenmişti.
Tören’e asıl damgasını vuran olay ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasında okuduğu şiirin aslında Üstad’a ait olmamasının ortaya çıkması oldu. Konuşmasında “… Rasim Özdenören ağabeyimizin ifadesiyle o bu dünyaya âdetâ bir kefalet ödemek için gelmiş, boynunda taşıdığı mahkûmiyet kararıyla bu dünyaya gözlerini yumarken de bu dünyadan alacaklı göçmüştür. Ne diyor Üstat, Bir namazın, bir duam, bir de eski seccadem, hepsi bu kadar işte benim sermayem” demişti. Törenden sonra bu şiirin Üstad’a ait olmadığı ortaya çıkınca Büyük Doğu Yayınları’nın yöneticisi ve Üstad’ın torunu olan Emrah Kısakürek konuya açıklık getirdi. Gazetelere de yansıyan açıklamasında, Emrah Kısakürek, şiirin Üstad’a ait olmadığını belirttikten sonra “Sayın Cumhurbaşkanı, danışmanlarının azizliğine uğramış görünüyor” dedi.
Bu kadar iyi niyetli olarak ortaya çıkan ve Üstad adına cemiyetin önde gidenlerine ödül vermeyi düşünen bu organizasyonun organizatörler tarafından bu kadar kötü yönetilmesi, önümüzdeki yıllarda bu işin daha çok ciddiye alınması gerektiğini de göstermekte.
|