Yağmur (Gazzenin çocukları) Ayşe Yaz Sayı:
119 -
Fırtınanın yaprakları yerde çevirdiği, gökyüzünün öfkesini boşalttığı yağmurda ıslanmak istiyordu çocuk...
Hücrelerine kadar ıslanmak... Ama kadının parmaklıkları olmayan yüreğinde mahkûmdu.
Hâlbuki biliyordu kadın başına tek damla düşmeyeceğini.
Ama gökden yağanlardan korkmuştu bir kere...
Çocuksa korkusuz, can atıyordu yüzünü bulutlara dönüp gülümsemek için.
Çadırın perdesini usulca araladı kadın.
Ve yavaşca çevirdi çocuğu.
Ateş yağmuruna tutulduğu o günden beri hareket eden tek uzvu; gözleri, görsün diye yağmuru.
Şimşeklerin aydınlattığı gri gökyüzünü sarsan gürültüyle gelen ateş yağmurunun parçaladığı duvarlar üzerine çöktü.
Bedeni zifiri karanlığın altında kaldı. Ta kii hoş bir koku ulaştı burnuna.
Minik elleriyle emekledi. İlerledikçe daha da hoşlaştı tanıdığı o koku, sardı sarmaladı her yanı.
Çenesinin kenarından süt sızarken, alnına bulaştı anne kanı... Sonra derin bir uykuya daldı.
Bir daha ne acıktı, ne de susadı.
●
---
Demir kubbeyi delen rengârenk ateş yağmuru var dışarda.
Bir de beyinleri uyuşturup kulakları sağır eden uğultu...
Onunsa sesiz yüreği, kafeste kuş misali tutsak.
Bütün sevdikleri yeni evlerine gitmiş, o kalmış açıkta...
Bildiği tek şey, ya kanında açan çiceklerle kanatlanıp yanlarına gidecek...
●
Yumruğu havada silâha karşı öylece dikiliyor...
Mermiden daha delici gözlerinden fışkıran ateş.
Acının yağmurunda yıkanan minik beden...
Ne korkutur ki seni artık.
Çok olmuş korkuyu öldüreli koca yürek.
|