Perde Arkasyndan Haber Mustafa Kınıkoğlu Sayı:
53 - Ekim / Aralık 2006
Kallâvi bir Konya sofrasında açılan iftardan sonra, ilk olarak akşam namazımızı eda ettik. Sonrasında ise sırada vazgeçilmez çay faslı vardı.
Bu kadar arkadaşın arasında çayın tadı da bir başka oluyor. Çayla arası olmayan biri bile normalde içtiğinin fazlasını içebiliyor.
Daha ilk bardağımı bitirmeden telefonum çaldı. Arayan annemdi.
—Deden..
Dedi sadece.. Yüzümdeki gülümseme birden gitti. Bir yutkuntu geçti boğazımdan..
* * *
Ölüm güzel şey, budur perde arkasından haber;
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü peygamber!
(Nfk)
* * *
Meğerse sevgili dedem iki gündür hastanedeymiş. Ve mübarek ramazanın bu mübarek cuma gecesinde Allah’a yürümüş.
İlk şok insanı derinden etkiliyor. Birden bire herşey anlamını yitiriyor. Bir boşlukta sanıyorsunuz kendinizi. İlerleyen dakikalarda toparlanmaya başlıyor, yapılacakları düşünüyorsunuz.
Hemen o gece memleteke doğru yola çıktım. Ertesi gün cuma namazından sonra defnedilecekti dedemin cenazesi.
İlk defa bir cenazenin eve getirilmesine, oradan gasilhaneye taşınmasına, orada kefenlenmesine bu kadar yakından şahit oldum. Aslında bu şahitlik, dünyanın yalan olduğuna şahitlikti.
* * *
Ne acı, kaybetmek için sahiplik!
Ölümlüyü sevmek, ne korkulu iş!..
(Nfk)
* * *
Hafif yağmur damlaları arasında dedemin naaşını babam, amcam ve ben hep beraber kabre indirdik. Kefen bağlarını çözerken şu çile dünyasının ne kadar boş olduğunu bir kere daha -hem de en iyi şekilde- anladım.
Kabrinin kazılması sırasında yardıma gelenler selâm niyetine “Kabri gül olsun” diyorlardı bizim köyde. İnşallah kabri gül olur. Mekânı cennet olur inşallah. Eğer bu yazıyı okuyanlardan iseniz hem kendi ailenizden vefat etmiş kimselere hem de sevgili dedeme bir Fatiha göndermeyi ihmal etmeyin lütfen...
* * *
Yunus öldü diye selâ verirler;
Ölen hayvan imiş, aşıklar ölmez!
(Yunus)
|