Yampirik Ayşe Yaz Sayı:
113 -
" Yaşar Ağabey ben bu monitörü atıyorum.’’
Bendeniz Yaşar. Kel Reşit’in mürekkep yalamış oğlu. Anamın iş güç arasında unutup ablam Nazmiye’ye büyüttürdüğü sarı kafa Yaşar. Ailemizin genetik hastalığı düztabanlık ayaklarımızı da içe basarız. Benimde ayaklarım birazcık içe dönük, yamuk basar, basarken de azıcık sallanırım. Çocukluktan beri Yampiriklerin Yaşar’ım.
Buralar bağlık bahçelik. Mart sonu başlayan iş-güç ilk kar düşene kadar hababam de babam devam. Kasaba dediğin ufacık yer, dağların ardında adıyla müsemma Göl Ovası. Ovada ekin, pancar, sarı ayçiçeği kafası. Az tırmanınca kiraz, vişne, ceviz, üzüm salkımı üstüne dağ havası.
Toprağı hiç çekmedi içim. Yaşıtlarımın traktör merakı da yoktu bende. Eee geriye bir tek kâğıt kalem kaldı. Mabudun verdiği akıldan yana pek nasipli sayılmasam da ite kaka bitirdim liseyi. İş dersen; masa başı, uzaktan akraba Mahmut Dayı’nın yardımıyla bulduk şükür.
İdaresi altında çalıştığım müdürlerim babacan adamlardı, beni de hep severler. Eeee sülalem komik biz yampirik sülalesi kasabada tek denizdir hani. Ağzım iyi laf yapar. Anamdan miras hikâyeciliğim, dedem Kel Tayyar’ı aratmayan nüktedanlığım işi kitabına uyduran becerikliliğim! Arkadaş arasında oldukça meşhurum. Arada sırada bana döner; ’’Lan Yaşar patlat bir fıkra da neşemizi bulalım‘’ derler. Bende fıkradan bol ne var. Hangi kategoriden isterseniz oradan olsun derim. Ağzımı gözümü eğe eğe fıkra kahramanının ruhuna bürünüp anlatıveririm. Odayı saran meyus havayı dağıtır herkesi mest ederim.
Dairede odama ilk defa uğrayanların dikkatini masamdaki bilgisayar çeker. İri yarı arkaya doğru uzayan monitör… Şimdilerde herkese ballandıra ballandıra anlattığım hikâyem benim.
O zamanlar kasabada müdürümüz Celil Bey ; ‘’ Oğlum Yaşar ile gitmek gerek, bize donatım malzemesi gelmiş.’’ Deyince, yanıma azcık saftan Tarık’ı alıp yola koyuldum. Dünya değişiyor. Bizim küçük yerlerde kabuklarından sıyrılıp dünyaya açılıyor. Dijital köye dâhil oluyoruz vesselam.
Dairede çalakalem yazılıp uzatılanları daktiloya çekmekten canımız çıkmakta. Bende hayli zamandır daktilodan kurtuluşu sağlayacak bir bilgisayarın hayalini kurmaktayım. Her şeyi bir çırpıda yazdığımız, yanlış olunca tek tuşla silip düzelttiğimiz bilgisayara geçiyoruz daha ne isterim! İçimde kelebekler uçuyor. Sanırsın hanımın aylardır istediği süpürgeyi almaya gidiyorum.
Kurumun il müdürlüğü binası toplantı salonuna vasıl olduk. Bizcileyin taşra teşkilatı bir iki fireyle yerine almış. Başladık beklemeye. İnsanoğlunun en uzun eylemi olan beklemek, zamanın en büyük intikamı olsa gerek.
Sonra il müdürünün adı anons ediliyor. Cengiz Canveren. Müdür başlıyor konuşmaya. Uzun mu uzun ama içi boş konuşma beyinlerimizi çoktan uyuşturdu bile.
“Hepinizin taleplerini karşılamak için elimizden geleni yapıyoruz. Şükür ihtiyaç olan malzemeleri temin ettik. Birazdan arkadaşlar sizlere takdim edecekler’’ diyor.
Bizim kurumun adı okununca gidiyorum. Uzatılan kâğıdı imza edip öte başa varıp dikiliyorum. Görevlilerden biri üzerinde monitör resmi olan büyükçe bir kutuyu uzatarak kucağıma bırakıveriyor. Hemencecik içim ısınıyor monitöre. Arka sıradaki bilgisayar kasalarına dikiyorum gözümü. Görevli:
“Hadi hemşerim sıradaki ‘’deyince afallıyorum. Kasasız monitör ne işe yarar?
“Kasa” diyorum.
“Kasa yok. Sizin kurumun karşısında sadece monitör yazıyor’’ diyor.
Elde monitör kös kös arkamı dönüp çıkıyorum salondan. Vaziyetten hoşlanmadım. Tepe yöneticilere ulaşıp kasa istesem diyorum. Ama ümidim yok. . Aklıma bir cinlik geliyor. Dağıtım esnasında yan ilçenin okunan adına kimsenin gelmediğini fark ettim. Beraber geldiğim arkadaşa adını bildiğim memurun ismini vererek kasasını teslim almasını kendisine vereceğimizi söylüyorum. Zavallı yardım etmekten memnun iyi bir şey yapıyormuş gibi gidip imza atıp kasayı alıyor.
“Ya işte o gün bu monitörü ilimizin efsane müdürü Cengiz Canveren, Kasayı da becerikliliği ile müsemma! Yampirik YAŞAR .!! Hediye etti kuruma.’’
Sonradan uzun vakit konuşuldu. Canveren müdürüm malzeme eksik gelince, kimseyi kırmamak için kimine monitör, kimine klavye, kimine de kasa verdirmiş o gün.’’
Haa sual mi edersiniz kasaya ne oldu diye? İş görür hala. Arada bir bilgisayarcı Cafer el atar sağını solunu toparlar. Maşallahı var. Peşini aradılar mı diye merak mı edersiniz? Kime gerek koskoca imzalı kağıt ellerinde!!!!
Bendeniz Yaşar. Yampirik Yaşar. Bugünden sonra emekli Yaşar!!!
|