Bir Tür Boşluk Doldurma Hikayesi Sinan Ayhan Sayı:
40 -
Bir sakıncası yoksa kopyama bir format bulmalıyım... Kusura bakmayın, özür dilerim, az öteye ilerlerseniz, hani takma gözün gördüğü düş gibi, ben doğrusunu isterseniz olmayan gözler icat ettim birinin aklına; bu şey, dünyanın merkezini temsil eder, özür dilerim... Hayır, asla... Bir röntgenci değilim! Ne münasebet! Öyle itham ettiğiniz gibi hasta filan da değilim... Çok sıcaksınız, cana yakınsınız; hay aksi, neyse, siz burada kaldıkça ben var olamam, tekrar özür dilerim, sizin omuzlarınız mı var ne güzel, benim de olmalı; kemikleri olmayan bacaklarınız elleriniz, kollarınız mı var, benimde olmalı... Ya sizler mercek altındayken ben kaybolursam, kendime endişelerinizden elbiseler bulamazsam, ama nasıl olur... Ego sum pui sum-Ben, neysem oyum... E canım size ne... Yazık, oysa onca hareketsiz yoldan sonra üstüme örtülen örtünün kaldırılacağını ummuştum... Yine de henüz hiçbir şey bitmiş sayılmaz; her şey benim elimde, dersem yeni bir başlangıç yapabilirim sanırım. Vodvil Bey’in villası, baktığınız tam bu noktaya kurulmadan önce; ben burada bir koltuk, bir avize veya ahize bekleyen boşluktum; şimdi vodvil Bey’in çalışma masası tarafından işgal ediliyorum... Katılıyorum, ben öyle hayal gücü yüksek bir eşya boşluğu sayılmam, üstelik üstümü –bulabilirseniz tabi- ne kadar kaşırsanız kaşıyan altımdan altın bir tabaka çıkmaz, her defasında havaya doldurulmuşum, dünya böyle n’apalım; uzayda olsaydım, doldurulmaz bir boşluk olmakla övünürdüm, ama gerçekleri kabul etmeliyiz ki ben şimdi nereye bakarsanız oradayım ve hattâ diğer hain boşluklar gibi de, kimseye o kadar işkence edecek değilim... Benim üstümden geçen ister bir villa olsun, ister bir aklın tıkanıklığı bakışların boşalttığı bir mecrayım sanki, her şeyi kendime sürüklüyorum; betiksizlik ve isteksizlik üzerime o kadar sinmiş ki, bir türlü ölmeyi becermiyorum, Vodvil Bey’e sorsanız kırk yıllık dostunu tanımazlıktan gelir, hayatınız nasıl deseniz, can çekişiyorum der ve göbek adımı bildiğini itiraf ederken bile beni tanımış olduğunu farkına varmaz... Oysa ne kadar ünlüyüm ben; her oflandığında, her iç çekildiğinde, tatsızlıktan yakınıldığında, acıdan kıvranıldığında saltanatım coğrafyasına bakar gururlanırım, ben deniz olmasam, içine girecek bir hayat bulamaz bu insanlık... Yerimi sevdim, Vodvil Bey’i ve çalışma masasını da öyle, Vodvil Beyi’in her şeyi var, koltuğu, avizesi, ahizesi, ah bir de şu fazlalık masa olmasa; ama tek eksiğim formatlı bir kopya, böyle bir kopyam olursa, diğer boşlukları yok edeceğim, bu sayede etrafa bakanlar yalnız doldurulabilir bir boşluk görecek ve hizmet bir bir daha, boşluktan sıkıldıklarına dair bir söz etmeyecek... Çünkü benim formatımda bir boşluk, her zaman çalışma masaları yerine çalışkan masalar icat eder... Özür dilerim, ama az öteye kaymazsanız yerim de açılmaz benim, kimseyle konuşamam, boş zamanlarımda Vodvil Bey gibi odamın penceresinden dışarı bakarak şüphelileri ihbar edemem... Bir boşluk izin verin n’olur, herkese nasıl biri olduğumu göstereyim... Bütün bu olmayıp da bitmeyenlerin ardından, iyi bir boşluk kurgulamacısı olarak söylüyorum bakın, sonra uyarmadı demeyin; Vodvil Bey bana benzer, Vodvil Bey çalışırken yalnız kalmak ister, tabi ben de dengimi bulur bulmaz gözü kara, ama yalnız bir Vodvil Bey olmak isterim...
|