Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3774 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

İSTANBUL ve AYASOFYA
İbrahim Buğalı

  Sayı: 62 - Ocak / Mart 2010

İstanbul'un fethi, Cenâb-ı Hakk tarafından takdir edilen ve peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi ve Sellem tarafından da bu mukadder olan hadisenin bütün Müslümanlara mucize yoluyla tebşir edilmesidir. Bu müjdeyi öğrenen her İslâm hükümdarı, bu mübarek beldeyi almak için büyük gayretler sarf etmişlerdir.

Hadis-i Şerif: “İstanbul'u feth eden kumandan ne güzel kumandan ve onun askeri ne güzel askerdir.” İşte bu müjdeyi öğrenen “Ümerâi'l- Mü'minîn” hazaratı, bu nimete kendinin ve askerlerinin nail olması için gayretler sarf etmişlerdir. Elbette bu emre ilk talip olanlar “Eshab-ı Kiram” radıyallahü anhüm hazaratı olmuştur. Canlı şahid, “Ebâ Eyyûbe'l-Ensârî” radıyallahü anhtır. Eshab-ı Kiram'ın büyüklerinden, o zamandan beri İstanbul'un bekçisidir. Sahabilik makamını ihraz etmesine rağmen bu müjdeye de nail olmayı istemiştir. Onun yaşlı olduğu halde askerin arasında olacağı ve şehîd düşeceğini peygamberimiz, Sallallahü aleyhi ve sellem haber vermiştir.

İkinci bir müjde, Kıbrıs adasının fethi: “Ümmetimden en önce deniz savaşı yapacak olan ordu Cennet'e layık olacaktır.” Ümmü Haram Validemiz dedi ki: Ey Allah'ın Resûlü ben onların arasında olacak mıyım? Peygamber Efendimiz “Evet sen onlardansın.”

Sonra Efendimiz buyurdular: “Bizans'ın şehrine, yani İstanbul'a ilk gaza edenler Cennete nail olacaklardır.” Ümmü Haram Validemiz: Ey Allah'ın Resûlü ben onların arasında olacak mıyım? Diye sordu. Peygamber efendimiz buyurdular: “Sen onların arasında olmayacaksın.”

Peygamber efendimizin buyurduğu gibi, Ümmü Haram Validemiz, Kıbrıs Adası'nın Fethin'de, orada şehit olmuştur. Bu gün hâlâ mübarek kabri şerifleri oradadır. Tabiî ki Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi, İstanbul'un fethi için gelen ordunun arasına katılamamıştır. (Zübdetü'l- Buhârî.)

İşte Cenâb-ı Hakk'ın takdir buyurduğu, İstanbul'un fethi için bütün Osmanlı padişahları da fethe hazırlık yapmışlar ve gayretler sarf etmişlerdir. Fakat fetih, “Ebû'l-Feth” Fatih Sultan Mehmed Han hazretlerine ve onun askerlerine müyesser olmuştur.

Müslüman Türk Ordusu İstanbul'a girdiği vakit, Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri şu tarihi hitabeyi yapıyor.

“Ey Mücahidler! Peygamberimizin medih ve senasına mazhar olan askerler sizsiniz. Gazanız mübarek olsun. Cenâb-ı Hakk, size bu nimeti ihsan buyurdu. Bunun kıymetini bilin, asla kadınlara (1), çocuklara, din adamlarına ve sizinle harp yapmayan sivil halka bir zarar vermeyin, onları hoş tutun, iyi muamelede bulunun. İstanbul'da yaşayan gayri müslimler de, İslâm askerlerini, kendi orduları bir muharebe kazanıp ülkelerine döner gibi karşılamışlar, papazların ve gaddar devlet adamlarının baskısı altında yaşamaktansa, âdil Türk Milleti'nin idaresinde yaşarız diye bayram yapmışlardır” (Kadınların insan ve hanım efendi olduğu ancak İslâm ile hüküm altına alınmıştır. İslâm askerleri hiçbir muharebede kadın, çocuk öldürmemiştir. Bu gün bile Avrupalılar sayısız kadın ve çocukların canına kıymaktan geri durmuyorlar. İslâm dininin dışında, kadın hakkı aramaya çalışanlar, kadınları insanlıktan çıkarıp bir meta'-eşya mesabesine indirdiklerinin farkında bile değillerdir. Hâlâ bunları örnek almaya çalışanlara ne demeli?)

Fatih Sultan Cennet Mekân, Fetih sırasında şu gazeli söylemiştir.

FETİH GAZELİ:

“İmtisal-i Cahidû fillah oluptur niyyetüm

Din-i İslam'ın mücerred gayretidür gayretüm

Fazl-Hak u himmet-i cünd-i ricalüllah ile

Ehl-i küfri ser-te-ser kar eylamekdür niyyetüm

Enbiya vü Evliya'ya istinadüm var benüm

Lutf-i Hakdandur benim ümidi feth ü nusretüm

Nefs ü mal ile n'ola kılsam cihanda ictihad

Hamdü-Lillah var gazaya sad-hezaran rağbetüm

Ey Mehmed mu'cizât-ı Ahmed-i Muhtar ile

Umarım galib ola a'day-ı dine devletüm.”

Fetihten sonra ilk Cuma namazı Ayasofya'da kılınmış ve namazı da Fatih Sultan Hazretleri bizzat kendisi kıldırmıştır. İftitah tekbirini üç def'a tekrarlamıştır. Sebebi sorulunca, üçüncü tekbirde ancak “Kâ'be-i Muazzama'yı görebildim cevabını vermiştir. Çünkü daha kıble tam tespit edilip cami'ye tahvil edilmemiş olduğundan keşf ile kıble bulunmuştur.

Misyonerler, bugün Anadolu'yu karış karış gezerek yeraltında bulunan tarihî kalıntıları, bir ilmî araştırma gibi gösterip ortaya çıkararak memleketimizi istilâ etmeye çalışıyorlar. Eğer bunlar, geçmişe ait tarihî bilgileri öğrenmek istiyorlarsa, başta “Nuh Aleyhisselâmı,” Eshab-ı Kehif ve daha nice kavimler olmak üzere Kur'ân-ı Kerîm'de, geçmiş milletlere ait sayısız bilgiler mevcuttur. Nuh Aleyhisselâm niçin gemi yaptı, dünyayı neden su kapladı, Eshab-ı Kehif, neden memleketlerini terk edip bir mağarada yaşamayı tercih ettiler, bunları araştırmaya lüzum görmüyorlar. Fakat onlara böyle gerçek şeyler değil, sadece Hıristiyanlığa malzeme olacak bilgiler lâzımdır.

Senelerdir İstanbul'u kuşatma altına almışlar, güvendikleri tek nokta, Müslüman Türk'ü Hıristiyan yapmaktır. Bir İngiliz tarihçisine, (meşhur Sör'e) 20. asrın en şanssız olayı nedir diye sorulduğunda, bunca gayretlere rağmen Türkler'in Hıristiyan olmamasıdır diye cevap vermiştir. İstanbul'da her taşın altından bir Hıristiyan belgesi çıkarmak için çalışmaktalar, bizimkilerden de bazı gafiller onlara yardımcı olmaktadır.

Ayasofya Camii'ne, Makedonya'daki Müslümanlar, “Fetih Camiî derler.” Onlar, İstanbul'un Fetih sembolü olarak bu ismi unutmuyorlar. Ma'lûm bir tarihte bu cami-i şerif'in etrafı, tahta perdelerle çevrilip, restore yapmak bahanesiyle, Amerika'dan getirilen Hıristiyanlığa ait putları, caminin belli yerlerine yerleştirerek, Fatih bunlara dokunmamış, üzerini ince bir sıva ile kapattırmıştı diyerek, işi oldubittiye getirmek istemişlerdir. Hulefa-i Raşidi'nin isimlerini bir bir indirmeye başlamışlar, büyük mermerler üzerine yazılı olduğu için kapıdan dışarı çıkartmak mümkün olmamıştır. Hadise halk tarafından duyulunca büyük bir infial olmuş ve kilise yapılmaktan vaz geçilmiştir Bu bilgileri, bir dönem İstanbul milletvekili olan Sayın Av. Abdürrahman Şeref Laç Bey, günlük bir gazetede yayınlamıştır. Hattâ iki mermer levhanın yerine geri takılması için, İstanbul zenginlerinden birisi, o zamanki para ile 14000 Tl. harcayıp yerine tekrar taktırdığını gazeteler yazmıştır.

Şaşılacak bir iddia, muhafazakâr bir kanalda bir şahıs garip bir iddiada bulundu. (İlm-i Cifirden'de bahsederek bir şeyler anlatmaya çalıştı.) Bu arada şu yanlış haberi vermeyi de ihmal etmedi. Güya Fatih Sultan Hazretleri, Ayasofya içerisindeki putları kırmayıp üzerlerini sıva ile örttü ve bu sıvalar Sultan Mecid zamanında tekrar takviye edildi diye yanlış bilgi vermeye çalıştı. Bu hadise öyle bir yanlış tanıtım ki, Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Sellem, Mekke-i Mükerreme'nin fethinde Kâ'be-i Muazzama içerisinde bulunan 360 adet putları kırmadı üzerini örttü demek gibi bir iftiradır. Bunu iddia etmek, Fatih Sultan, burayı yeniden kilise mi yapılsın istedi veya uydurma melek ve Meryem valide diye yapılan putlara önem mi verdi? Bu ancak Ulu Hakan'a hakaret ve Hıristiyanlara hizmet etmekten başka bir şey değildir.

Bu hadisenin yanlış olduğu, tarihî olaylara, İslâm inancına ters düştüğü muhakkaktır. Osmanlı Türkleri böyle bir hatayı kabul edecek kimseler değildirler. İslâm'ın kabul etmediği bir işe imza atmamışlardır. Kanunî Sultan Süleyman Han, Süleymaniye camiî şerifini yaptırırken, Avusturya kıralı, meşhur Avusturya mermerlerinden büyük bir mermeri Mihrab'a konmak üzere, hediye etmesini istemiş ve Kanunî Cennet Mekân da kabul etmiştir. Mermer geldiğinde “Mimar Sinan” (Mezarından kafatasını çalıp, âhirette huzur vermediğimiz) O, büyük mimar, şöyle bir kontrol edip taşın yek pare olmadığını, ortadan biçilmesi lâzım geldiğini söylüyor. Mermer ikiye ayrılınca, ortadan kocaman bir put çıkıyor. Bu iki parça olan mermerler, caminin ve son cemaat yerinin kapısı eşiğinin önüne yerleştirilip ayakaltına konmuştur.  Hiç Fatih putlara değer verip de onları korur mu?

Bir de, Ayasofya Camii Şerifi'nin, yıkılmadan camiye çevrilmesi, sadece kıblenin tesbiti ile bırakılması, bütün dünyadaki insanlara “Ma'bed” yani Allah'a ibadet yapılacak yer ancak “Mescidler”dir. Ancak Muhammed Aleyhisselam'a tabi olmakla namaz kabul olur ihtarını yapmaktır. Çünkü İstanbul, dünyanın en güzide yeridir. Yoksa “Fatih Sultan Cennet Mekân” için binlerce Ayasofya'yı yıkıp yeniden inşa ettirmek bir mes'ele değildi. Namaz ibadeti, ancak Kâ'be-i Muazzama'ya doğru kılınmakla olur. Selçuklular ve Osmanlılar sayısı belli olmayan kiliseleri camiye çevirmişlerdir. İsâ Aleyhisselâm, tekrar dünyaya teşrif edecek ve Müslümanlara imamlık yaptığında elbette “Kâ'be-i Muazzama'ya doğru namaz kılacak ve kıldıracaktır.

 Bu gün Hıristiyanların, Ayasofya'yı ele geçirmek, onu cami olmaktan çıkarmak istekleri, elbette İsâ Aleyhisselam'a ve İncil'i şerife karşı çıkmaktır. Bunlara bu gerçekleri kabul ettirmek ancak iman ile olur. Bunlar ise, imanın membaı olan Kur'ân-ı Kerîm'i ve O'nu tebliğ eden Muhammed Sallallahü Aleyhi ve Sellem'i, (İsâ Aleyhisselâm, geleceğini İncil-i Şerif’de, bildirdiği halde) asırlardır düşmanlık yapıp inkâr etmektedirler. Bunların cezası elbette cehennemi boylamaktır. Hıristiyanların arasından iman edenlere bir şey denilemez, fakat bunlar çok azınlıkta olup, bütün Hıristiyanlık karşısında hiç mesabesindedir.

Fatih Sultan Cennet Mekân, Ayasofya'yı ve etrafını bizzat şahsına tapu yapmak suretiyle, ebediyete kadar cami olmak üzere vakıf yapmıştır. “Bu vakfiyeyi bozanların üzerine Allah'ın, Meleklerin, Müslümanların ve bütün mahlûkat'ın lâ'neti olsun diye beddua etmiştir.” Böylece bütün dünyadaki Müslümanlara emanet ve hediye etmiştir.

Ayasofya-Fetih Cami-i Şerif Vakfiyesi, Ankara'da kadastro müdürlüğünde muhafaza edilmektedir. Ceylân derisi üzerine altın yaldızla yazılmış, 65 m. 30 santim uzunluğundadır. Tura kısmından bir buçuk metre kesilip alınmış, İngiltere'de bir müzede olduğu görevliler tarafından söylenmektedir.

Hıristiyanlık âlemi, Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Sellem zamanından beri, Müslümanlara düşmanlık yapmaktadırlar. Hâlbuki peygamberimiz, İsâ Aleyhisselam'ın geleceğini müjdelediği, O'na tabi' olup yardımcı olmaları gerektiğini ümmetine bildirmişti. Fakat onlar, önce İsâ Aleyhisselam'a âsi oldular ve Allah'ın emirlerini kabul etmediler. Bu düşmanlık tarih boyunca devam etti. İşte Fatih Cennet mekân, İstanbul'u alıp Allah'ın emrettiği şekilde Allah'a ibadet yapılan bir şehir, Ayasofya'yı da Allah'a ibadet yapılan bir mekân haline getirdiği için, bu Allah düşmanları, Fatih Sultan Hazretlerine ve bütün Müslümanlara amansız düşman oldular. İşte dünya tarihini değiştiren, insanlara en doğru yolu gösteren O, ulu hakanın genç yaşta canına kıymayı reva gördüler. Halbuki O, daha nice Hıristiyanların canlarının cehennemden kurtarılmasına sebep olacakken O'nu şehid ettirdiler.

Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa, Kanunî Sultan Süleyman Han ve İkinci Selim Han zamanlarında on beş sene kadar sadrazamlık yapmıştır. Enderun'da yetişen zeki Hıristiyan çocuklarındandır. Kendisi İslâm terbiyesi ile büyüdüğü için, neticeyi çok iyi bildiğinden, memleketi Bosna'nın Sokul kasabasında bulunan babasından, kardeşini İstanbul'a göndermesini istiyor. Babası koyu bir Hıristiyan olduğu için, eğer gönderirsem Müslüman yapar diye korkuyor ve göndermiyor. Daha sonra babası da Müslüman olup İstanbul'a geldiği zaman, babasına şöyle söylüyor; Baba ben kardeşimi on beş sene önce senden istedim, göndermedin. Bu zaman zarfında kardeşim Hıristiyan olarak ölüp de cehenneme gitseydi, halimiz nice olurdu, demiştir. İşte İslâm dininin gayesi, insanların dünya ve âhiret saadetini temin etmektir. Hidayet üzere olanlara selâm olsun.

1481 senesi ilkbaharında Fatih Sultan Mehmed Han, üç yüz bin kişilik bir ordunun başında olduğu halde sefere çıktı. 27/Nisan/1481 Cuma günü Kapıkulu askerleriyle Üsküdar'a geçti. Padişah Üsküdar'a geçtiğinde hasta olduğu için birkaç gün dinlendi. Daha sonra araba ile hareket etti. Gebze yakınlarındaki Hünkâr çayırına geldiği zaman hastalığı arttı. Bunun üzerine hekimler tarafından konsültasyon yapılarak hemen ilâcın dozu arttırıldı. Fatih'in özel doktoru, Yakup Paşa isminde bir Yahudi dönmesi idi. Venedikliler, Fatih'in zehirlenmesi karşılığında bu dönme paşaya büyük bir servet vaat etmişlerdi. Fatih zehirlendiğini anladığı zaman iş işten geçmişti. Birdenbire müthiş sancılar başladı ve 3 Mayıs 1481 Perşembe günü öğleden sonra saat dörtte, 49 yaşında iken vefât etti. Fatih'in ölümü bir müddet halktan ve askerden saklandı. Ölüm hadisesi duyulunca, Sulta'nın bir zehirlenme olayına maruz kaldığı anlaşıldı. Yakup Paşa asker tarafından parçalanarak öldürüldü. Böylece va'dedilen milyonlara kavuşamadı.

Fatih'in ölümü, Türk Milletini ve bütün Müslümanları büyük bir mateme gark etti. Ölüm haberi Roma'ya ulaşınca, İtalya'da toplar atılıp günlerce şenlikler yapıldı. Papa bütün Avrupa kiliselerinde üç gün çanlar çaldırıp, şükür ayini yapılmasını emretti. Eğer Fatih, bir müddet daha yaşasaydı; Belki dünya tarihinin akışı ve bu günkü coğrafyası değişecekti. İşte Allah düşmanları, bâtılı icra için neler yapıyorlar. Hakkı arayanlar, bunu nereden ve kimden isteyeceklerini ne zaman öğreneceklerdir?

Bu fetih bir millet adına değil tüm Müslümanlar adına yapılmıştır. Eshab-ı Kiram (radıyallahü anhüm) hazaratından itibaren bütün Müslümanların bu fetih ile meşgul odlukları bir gerçektir. Nasıl ki, Mescid-i Aksa, bütün Müslümanların kanını donduruyor, Ayasofya'da aynı şekildedir. Ebâ Eyyûbe'l-Ensarî hazretleri, bu hasretle sur dışında Şehîd düşüp, senelerce bu fethi bekledi ve sonunda muradına erdi. Fatih Cennet Mekân tarafından layık olduğu makama yerleştirildi. Manevî olarak da Osmanlı ordusuna buradan kumanda etmiştir. Ayrıca, Fatih'in ordusu içinde bulunan meşayihin, müridlerin ve dervişlerin adedi belli değildi. Hele meleklerin yardımı, bunları nasıl hesap edelim. Âdem Aleyhisselam'dan itibaren bütün peygamberlerin ve bilhassa İsâ Aleyhisselâm'ın ve onlara inanan müslümanların da la'netlerini topladığımız zaman, bu la'net'in elbette hesap dışı olduğu anlaşılır.( Kültür bakanlığı, yayınladığı vakfiyeden la'net kısmını çıkarmakla aslından yok etti mi sayılır?) Ayrıca Allahü Teâlâ'nın Kur'ân-ı Kerim'de bildirdiği hükmün ne kadar ağır olduğunu tarif etmek mümkün değildir.

 Sûre-i Bakara ayet 114: “İçinde Allah adının zikr edildiği (namaz kılındığı) mescidlere girilmesini yasak eden veya o mescidleri tahribe uğraşanlardan daha zâlim-daha kâfir kim vardır? Onlar için o mescidlere korka korka girmekten başka bir salahiyet yoktur. Onlar bu dünyada rezil olacaklar, âhrette de acı bir azaba uğrayacaklardır.”

Dünya'da en kudsî ve büyük camiler: “Mescid-i Haram, Mescid-i Nebî ve Mescid-i Aksâdır. Bunların haricinde bulunan camiler ise müsâvidir. Bazı camiler de yer, zaman ve bulundukları mevki bakımından önem kazanırlar. İstanbul'un fethi ve Ayasofya'nın, camiye tahvil edilip vakıf yapılması, Ayasofya'ya büyük önem kazandırmıştır. Fatih Sultan Hazretleri'nin vakıf ettiği Ayasofya camiinin, milli, dini ve siyasi olarak değerini tayin etmek mümkün değildir. Yahudi, Mescid-i Aksâ'yı kıskaca almakla Müslümanların kalbine hançeri saplamıştır. Aynı muameleyi Ayasofya'ya uygulayıp, bin sene islâma hizmet etmiş Türk milletine, bu suçu izafe etmek nasıl izah edilir? Türk milleti, bu töhmetten mutlaka kurtulmalıdır.

Seni- Ey Ma'bedim-utansınlar

Kapayanlar da, açmayanlar da.

(Arif Nihad Asya)

Ayasofya, niçin açılmaz? Kültür bakanı bir zamanlar, Fatih Sultan Hazretleri'nin, Ayasofya vakfiyesini baştan sona kadar bastırmış, fakat vakfiyeyi bozanlara yaptığı bedduayı-la'netlemeyi atlayıp tercümeye yazdırmamış. Yukarıda bildirdiğimiz gibi, acaba vakfiyenin baş tarafından kesilip İngiltere'de bir müzede bulunan kısmını ne yaptılar? Bu nasıl iş, Hasan Ali Yücel'in imza taklidi ile bu hale getirilen Ayasofya'nın aslına döndürülmesi, içerisinde namaz kılacak azimli Müslümanların yokluğuna bağlamak daha münasip olur gibi. Bakınız! Hıristiyanlar az kalsın 250 kişilik gurup halinde Ayasofya'da icray-ı mel'anet edeceklerdi. Manevî tokat yediler. Şimdi Avrupa insan hakları mahkemesinden ferman çıkarmaya çalışıyorlar!

İçimizde öyle ajanlar vardır ki, suret-i hak'tan görünüp, Ayasofya'da namaz kılınmasın da, Yunanlılar kilise yapsınlar, bunun hasretini çekenler de mevcuttur. Bu hadiseler karşısında, ehl-i imanın kanı donması gerekir. Ecdadımız, bize dünyanın kalbi, beyni mesabesinde olan İstanbul'u, bin bir güçlükle fetih yapıp emanet etmiştir. Mekke-i Mükerreme de doğmaya başlayan İslâm güneşi, az zaman içerisinde bütün dünyaya yayılmaya başlayıp Hıristiyanların ellerinde bulunan ülkeleri birbir fetih yaparak İslâm topraklarına ilave ettiler. Netice Kostantine sıra gelince, bütün Hıristiyanlar ve İslâm düşmanı diğer milletler toptan harekete geçtiler. İstanbul'u fetih etmek, bir nevi güneşi semadan yere indirmek kadar muhal iken, ecdadımız, imdad-ı ilâhî ve üstün gayretleri ile, bu şehri fetih yaparak bize hediye etmişlerdir. Aynı zamanda İstanbul'u, dünyanın ilim, irfan, ahlak, fazilet ve medeniyet merkezi haline getirip, 500 sene Müslümanlara ve diğer milletlere de ışık tutan ilim merkezi yaptılar.  Fakat bizler az zaman içinde burayı harabeye döndürdük. (Sultan Ahmed Camii ve sayısı belli olmayan (Benzersiz nadide eserler.) harabeye döndü. Kışla, ticarethane ve gayri müslimlere satılan camiler ve vakfiyelerin hesabı belli değildir. Yavaş yavaş aklımız başımıza gelmeye başladı. Ve birçok eserleri restore etmek suretiyle kazanmaya başladık amma, neler kaybettik bunun hesabını yapacak halimiz de kalmamıştır. Hidayet üzere olanlara selâm olsun.

Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Kur'ân-ı Kerim bütün düny... - Sayı 71
İslâm Dini (Tüm peygamber... - Sayı 70
Mevlid-i şerif... - Sayı 69
KERBEL? FACYASI ve Hz. H?... - Sayı 67
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Eline, canına, yüreğine sağlık olsun hocam. Allah razı olsun Bu güzel için teşekkürler.... osman eroğlu

 Şiirin bestesini firdevs altındaş yaptı ve kendisi okuyor. Sevgiler...... Dilara

 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira


Batılı düşünürler-Tolstoy ve niceleri gibi-mutlak olan bir şeyin olması gerektiğini gayet tabi bir şekilde fark edebiliyorlar. Ama bizim aydınımız (bulundukları yere nasıl geldikleri malum); bırakınız ülkenin dünya üzerindeki sorumluluğunu fark etmeyi, düşünmesi gereken bir beyinlerinin olduğunun bile farkında değiller. Ülkemizde, he sahada yaşanan boşluğu daha başka nasıl açıklayabiliriz?
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Ah
Eşek ve deve


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14638764
 Bugün : 1340
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 632656
 Bugün : 98
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 87
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 2
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim