Araf: Savaş her Zerrenin Gövdesinden Başlar, Ya ebedi Öleceksin, Ya yalnız Dirilenlerden Olacaksın Sinan Ayhan Sayı:
65 - Temmuz / Eylül 2010
Ve ölüm yapışınca gözlerine
derisini giyer yerin ve nesnelerin
adonis
Kuzgun renkli gök kitabelerini temizleyecek bir yazıdır; gümüşi bulutların çehresinde seğiren ve yere inen atlas... küfe karşı filiz, pusa karşı billur olma halveti... kılıç ve kaftandır, iç organları çoşkun acıların; üç kuşun dağılmış parçalarından doğan güneş, güneşin el yordamıyla birleştirdiği kanatlar; kırlangıç, ebabil, insanın iç kuşamına dahil bıldırcın sürüleri mi bu, göğün redif çeken, rölyefli flüt parmaklarında gezinenler...
Bir hamle varsa gökleri tavanından sökmeye dair, onu insanın has duruşu tutar, bir duruş ki kuşdilinde sürmedir; insan dilinde inci serumu... hiç bir çapraz sözün artığı yoktur üzerinde...
Ya sebe, iki harf arasında duran uçurum... kör ve sağıra verilmeyen ilim... mühre verilen düğümlü pençe...
Güzellikte erimiş doğrulardır, gökten yere inmeye menzil "yenikanat"lar... ki insan, yürüdüğünde aynı zamanda uçmuş olmak da istesin... bir adı da, çömlek süsü halinde özlemektir bunun... ya sebe, söz mekândır kutlu bir "olma"nın kılığına has... kıyaslanmaz; hiçbir kılık, yere inen "uçmak", kendine bir beden bulduğunda...
Kim bir dokunuşla dikti yerin ve göğün yarılmış karnını; yürüyerek uçları bir araya getirilen kutuplardır şekiller; söz mekândır ya sebe, geriye kalan "şekillenme" mülkü...
Ya sebe, güzellik hangi kelimede seni buldu; görüldüğünde tanınacak olan ne...
Güzellik ellerden uzak, ellerde uyuyan bir tahttır... söz ona diş geçirir, ama asıl söz olan, onda eriyip kaybolandır; söz pervanenindir, sözün mülkü pervaneye aittir...
Yelkenin kemiklerinde, rüzgârın tattığı bir "idea" olmaktan geldi bu özlem, geldi ve kuruldu görünenin alnına; bu özlemin nişangâhında kadife bir atlasın karınca ayakları var; kuş çığlıklarının, karganın, puhu kuşunun öngörü rasathaneleri var; bütün tehlike kılıklarına rağmen yerde ve gökte, kuzgun rengi akislerden billur rengine sürekli bir hicret var; saymak var, kıyaslamak var, ölçmek ve şekil vermek var, kurmak var, "sûr" harfinde kurulan bir an var; hain olmadığın müddetçe bunları bilirsin, üstünden leşi çağıran kokular da gelmez hiç; sana verilmiş göğü, söz göğünü helâl kudretiyle bilirsin...
Ya sebe sana varis olanı iyice bil, sen Belkıs mısın, değil misin; Belkıs'san, Süleyman'la boyun eğmeyi de bil, seninle varis kalanı da bil...
Zulmedene karşı ordular kur... Güzellik sana, senden sonrakilere de miras kalsın diye; sözün ve mekânın halveti güzellik olsun diye... En büyük zenginlik güzelliktir... Seni hangi cümle sevdiyse onu bil...
Bütün mesafelerin bir hizaya boyun eğdirildiği gündür kıyam, nefeste kaynayan vücut dem çeken bir kuşun konduğu daldır, sevgilin kim ya sebe, ya Belkıs, senin sevgili olduğun kim, yalnız bunu bil...
|