KAHRAMAN MİLLET Sinan Ayhan Sayı:
93 - Temmuz / Eylül 2017
...
“Allah ve Resûlüne itaat”'te bir muvazene kurmuş; bu istikamet boyunca, bütün dünyayı karşısına alacak kadar gözü kara; hem ferdî plânda, hem içtimaî olarak kahraman bir Millet...
Destanlarında ve masallarında o kahramanlığı bir gen gibi taşıyan; tarihinde bu kahramanlığı ruh, şahsiyet; kemiyet, keyfiyet; fizik, metafizik her türlü yaşayabilmiş...
15 Temmuz 2016'dan bu yana da, demokrasi nöbeti değil; bayrak nöbeti, yani bir manada, "Allah ve Resülüne pazarlıksız itaat" nöbeti tutan bir Millet...
İslâm’ın bayraktarı... Yunus'un ifadesiyle "aşkın rengine boyanmış" Millet... Kahraman Millet...
Yeri ve zamanı geldiğinde her ferdi, "dünyaya bedel olacak" kadar kahraman olmaya aday...
...
Hz. Âdem (Aleyhisselam)'a eşyanın ve tüm varlıkların isimleri öğretildi; "isimler ilmi" o derece yüceydi ki, insan böylece “her şeyi gerçek ismiyle çağırarak”, Allah'ın ona ayırdığı "eşref"e erdi...
Lâkin…
Zaman geçtikçe, mekân zamana göre eğilip büküldükçe, her şey kirlendi... Bu kir içinde, "gerçek isimde çağrılıyor olmak" ilmi unutulmaya yüz tuttu...
"Kahramanlık" denen mübarek hadise işte, vukuu bulduğu herhangi bir coğrafyada, bütün kirlere rağmen; Hz. Âdem’den günümüze "her şeyi gerçek adıyla çağırma" imkânının her defasında, temize çekilme hali oldu...
...
Türk, Keykubat'ları, Kılıçarslan'ları, Alparslanlar'ı; Osman ve Orhan Gazi'leri; Fatih'leri, Yavuz'ları, Cennet Mekân Sultan Abdülhamit Han'ları ve dahi onlara bağlı tüm askerleriyle her şeyi temize çekti...
Hilesiz, hurdasız...
Çünkü Türk, hakikati gördüğünde hakikate karşı boynu kıldan ince ve bu sebeple de nefsine karşı, daima kahraman oldu... Dünyaya ve aslında yedi düvele karşı da, öyle kahraman oldu...
Türk, hakikatin nizamını dünyaya kurmaya hamle ettiği içindir ki, her emelden öte, küfrün düşmanlık beslediği bir hüviyet oldu; düşmanıyla da, Hak endazesine bağlı kalarak çarpıştı ve böylece Hak ölçüsüne âşık tüm gönüllerde kahraman oldu...
Hem tek ferdi millet, hem milleti tek fert gibi oldu...
Tek kişilik haliyle işte, Yemen'den Fizan'a; Üsküp'ten Saray Bosna'ya, “Kut’ül Amare'den”, Filistin'e, Kudüs'e; bütün mazlum coğrafyalardan, yine bütün mazlum coğrafyalara tek ve biricik kahraman oldu...
Tarih ve gerçeklik perspektifinden bakıldığı vakit, Millet, söz ve gönül ufkunda zaten bir kahramandı; ama son tahlilde, ecrini Allah'tan beklemek üzere "Kahraman Millet" oldu...
|