|
Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize ve Ocağınıza olsun...
Dede Korkut Destanları'nı, TRT ekrana getirdi... Dikkat ettiniz mi, hiç alâka görmedi... Tanıtımları yapılırken ve gösterilirken kime destanlardan bahsettimse aldığım cevap kocaman bir ilgisizlikti. Sorduklarımın çoğu, benden öğrendi, destanların televizyon filmi yapıldığını... Yüzlerden aynı durum okunuyor. Öğrenenler de pek seyretmeye hevesli değildi. Niçin acaba bu ilgisizlik ve kayıtsızlık? Halbuki... Hep biliyoruz ki, bir filmin oynadığı akşam hayat durur... Ben bir akşam yolculuktan geldim. Söz konusu filmin başlamasına on dakika var. Durakta dolmuş bekliyorum, eve gideceğim... Sokaklarda in cin top oynuyor... Dolmuş bomboş geldi ve sadece beni götürdü. Yolda bana, konuyu söylemeye bile lüzum görmeden şoför, "Yetişiriz abi!" dedi.
Hale bakın... Destanlar, ilgi görmüyor; bir mafya filmi destan gibi seyrediliyor... Bunun üzerinde düşünmek lâzım. Millet mafya filimlerine mi merak sardı, kendi destanlarından mı uzak? İkisi de mi?.. Bunlar da pay sahibi tabiî ki... Ama asıl sebep, TRT'nin suyu sıkılmış limon gibi, posa birtakım maceraları göstermesi millete, Dede Korkut Destanları diye... Ruhsuz... Yerleşik medeniyete ulaşamamış göçebelerin tuhaf davranışları ve başlarından geçen olaylar... (Vikingler)in maceraları kadar bize yabancı... Tamam... TRT'nin filimlerine ilgisizliği anladık... Ya bahsi geçen filme alâka niye... Hem de bütün bir milletin... Bu ortak ilgisi neye?
Önce şunu belirtelim, böyle ortak ilgi, bir temele dayanmadan olmaz. Ortak bir temele... Bütün milletin iştiraki; millet vurdulu kırdılı filimleri seviyor kardeşim, gibi basit bir izahla geçiştirilemez. Bir dip şuura, bir derin şuura... Derin bir sebebe dayanır...
Hani psikologlar, bazı davranış bozuklukları için, sebebi çocukluğunda gizli, onu bulup ortaya çıkarmamız lâzım diyorlar ya... Onun gibi biz de bu sorunun cevabını milletin karakterini belli eden ortak eserlerinde, ortak idrakinde aramalıyız.
Milletlerin karakterini, seciyesini, tıynetini, mizacını, en açık ve net olarak "anonim" eserleri ortaya koyar: Atasözleri, türküler, maniler, halk hikâyeleri, masallar, tekerlemeler, bilmeceler ve destanlar... »Devamı> |
|
|
Kıraat kitabı Necip Fazıl |
"Uludağ yüksektir" derken Uludağ'ı ilk defa keşfetmiş gibi eşekçe bir emniyet içinde abuk sabuk lâf ederler:
-Dünya çapında şairimiz yok, romancımız yok, mütefekkirimiz yok; bestekârımız, (aktör)ümüz, mimarımız yok!..
Evet yok; zira 7 yaşındaki çocuğa okutmak için kendi çapımızda bir kıraat kitabımız yok.
|
|
|
|
Çare
Dergi Editörü
|
Bal, şifadır. Üzerinde tefekkür edilmesi gereken bir mübarek hayvanın karnından çıkan yarı sıvı yarı katı maddenin, insanların dertlerine derman olacağı bizatihi şifa olan Kur'ân'la bildirilmiş. Nefesi bütün varlığa derman ve şifa olan Allah Resulünce (sav) tüketilmesi tavsiye edilmiş.
Böyleyken belli bir yaşa kadar bebeklerin bal tüketmesine müsaade edilmez. Hattâ insanın hileli elinin değmediği bazı beldelerdeki balları yetişkinlerin bile kaşık kaşık yemelerine izin verilmez.
|
|
|
|
Anlam peşinde
Site Editörü
|
İnsanoğlunun "anlam" peşinde koşturması, kendi tarihi kadar eski. Soru tek: "neden?" Bu soruyu düşünme potansiyeli olan insan, bu potansiyelle "eşref-i mahlukât" olma imkânına sahip. Bu yüzden "halife". Allah, insanoğlunun "sistemi" anlaması ve "neden" sorusuna cevap bulabilmesi için âyetleri ve bu âyetleri açıklayarak bize rehberlik edecek peygamberleri göndermiş.
Ümmeti olma bahtiyarlığına ne kadar şükretsek az olan Efendimiz'e inzal edilen Kur'ân-ı Kerîm, bu sistemi insanlara anlatan son kitap, Efendimiz de bu konuda insanoğluna rehberlik edecek "hatemü'n nebiyyin" yani son nebi.
|
|
|
|
|
Anonim eserlerin kıy...
Ali Erdal
|
MİLLETLERİN karakterini, seciyesini, tıynetini, mizacını, en açık ve net olarak “ANONİM” eserleri ortaya koyar:
Atasözleri, türküler, maniler, halk hikâyeleri, masallar, tekerlemeler, bilmeceler ve destanlar... Çünkü bunlarda ortak şuur, kültür, tecrübe, kanaat, inanış, üzüntü vesaire vardır. Ortak dersler alınmıştır... Tecrübeler edinilmiştir... Ve eserler bütün milletindir. Dilden dile, nesilden nesile, gönülden gönüle aktarıla ak...
|
|
|
Yapamıyorsan hayal e...
Ekrem Yılmaz
|
Ne yalanlarda var, ne hakikatte
Gözümü yumdukça gördüğüm nakış
Boşuna gezmişim, yok tabiatta,
İçimdeki kadar iniş ve çıkış
……
Öteler öteler, gayemin malı;
Mesafe ekinim, zaman madenim.
Gökte saman yolu benim olmalı
» Devamı>
|
|
|
Kırk gün bir ölüyü b...
Ali Erdal
|
(Bir ‘TÜRK MASALI’nın (masalımızın) ilhamıyle…)
Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde… Ben anamın beşiğini tıngır mıngır, babamın kesesini şıngır mıngır sallar iken köyün birinde bir nine ile küçük kız torunu varmış… Köyün kıyısında bir evde kendi hallerinde yaşarlarmış. Yatmadan önce nine küçük torununa masal anlatırmış. Bir seferinde tekerlemeyi söyledikten sonra tam masala geçileceği sırada kız sormuş:
–Nine, haydi babası...
|
|
|
Bizim olmayan gemide...
Yaşar Akyay
|
İnsanın hak ve hakikate ulaşabilmesi için cevabını bulması gereken sorular ve bilmesi gereken konular vardır. Bunların en önemlilerinden bir tanesi de: “İnsanın, vücudunun yaratılması, yaşatılması, yönetilmesi ve yenilenmesi konusunda yetkisi ve etkisi nedir? İnsan vücudunun gerçek mânâda sahibi ve maliki midir? Yoksa vücut, yaratma, yaşatma ve yenilenmesi yaratıcıya ait olup, sadece yönetme yetkisi insana bırakılan bir emanet midir?” sorusudur.
Bizim inancımıza göre insan kendi vücudunun, evlâdının ve uhdesinde olan malın gerçek mânâda...
|
|
|
Hapis
Emine Öztürk
|
Evde iş biter mi? Biri bitse biri başlar. Bulaşıklarını çarçabuk yıkayıp evcilik oynayan torunlarına seslendi ‘‘Selver, Hediye, İzet, haydi bakam düşün önüme, sizi orman üzümü yemeye götürcem’’ ‘‘Anane incir de olmuş mudur?’’ ‘‘Yok yavrum daha olmadı, öldü olcak,bi kaç güne sararmaya başla. Harman yerindeki orman üzümleri barmak gibi olmuş,sıcak çökmeden gidip yiyem’’ ‘‘Ben gelmeycem, İboyla Hakan beni bekleycekti, caminin avlusunda top oynaycaz’’ ‘‘Bana bak üstünü başı...
|
|
|
Doğu ve Batı’nın hik...
Mehmet Ali Metin
|
Masal ve Destan denilince akla Dede Korkut'un geliyor olması kadar doğal başka bir şey olabilir mi? Peki ya başka bir dönemde ve coğrafyada yaşamış olmasına rağmen kendi kültüründe benzer etkiyi meydana getirmeyi başarmış Shakespeare...
Şüphesiz ki aralarında yaklaşık on asır ve binlerce kilometre fark olan bu iki üstadı birbirinden ayıracak onlarca fark bulabiliriz. Ancak birbirlerine benzeyen bir sürü yanları da var. Örneğin her ikisi de sözlü anlatım yolunu seçmiş sayılırlar. Dede Korkut hikâyeleri ozanlar sayesinde nesilden nesile, diyardan diyara aktarılırken, Shake...
|
|
|
|
|