Su Üstüne Yazı Yazmak Mustafa Kınıkoğlu Sayı:
55 - Ocak / Mart 2007
Bir konu hakkında yazı çalışması yapacaksanız, yazının içeriği kadar başlığına da önem vermeniz gerekir. Başlık, yazıya girilen kapı gibidir. Başlığın, Osmanlı'nın "ev için kapı değil, kapı için ev..." dedirten ihtişamlı kapıları gibi olması her zaman mümkün değilse de, en azından okurun ilgisini çekip yazıyı okutacak şekilde seçilmesinde fayda vardır.
"Küresel Isınma ve Susuzluk Üzerine Tefekkür" ederken ilk aklıma gelen şey "su" oldu. Ve su üzerine bir şeyler yazmaya karar verdim. Bu cümleyi kafamda kurar kurmaz da başlık ortaya çıkmıştı: Su Üstüne Yazı Yazmak...
Bu başlık ilk başta "Süne Zararlısı Üzerine Yazı Yazmak" gibi bir hava içerse de, taşıdığı başka anlamlar da var. İlk anlamı, "su" üzerine yazılan bir denemeye verilecek en basit başlık olması...
Bir diğer ve daha ince anlamı ise "su üstüne yazı yazma" deyimi... Daha yazar yazmaz kaybolacak sözler... Hattâ harfi bile tamamlanamadığından söz bile denir mi yazılana?
Elbette Muhyiddin Şekür'ün "Su Üstüne Yazı Yazmak" adlı güzel romanını da anmadan geçemem. Yıllar önce dergimizin "Kitap Kurdu" bölümünde bu kitap hakkında bir yazı çıkmıştı, belki hatırlayan okurlarımız olur...
* * *
Son zamanlarda, özellikle büyük şehirlerimizde yaşanan kuraklıkla barajlardaki su oranlarının düşmesi, arada yapılan kesintiler, suyun kıymetini tekrar hatırlattı bizlere. Artık farklı bir gözle bakılıyor suya... Suyun "O"nun tarafından indirilen bir rahmet olduğu idrak ettiriliyor hepimize âdeta... (6-99)
Yağmur yağarken gözler sürekli dışarıda. "Kaç günlük suyumuza denktir bu yağmur?.. Doluluk oranı % 1 artar mı dersin?.." soruları zihinlerden geçiyor yağan yağmur izlenirken.. Dışarıda yağmura yakalansak bile artık düşündüğümüz ne kadar ıslanacağımız değil, barajların bu yağmurdan ne kadar nasipleneceği...
Su kıymetlidir. Kuraklıktan önce de kıymetliydi. Bundan sonra da kıymetli olacak.. Çünkü onun kıymeti miktarı ile ilgili değil. Büyüklerimize su ikram ettiğimiz zaman ne derler teşekkür mahiyetinde bir düşünün? Evet, "Su gibi aziz ol!.." Peki ne demektir "Aziz"? Aziz, çok olsa da kıymetinden birşey yitirmeyendir. Çok ihtiyaç duyulan demektir. Bu yüzden büyüklerimiz "Su gibi aziz ol" demişler su ikram edenlere... Suya O'nun isimlerinden birisini lâyık görmüşler... Tıpkı, "hazret-i insanın" tohumunun çatladığı anne karnına "Rahim" dedikleri gibi...
* * *
Kişi günde beş kez Rabbinin karşısına çıkmak için su ile temizleniyor. Rabbine giden yol "sudan" geçiyor bir bakıma.. Hattâ son nefesini verip hayatını kaybeden -daha doğrusu hayatını "ğayb eden" (1)- bir kul, yine su ile temizlenip teslim ediliyor gideceği yere...
Düşündükçe o kadar çok şey bulabiliriz ki suyun hayatımızdaki yeri hakkında.. Belki de ilk söylenmesi gereken, su olmadan insanın yaşayamayacağı.. Ya insan vücudundaki su oranına ne demeli? Genç yaşlarda % 80, ilerleyen yaşlarda ise % 60 oranında su içerdiğimiz yazıyor bilimsel makalelerde. İnsanın bu kadar büyük oranda su içermesinin ne gibi hikmetleri olabilir sizce? Bu suyun insanın ruh haline ne gibi etkileri olabilir?
Mahalle sakinlerinin Yasin, Tebareke gibi sureleri okudukları "günleri" hatırlayın. Ve bu dua günlerinde odanın orta yerine konan bir sürahi suyu... Suya okuma birçok kimseye cahilce bir hareket gibi gelebilir, ancak teknolojinin gelişmesi ile bazı hikmetlerin gün ışığına çıkması bu düşüncelerini tekrar gözden geçirmelerinde fayda olduğunu gösteriyor.
Yakın zamanda Japonya'da yapılan bir deneyden bahsetmek istiyorum. Deneyin konusu suya karşı bazı sözlerin söylenmesi ve su kristallerinin bu sözler üzerine aldığı geometrik şekiller... Suya kötü sözler söylendiğinde, kristaller anlamsız, çirkin bir şekle bürünüyorlar. Tersine, güzel şeyler söylendiğinde ise birbirinden harika, kar tanelerini hatırlatan şekilleri görüyorsunuz. Ne muhteşem bir sistem... (2)
Şimdi bu deney ışığında, bir bardak suya okunan yedi Fatiha'yı, okunan Fatiha ile yeni bir "hâl" alan suyun içilmesini düşünün. Yarıdan fazlası sudan oluşan insana üflenen Ayet-el Kürsü'nün etkilerini... Aynı zamanda güzel sözlerin insan üzerinde nasıl olumlu bir etki bırakabileceğini, aynı şekilde kötü sözlerin ise hücrelerimizdeki suyu ne hale getireceğini de...
* * *
Ecdadımızın suya verdiği önemi anlamak için Osmanlı'ya "Su Medeniyeti" denmesini hatırlamak yeterlidir. Osmanlı'da "su" deyince akla gelebilecek ilk kişi belki de Mimar Sinan'dır. Kanunî'nin İstanbul'un artan su ihtiyacı için Sinan'ı görevlendirmesi ve Sinan'ın fizibilite çalışmalarından sonra bunun maliyetinin çok fazla olacağını söylemesi herkesçe bilinir. Hikâyenin bundan sonraki kısmı ise pek bilinmez.
Sinan, İstanbul etrafındaki kaynaklardan topladığı suyu Kâğıthane civarında toplar. Suyun şehire ulaşması için de 33 tane su kemeri yapar. Bu çalışmalar sadece Kanunî zamanında değil daha sonra devam etmiştir. Ve toplamda bu proje Osmanlı'nın en maliyetli projesi olmuştur.
Mimar Sinan, genel olarak inşa ettiği camiler, medreseler ile bilinir halk arasında, ama yaptığı su kemerleri de ayrı birer şaheserdir. Örneğin Mağlova...
Mağlova Kemeri, yukarıda bahsettiğim 33 kemer içinde en güzel olanlardan biridir. Hattâ mimarlar arasındaki genel kanı en güzeli olduğudur. Halen tüm ihtişamı ile ayakta olan kemer, İstanbul'da Alibeyköy baraj gölü üstündedir.(3)
Yakınlarda bir arkadaşımın ısrarı ile o güzel eseri ziyaret etmiştik. İhtişamını anlatmak için gidip görmek gerekir. Söz ile ne kadar anlatılsa eksik kalan bir şeyler olacaktır.
Kemerde en çok dikkatimi çeken şey, göz sayısının 33 olmasıydı. Tıpkı projedeki toplam kemer sayısı gibi... Üstad, hangi hikmete nazaran, hem kemer sayısında hem de Mağlova'daki göz sayısında 33'ü kullanmış kim bilir? Ve kim bilir, eserlerinde daha ne hikmetler var?
* * *
Evet dostlar, "Su üstüne" yapılan bir tefekkürden arta kalanlardı bunlar. Sadece Mağlova bile başlı başına bir yazı konusu aslında. Kur'ân'daki "su" içeren ayetler, bahsettiğim deney de öyle. Belki bu konuları başka yazılarda ele alırız.
Şimdilik bu yazıyı yukarıda da bahsi geçen dua ile bitirmek istiyorum: Su gibi aziz olun!
----------
(1) "ğayb etme" kelimesini Mustafa İslâmoğlu’ndan duydum ve çok hoşuma gitti. (2) İlgili deneyle ilgili bilgi için: http://www.thank-water.net/english/index.htm (3) İstanbul Valiliği Dergisi: http://dergi.istanbul.gov.tr
|