Sivil itaatsizlik Ayşe Yaz Sayı:
124 -
 Sizin hiç çocuğunuz kayboldu mu? Sabah bindirdiğiniz servisten akşam inmediği oldu mu? Yahut idarecilerce, sabahları evden çıkan çocuğunuzun günlerdir okula uğramadığı söylendi mi? Siz hiç gökyüzünün altında toprağınızı işleyip rızkınızın peşindeyken kapınız çalınıp evlâtlarınız arasında dağa çıkacak olanın seçimine zorlandınız mı?
Ve yahut onca yıl maddî manevî emek harcayıp üniversiteye yolladığınız, üzerine hayaller kurduğunuz oğlunuz veya kızınızın “Beni aramayın ben halkımın dâvâsı için mücadele etmeye gidiyorum” notuyla telefonu kapandı mı? Bu soruları çoğaltmak o kadar kolay ki, her soruyla onlarca hikâyeyi önünüze serebilecek bir dönemin soruları bunlar.
İşte ülkemizde birileri bu soruların soranı değil bizzat yaşayarak cevaplayanları oldular. Kim midir o birileri? Onlar terör örgütünün kaçırdığı veya propaganda ile ağına düşürdüğü evlâtlarını, terör örgütünün elinden kurtarmak için dünyada eşi benzeri görülmemiş bir direnişin fitilini ateşleyen annelerdir.
O anneler ki; kâinat yaratıldığından bugüne var olan bütün dinler ve kültürlerde insanoğlunun geleceğinin teminatı olan annelik makamının sahipleridirler. Evlât diye yürekleri yanan, karanfil çiçekleri dalından kopartıldığında içlerindeki acıyla nasıl baş edeceklerini, dertlerini kime nasıl diyeceklerini, kimden ne yardım isteyeceklerini bir müddet bilemeyen Diyarbakır anneleridirler.
Toplumsal alanda annelik farklı inşa edilen kıymet ve kutsiyet atfedilen bir konuma sahiptir. Anne bir yanda; yaşam veren, kendini feda eden, hayatı boyunca çocuğuna sorumluluk hissiyle bağlı, toplumu inşa eden bir varlık olduğu gibi diğer taraftan her türlü kötülüğün sorumlusu, iç güdüleri ve toplumsal yargılara boyun eğerek güçsüzleşen birisi olarakta görülebilir.
Bu bağlamda çocukları yaşanılan toplumun onaylamadığı eylemler gerçekleştiren annelerden Diyarbakır anneleri, başlattıkları sivil itaatsizlik eylemiyle anneliğin makul tarafında yer almaktadırlar. Bu şiddetten uzak itaatsizlik eylemi kamuoyuna yapılan bir sesleniştir. Anayasal düzenin ilkeleri içerisinde insan hakları ihlâllerine farklı bir başkaldırı olmasına karşın meşru görülen bir eylemdir.
Diyarbakır anneleri sivil itaatsizlik hareketi; çocukları terör örgütü tarafından kaçırılan annelerin onlara kavuşma umuduyla örgüt ve onun siyasî temsilcilerine karşı başlattığı oturma eylemidir. 3 Eylül 2019 da başlayan eylemlerin zemini, 22 Ağustos 2019 günü bir evlâdı yıllar önce terör örgütüne katılarak kaybolan Hacire örgütüne katılarak şekilde kaybolan diğer evlâdı için gerçekleştirdiği protesto ile başlar. Eylemin ilk kıvılcımını ve zincirin ilk halkasını oluşturan Hacire Akar’ın münferit başkaldırısı toplumsal hak arama mücadelesinde diğer anneleri bir araya getirip eyleme olan inançlarını ve sürdürülebilirliklerini konsolide etmiştir.
Bu eylem Kürt çocukların duygularını kullanıp onları dağa çıkartan terör örgütü başta olmak üzere siyasî temsilcilerine ve de hepsinin üstündeki planlayıcı akıl hocalarına karşı bir duruştur. Annelerce evlâtlarının köleleştirilmesine, başkalarının çıkarları adına kullanılmasına ilk defa yüksek sesle karşı çıkıştır.
Kürt kültüründe de önemli bir yere sahip annelerin, hayatlarını askıya alıp terör örgütüne karşı mücadele başlatmaları, anneliği özel alandan kamusal alana taşıyarak, yaşadıkları bölgede kurulmak istenen korku imparatorluğunu yerle yeksan edişleri takdire şayan bir durumdur. Çünkü o anneler birilerinin güdümüyle yola çıkmış kadınlar değildirler. Onlar yüreklerinde taşıdıkları annelik makamının tezahürüyle can parelerini arayanlardır.
O anneler ki; doğduğu toprakları kader bellemenin yerine herkesi karşısına alıp tüm korkularından sıyrılarak yola çıkmışlardır. Şiddet sarmalının devamını reddedip çocuklarını kandırıp götüren taşeronların kapısında başlattıkları sivil itaatsizlik eylemiyle evlâtlarının akıbetini sormaya gelenlerdir.
Diyarbakır anneleri, sadece Kürt annelerin nöbet tuttuğu bir oluşum değildir. Herkesi karşısına alıp üniversite kapısına kadar taşıdığı kızı veya üzerine hayaller kurduğu oğlu kandırılıp götürüldüğü vakit başını öne eğmeyip, ülkenin batısından güneyinden kuzeyinden kalkıp gelen anaların onlara kavuşma umuduyla örgüte ve onun siyasî temsilcilerine karşı başlattığı oturma eylemidir.
Bu gün dünyayı yönetmeye talip olanlar kadının dünya ya bir varlık getirmesinden memnunlar. Lakin annenin o varlığı kendi kültürel kodları ve inançlarıyla şekillendirmesine razı değiller. Annelerin evlât dediği varlık üzerine kendi çıkarlarına hizmet edecek nice oyunlar kurgulamaktalar. Bu oyunların nicesinden birisi olarak sahnelenmeye çalışılan, dağa çıkartılan evlâtlara karşın Diyarbakır’da bir ananın haykırışıyla başlayan karşı hareket, sadece içinden çıktığı topluma değil tüm dünyada hak arayan evlât sahibi kadınlar adına da bir başkaldırıdır.
Bu anneler bazen yakın çevrelerinden, akrabalarından, dost bildiklerinden dahi destek görmeseler de evlât hassasiyetleri toplumun birleştirici unsuru ve umudu olmuş durumdadır. Ataerkil bir toplumda kadınlardan oluşan bir topluluğun gerçekleştirdiği fiil, kadınların kamusal alanın belirleyicileri olması bakımından da önemlidir. Ayrıca annelerin ısrarlı tutumu onları görünür kılmanın yanında yeni kaybetme vakalarının da önüne geçmiştir.
Toplumun birçok kesimi tarafından kabul gören anneliğe değer biçilemeyeceği ve anne göz yaşının rengi olamayacağı yaklaşımından yola çıkarak, şehit aileleri tarafından da ziyarete edilen Diyarbakır anneleri; eşi benzeri görülmemiş bir cesaretle evlâtlarını en son gördükleri yerde sabırla seslerini dünyaya haykırmaktadırlar.
Örgütlenme tipi ve ortaya koydukları hareket şekli baz alındığında sivil itaatsizlik eylemi olarak meşru bir zemine oturan Diyarbakır anneleri eylemi; kanun dışı olmasına karşın şiddetten uzak olması, barışçıl hedefler içermesi, sessiz ama vakur bir vatandaşlık duruşu ortaya koyması bakımından uzun soluklu olarak devam etmektedir.
Terör örgütünün silâh bırakmasının, amasız fakatsız kendisini fesh etmesinin konuşulduğu şimdilerde, örgütün kırk yıllık distopyası çökerken, 2019’dan beri yaz kış demeden her gün evlât nöbeti tutan Diyarbakır annelerinin ütopyası başlamış durumdadır.
|