“BENDENSİN” diyenler, gerçekten BİZDEN MİDİR? Bayraktar Sayı:
39 - Ocak / Mart 2003
Dünyanın en büyük istilâcısı... Kimler ve hangi ülkeler bu vesileyle ele alınmaz ki; Cengiz Han, Atillâ, İskender, Napolyon, Hitler, Moğollar, Roma İmparatorluğu, Çinliler, İngilizler, Almanlar, Amerika, İsrail... Holywood’un katkısıyla fantastik istilâcılar da var tabiî; çekirgeler, karıncalar, arılar, piranhalar hattâ uzaylılar. Biz meseleye farklı bir açıdan bakalım istedik.
Bir Türk firmasının piyasaya sürdüğü kolayı içmek moda bugünlerde. Televizyonlarda dönen reklâm filimlerini izleyip de içmemek mümkün mü! Bir ellerinde firmanın ürettiği kola, diğerinde Türk bayrağı New York sokaklarını arşınlayan, bir yudumdan sonra Onuncu Yıl Marşı’nı ezbere söyleyen Amerikalılar’ın yanında bizim yaptığımızın lâfı mı olur! Ülkenin kahir ekseriyeti, yeni bir ürünü pazarlamak için bunun dâhice bir görüş olduğunda hemfikir. Oysa bayrakla, marşla ve kirli bir Türkçe’yle yüklü senaryosuyla, yıllardır elinden az çekmediğimiz Amerika ve onun şahsında bütün Batı dünyası karşısında ezilmişliğimizin en bariz ifadesidir bu reklâm. Eğer günün birinde aynı reklâmın iç piyasaya değil dışarıya hitap eden bir versiyonuyla; meselâ bir elinde Türk bayrağı, diğerinde boza, şalgam suyu veya pekmez hadi ayran da diyelim gezen bir Amerikalının oynadığı reklâm filmiyle karşılaşırsak, işe o zaman bunun dahice bir buluş olduğunu kabul edebiliriz.
Sona bırakmadan tezimizi şimdiden söyleyelim: Bizde dünyanın en büyük istilâcısı kola şirketleridir. Tezimize delil bulmak için uzaklara gitmeye gerek yok. Anadolu’nun en ücra köşesindeki köy bakkalı bile kapısının üstüne, üzerinde kocaman harflerle ismi yazılı bir kola firmasının tabelâsını asmıştır. Sofralarımızın hattâ iftarlarımızın vazgeçilmez içeceğidir kola, misafirlerimize sunulabilecek en makbul ikram. Çocuklarımızın sütten çok kola içtiğini hangi anne baba inkâr edebilir ki...
İnsan sağlığı yönünden zararlı olup olmadığı bu yazının konusu değil, ama yıllardan beri söylenegelen iddiaların hepsinin de mantıksız, mesnetsiz olduğunu kabul etmek bana inandırıcı gelmiyor.
Kola firmaları Amerika’nın dünyaya sunduğu hayat tarzının öncü kuvvetleridir. Gittiği her yere kendi hayat tarzını da beraberinde götürür, zira. Siz hiç kuru fasulye ile birlikte kola içildiğini gördünüz mü? Oysa hamburgerin vazgeçilmez parçasıdır. Genelde kapitalizm, özelde Amerika nereyi ekonomik, siyasî hâkimiyeti altına almayı kararlaştırmışsa bilin ki oraya öncelikle kola şirketleri el atacaktır. İşte halimiz demekten kendimi alamıyorum. Kolaya kapılarını ardına kadar açan Batılı ülkelerin Japonya’nın hattâ Arap ülkelerinin hali de ortada. Komünist Çin’in de artık Amerika’ya karşı direnemeyeceğini söyleyerek bir de tahminde bulunalım, zira orada da mantar gibi biten Amerika kola firmaları harıl harıl çalışıyor.
Çok fazla komplo teorisi ürettiğimizi zannedenler şunu kabul etmeli ki, Amerika ile menfaatlerimiz çatıştığı her zeminde, meselâ Kuzey Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirildiğinde, maalesef ilk aklımıza mallarını tabiî ki başta kolalarını boykot etmek geliyor. Demek ki ne kadar severek içsek de bir şeyleri hissediyoruz. Türk firmasının ürettiği kolaya gösterilen ilginin sebebi de bu.
Ancak çözüm onlara alternatif isimler altında kola üretmek değil. Kaldı ki bunu ilk yapan da biz değiliz. İran’ın Zemzem kolası, Fransa’nın Müslüman bir işadamının piyasaya sürdüğü Mekke kola (Mekke ve Zemzem gibi isimler vermenin yanlışlığı ayrı konu) hep bu arayışların ifadesi. Bunlar kolanın hakimiyetini kırmaktan çok, onun kabul edilirliğini arttıran davranışlar.
Kapitalist sistem kendi içinde iç içe geçmiş halkalar misali bir bütün ifade ediyor ve kola bu zincirin en kuvvetli halkalarından biri. Yukarıda da değindiğimiz gibi kola tek başına hareket etmiyor. Yanında hamburgeri, blue jeani, interneti, alışık olmadığımız ucube bir dili ve daha neleri neleri getiriyor. Ve bir bakıyorsunuz ki, şehirlerin meydanlarında bu kültüre teslim olmuş, aynı içeceği içip, aynı yemeği yiyen, aynı şekilde giyinen, aynı müziği dinleyen, kullandıkları lisanla sadec kendi aralarında anlaşabilen, öncekinden çok farklı bir nesil ortaya çıkmış, işin kötü tarafı kendi ellerinizle bu şekilde yetişmesine izin verdiğiniz bu nesil size acıyarak bakıyor ve sizi arabesk kültür olarak değerlendiriyor.
Hal böyleyken “Bendensin!” diyenlerin gerçekten bizden olup olmadıkları sizin de aklınızı kurcalamıyor mu?...
|