Türkiye üzerinden Orta Doğu’yu kontrol altına alacaklardı Muzaffer Doğan Sayı:
90 - Ekim / Aral?k 2016
DİRİLİŞ POSTASI'nın, Edebiyat hocamız Muzaffer DOĞAN'la yaptığı röportajı aynen takdim ediyoruz.
Söyleşi: Dilara HUT
15 Temmuz gecesi cemaat görünümlü terör örgütünün kana susamış askerleri tarafından birçok vatandaşımız şehit edildi. Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) hain darbe girişimi sonucunda göğsünü korkusuzca hainlere karşı siper eden birçok vatandaşımız yaralandı. Cemaat görünümlü bu terör örgütünün perde arkasında kimlerin olduğu hâlâ tartışılıyor. F. Gülen’in bir kukla gibi üst akıl tarafından verilen komutlarla oynatıldığı üzerine süren tartışmalar ve geçmişten günümüze darbe girişimleri hakkında BAHÇELİEVLER ESKİ BELEDİYE BAŞKANI MUZAFFER DOĞAN ile konuştuk.
–17 Aralık süreci Fetullahçı Terör Örgütü’nün gerçek yüzünü net bir şekilde gördüğümüz süreçlerden biriydi. Bu süreçten önce bu cemaat görünümlü örgüt hakkında sizin öngörüleriniz nelerdi?
–Her ne kadar bunlar Nur cemaati gibi görünse de Said’i Nursi’den uzak bir yapıları vardı. Zaten ilerleyen zamanlarda çok belirgin bir şekilde Risale-i Nur ana gövdesinden uzaklaştılar ve F. Gülen öne çıkarıldı. Bunlar Ak Parti döneminde devlete sızmış, buna bir tek Ak Parti döneminde müsaade edilmiş gibi bir görüntü çizilmeye çalışılıyor. Ancak bunlar zamanında Özal, Demirel gibi birçok devlet adamını kullandılar.
Nurcular 80 İhtilali ile birlikte bölündüler. Ana gövde ciddi anlamda parçalandı ve eski ana gövdenin yerini F. Gülen hareketi, o zamanlar hizmet hareketi, aldı. Şimdi hezimet veya ihanet hareketi dersek daha doğru olur. 15 Temmuz’dan önce Gezi olaylarıyla bir girişimde bulundu. O zaman asıl niyetlerini ortaya koydular. O da bir kalkışma girişimiydi. O zaman Gülen hareketinin alt ve üst tabanında bulunup gerçek niyetini anlayanlar bu örgütten ayrıldı. 15 Temmuz’dan sonra pişman olduk, tövbe ettik diyenlere itibar edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanımız da itibar etmediğini bizzat kendisi dile getirdi. Artık tövbe kapısı kapandı, bundan sonraki tövbeler Firavun imanına benzer.
–FETÖ’nün arkasında başka bir güç olduğu söyleniyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
–F. Gülen iyi araştırıldığında görülür ki, Gülen şartlar dâhilinde bu noktaya gelmedi. O, önceden seçilip yetiştirilen ve ilerisi için hazırlanmış bir adamdır. Gülen’in arkasında onu bizzat bu günler için yetiştirmiş bir güç vardır. 15 Temmuz’dan öncede aynı konuyu dile getiriyordum.
25 yıl evvelde F. Gülen’in küresel güçler tarafından planlanmış hareket olduğunu düşünüyordum. Bu kanaatim Fetullah Gülen Amerika’ya gittiğinde tamamen pekişmiş oldu. Bu konuyu anlamamız açısından dikkat çekici bir nokta daha vardır; F. Gülen’in Amerika’ya gidişi ile Abdullah Öcalan’ın teslim edilişi aynı zamana denk gelmektedir. Yani birisi verildi, birisi alındı.
–F. Gülen Hareketi’nin insanlar tarafından bu derece benimsenmesinin nedeni sizce ne olabilir?
Müslüman halkın dini duygularını kullanarak hızla Anadolu’da ışık evleri adı altında yayılmaya başladılar. Liseli, üniversiteli gençleri ellerinin altına aldılar. Çocuklarınızı büyük şehirlerde okutuyoruz, hayata hazırlıyoruz diyerek ailelerinin içerisine kadar girdiler. Bütün muhafazakâr çevreleri bu şekilde ele geçirdiler. İki tane önemli kriterleri vardı; Zengin ve Zeki. Bunların yoksullarla hiçbir zaman işleri olmamıştır zaten. Hizmet dedikleri hareketi, zeki çocukları ve zengin kişileri kullanarak ilerletmişlerdir.
F. Gülen hareketinin ardından giden insanlar, İslami açıdan eksikliklerle onların yanına gittiler ve gözlerini onların ışık denen ama aslında karanlığı temsil eden evlerinde açtıklarından dolayı onların anlattıkları İslam’ı öğrendiler. Bu hareketin içerisinde bulunan insanların bu sapkınca bağlılıklarının bir sebebi de budur. Zaten bu örgüt dikkatli bir şekilde incelendiğinde görülecektir ki hedef kitlesi hep ilkokul, lise ve üniversite öğrencileri olmuştur. Bu yaşlarda himayeleri altına alınarak, kendi gösterdikleri İslam çerçevesinde yetiştirilmişlerdir. Hareket içerisindeki insanlarda gördüğümüz bağlılık, sapkınca inanış ve gözleri kör bir bakış açısı bu nedenledir.
–Son zamanlarda F. Gülen’in ilkokul mezunu, cahil bir adam olduğu özellikle vurgulanıyor. Sizce küresel güçler cahil bir adama bu kadar çok yatırım yapmış olabilirler mi?
–F. Gülen’in yazdığı kitaplara bakıldığında ciddi şekilde medrese kültürü almış bir adam ile karşılaşırız. Üst akıl dediğimiz yapı ilkokul mezunu, cahil bir adam diye nitelendirilen bir adam üzerine bu kadar yatırım yapmaz.
Küresel güçler tarafından yetiştirilmiş bir proje olan F. Gülen’in yere göğe sığdırılamayan kitaplarına bakıldığında aslında bir tanınmışlık sezebiliriz. Bir gün rahmetli yazar Mustafa Miyasoğlu ile F. Gülen’in şiir kitabını inceledik. Miyasoğlu, incelemelerimizden sonra şöyle söyledi: “Bu kitaptaki bütün şiirlere komut versek, 'Ey mısralar geldiğiniz yere geri dönün!' desek kimisi Faruk Nafiz’e, kimisi Yahya Kemal’e, kimisi Necip Fazıl’a, kimisi Mehmet Akif’e gider. Ortada bir iki tane şiirimsi mısra kalır oda F. Gülen’e aittir” dedi. Burada da görülebileceği gibi, F. Gülen’in yazmış olduğu kitaplar ve şiirler Türk milletinin milli ve manevi duyguları göz önünde bulundurularak düşünülmüş bir yöntem olarak görülebilir.
–Bu Örgütü’e ait yayınevleri ve gazetelerden çıkmış olan Kur’ân’ı Kerîm meali ve Said’i Nursi’nin Risale-i Nur’u üzerinde değişiklikler yaptıkları görüldü. Bu konu hakkında düşünceleriniz nelerdir?
–Elmalılı Hamdi Yazır’ın meali üzerinde değişiklikler yaptığı tespit edildi. Risale-i Nurları sadeleştirdiler. Sadeleştirirken de kendi düşüncelerine ters gelen noktaları değiştirdiler, içerisinden çıkarttılar. Bu örgüt kendi kitapları dışında diğer kitapların okunmasını yasaklıyordu zaten. Zamanında Fırat Kültür Merkezi (FKM) ’inde bir kitap fuarı düzenlediler (Örgüte mensup kişiler burayı Fetullah Kültür Merkezi olarak dile getirirlerdi). Birçok yakın yayınevi vardı. Ancak yayınevleri incelendiğinde görülüyordu ki yalnızca kendi içlerinden olan yayınevlerinin olduğu bir fuardı bu. Tabi diğer yayınevleri neden davet edilmediklerini merak edip fuara gidince, fuarın niyeti anlaşıldı ve başarılı olamadılar.
–Geçmiş darbelere baktığımız zaman 15 Temmuz darbe girişimi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
–FETÖ’nün yaptığı bu darbe girişimi geçmiş darbelerden biraz daha farklı olarak, Amerika’nın Türkiye’ye ve Erdoğan’a gözdağı vermek istediği bir projenin uzantısıydı. Ak Parti iktidara geldiğinde Amerika Türkiye’yi kontrol edebilmek için uygun planı oluşturdu. Bu plan Türkiye’nin manevi değerlerini düşünerek oluşturulmuş bir plandır. Dikkat ederseniz Ak Parti iktidara gelmeden evvel Fetullah Gülen Amerika’ya gidiyor.
Bu hareket yalnızca Türkiye’yi değil, ılımlı İslam adı altında Türkiye üzerinden Orta Doğu’yu kontrol altına almak amacıyla oluşturulmuş bir harekettir. En elverişli kişi olduğunu düşünerek de F. Gülen’i yetiştirdiler. Bu hareket başarılı olsaydı eğer Fetullah Gülen Humeyni’nin Fransa’dan İran’a getirilişi gibi Türkiye’ye getirilip halife yapacaklardı ki tüm Orta Doğu’yu elinin altına tutabilsin diye.
Geçmişte yaşadığımız hiçbir darbe bu kadar kanlı olmamıştır. Milletin meclisi acımasızca bombalanıyor, asker vatandaşına acımasızca ateş açıyor ve şehit ediyor. Abdülhamid’in tahttan indirilişinden 4-5 sene önce suikast girişimi yapılıyor ancak 1 dakikalık bir gecikme ile suikast amacına ulaşamıyor. Bugün burada da 15 dakikalık bir gecikme ile hainler R. T. Erdoğan’a ulaşamıyorlar. Geçmişte yaşanan o 1 dakikalık gecikme ve 15 Temmuz gecesi yaşanan 15 dakikalık gecikme ile Allah’ın bir lütfu olarak hainler emellerine ulaşamıyorlar.
–FETÖ halkın bu derece büyük bir tepki vereceğini düşünemedi mi? Cumhurbaşkanımızın çağrısı halkın organize olması ve meydanları doldurmasında nasıl bir rol oynamış olabilir?
–Halkın meydanlara çıkıp göğsünü kurşunlara siper edeceklerini düşünmemişlerdi. Çanakkale’deki millet şuurunun burada tecelli edeceğini hesaplayamamaları, bu girişimin başarısız olma nedenlerinden belki de en önemlisiydi.
Erdoğan’ın çağrısı olmasaydı millet bu derece meydanları dolduramayabilirdi. Darbelerde ilk ele geçirilmeye çalışılan kişiler Cumhurbaşkanı ve Başbakandır. Bunun nedenlerinden biri; Cumhurbaşkanı veya Başbakan halka bir çağrıda bulunduğu zaman halk kendi iradesiyle seçtiği kişinin çağrısına kulak verecektir. Cumhurbaşkanımızın çağrısı olmasaydı halk bu derece geniş kitleler halinde organize olamazdı.
–İstanbul ve dahi birçok şehirde sokak, cadde ve meydan isimlerine baktığımız zaman darbeci komutanların isimlerine çok sık rastlıyoruz. Eski bir yerel yönetici olarak, geçmişte ve bugün yaşadığımız olayları da göz önünde bulundurularak bu isimlerin kaldırılması gerektiğini düşünüyor musunuz?
–Darbeci, hain komutanların isimlerinin yer aldığı ve numaralandırılmış sokakların isimleri yerine göğsünü korkusuzca hainlere siper etmiş şehitlerimizin isimleri yer alabilir. Belediye başkanlarının bu düzenlemeleri yapmaya yetkileri var. Bunun için belediye başkanları ve meclisleri bu konuda cesurca kararlar alarak bu hususta önemli değişiklikler yapmalılar. Bu milletin 15 Temmuz gecesi gösterdiği cesaret bu şekilde taçlandırılmalıdır.
|